Akşam lisesinde okurken, öğretmenlerimiz, her kompozisyon dersinde uyarırlardı:
- Arkadaşlar, yazılara “İnsanlar doğar, büyür ve ölür” tümcesiyle başlamayın!
Anlaşılan genelde o sözlerle başlanıyormuş.
                                             …
Bizim iktidarları anlatmaya kalkışınca da genelde, “İktidarlar gelirler, ekonomiyi düzeltirler, makamdan makama sıçrarlar ve giderler.” sözleri akla geliyor.
Bugünkü iktidar da; geldi, ekonomiyi düzeltti, her makamın ve mevkinin keyfini yaşadı ve gidiyor.
Bu iktidar da her iktidar gibi… Artık onlar konuk. Biliyorsunuz, konuğu üzmek hem ayıp hem de günahtır. Lütfen  “İyice adileşmeyelim.”   
                                             …
Bugün artık konuk olan iktidar, üstelik şakacı bir iktidar. Yüzümüzü güldürüyor. Şaka olsun diye yaptıklarını sıralasak, gülmekten yerlere seriliriz.
Eskiden bizim Bayındır’da “İçki içip bağırmayandan, tütün içip dumanını savurmayandan adam olmaz” derlerdi. Artık devir de ölçüler de değişti. Memleketin asıl sorunu tütüncülüğü yok edip, onca insanı işsiz aşsız bırakmak değil, tütünü içmek oldu. 
Devlet memurları vakitlerinin bir kısmını binanın dışında tütün içerek geçirmek zorunda kalıyorlar.
İşki işi mi? O derin mesele, ben karışmam.
Zaten bunların hepsi şaka.
                                              …
Fıkra bu ya, kovboy çetesi (Nevada Çölü’nde olsa gerek) ilerliyor. Kovboylar at üstünde dıgıdık dıgıdık, giderken, reis adamlarından birine soruyor:
- Söyle bakalım George, iki kere iki kaç eder?
Corç hemen bir parmak hesabı yapıp yanıtlıyor:
- Dört eder patron.
Breh breh berh; bilir misin sen o surunun yanıtını; reis ateşliyor tabancasını, bizim Corç faili meçhul.
Tabi öteki çete elemanları tepki gösteriyorlar:
- Niye öldürdün arkadaşımızı patron?
Çete reisi kendinden emin, bir yandan tütün gevelerken, ağzını yaya yaya yanıtlıyor:
- Çeek şey biliyordu.
Bir de Doğu Perinçek var; çok şey bildiği için, şaka da kallavi olsun diye, seçimden üç yıl önce aldılar konukevine.
Şakadan başka bir şey değil tabi.
                                                 …
Efendim malumunuz, hükümet, özürlülere ödenen aylık için bir yazı gönderdi.  Mealen şunu söylüyor:
- Hani sana özürlü aylığı veriyoruz ya, 12 Haziran Pazar günü de seçim var ya; anlarsın ya…
Bu denli ince espri duymamıştım hiç!
                                                   …
Ne demişti sayın İnan Kıraç: Cehape seçimi kazanır. “Eh artık, o da bu işlere bulaşmışsa, geleceğe yönelik riskleri göze almış demektir.”
Sayın Kıraç, “Olacak O kadar” programını mı izliyor ne? Daha çok şaka gereksinmesi duymamış, düzeltti.
                                                            …
Telekom’u birkaç yıllık konuşma ücreti karşılığı üstelik siyoniste satma şakası da çok gülüşlüydü.
Kimi subayların görev başındayken yan gelip yattıktan sonra emeklilikte darbe yapmaya kalkışmaları da çok gülüşlü bir şakaydı keza.
Ne denecek; bunlar da bal gibi şaka.
Bizim konuk iktidarın şakaları daha saymakla bitmez.
                                                             …
Peki bunlar şaka değil ciddiyse mi? Şakadır şaka!  Yetmiş küsur milyonun eli de armut toplamıyor ya. Bunun sandığı var, mührü var, zarfı var, edatı var. Var oğlu var.
Neyse konumuz da bu değil zaten.
Dediğim gibi, onlar şimdi konuk; konukları üzmeyelim.