Öncelikle, yaklaşan TBMM 12 Haziran 2011 milletvekili seçimleri dolayısıyla tüm partilere ve şu anda aday adayı olan bölgemizdeki kardeşlerime başarılar dilerim. İnşallah tahmin edilenden fazlasını Ankara’ya göndeririz. Parti farkı gözetmeksizin. Başlıkta da gördüğünüz gibi bu yazımızın konusu önseçim.
Yürürlükte olan “Seçim Kanunu” pek çok eksik ve adaletsizlikler içeriyor. Bunda mevcut iktidarın bir suçu yok. Seçim Kanununu onlar çıkarmadı. Askeri darbeler hükümetleri, bir de Anavatan Partisi iktidarında seçim kanunları ile oynanmıştır. Şimdiki, siyasi partilerin kucağında buldukları, zaman zaman eleştirdikleri fakat ıslah edilmesi gereken maddelerin değiştirilmesi için iktidar veya muhalefet kaç seçimdir kılını kıpırdatmadı. Tabii çok şikayet ettikleri önseçim mecburiyeti olmaması, partilerin Genel Merkez, dolayısıyla de lider sultasını geçerli kılıyor. Bir tek CHP kanadında bu konuda çırpınışlar var ama beyhude, imam bildiğini okuyacak bu seçimde de. Tabii, seçimlere katılan bütün partilerin genel merkezleri, önümüze koydukları listelerle, adını duymadığımız, yüzünü görmediğimiz ballı aday isimlerini havi listeleri seçmenin önüne koyup, ey vatandaş bunlara oy vereceksin dediklerinde ne oluyorsa bu seçimde de o olacak. Parti Teşkilâtları zamanında kendi milletvekillerine baskı yapıp Seçim Kanununda değişiklik yapılmasını sağlayamayıp, seçim kapıya dayandığında, can pazarı kurulduğunda sızlanmak işe yaramıyor maalesef.

Nasıl ki, demokrasi mevcut Yönetimler içerisinde şimdilik bilinen en adil yönetim biçimi ise, ön seçimle belirlenen isimlerle seçimlere gidilmesi de ayni derecede demokratik ve adil bir seçim olacağı tartışma götürmez bir gerçektir.

Bütün bu gerçeğe rağmen de önseçimlerde hiç de hoş olmayan, verilen sözlerin asla tutulmadığı, diğer adayların hakkının yenildiği biline biline neler oluyor neler?

Birkaç anımı aktarmak isterim, peşinen söyleyeyim alınmaca yok.

24.12.1991 milletvekili öncesi. Ha, bu seçimde Cumhuriyet Dönemi (tabii 1950’den sonra) boyunca ilk ve son defa tercihli oy uygulaması yapıldı. Sandık başında, seçmene verilen seçim pusulası üzerinde bütün partilerin milletvekili aday isimlerinin önündeki kutucuklara seçmenler işaret koyarak adil bir sıralamanın olması sağlanıyordu. Doğru Yol Partisi Ödemiş’te iki aday çıkardı. Rahmetli kardeşim Hakkı Ergün ve Mehmet Özkan. Çok çalışan ve dini cemaatlerin desteğini alan Mehmet Özkan kardeşim mebus oldu. Ayıp söylemesi, her ikisi de benim Adalet Partisi Gençlik Kolu Başkanlığım döneminde yönetim kurulumda idiler.

Esas anlatmak istediğim olay CHP’dekidir. Bölgemizden, Tire’den Halil Çulhaoğlu, Ödemiş’ten Alev Coşkun ağabeyimiz seçmen listesinde idiler. CHP parti yoklaması ile seçime gidilmesini kararlaştırmış. Yani tercih yapılmayacak. CHP’ye oy verecek seçmen mührü basacak o kadar. Seçimin bir gün öncesi Tireli bir dostum aradı, bu defa Ödemiş’in dediği olmayacak. Tire olarak bizim adayımızı Ankara’ya göndereceğiz dedi. Alev Coşkun ağabey ile hukukumuz çok eskilere dayanır, birbirimizi sever sayarız. Alev ağabeyin seçim bürosu, Migros sırasında İnan Örsel’in köşedeki eski evi idi. Kendisine gittim ve (doğruluk derecesine kesin inandığım için) durumu kendisine aktardım. Bana aynen “Rifatcım, biz parti yoklaması yaptık ve tercih yapılmaması yönünde karar aldık, hayırlısı olsun” dedi. Tireli arkadaşımın dediği gerçekleşti.

Bir de 1987 yılı milletvekili önseçimlerine dair anım var. Doğru Yol Partisi’nin, ANAP karşısında iyice zayıfladığı yıllar. Ödemiş’ten Fuat Kılcı aday. Ön seçim sandığından öyle bir sonuç çıktı ki, hiçbir önseçimde hiçbir partide böylesi görülmemiştir. Rakam tam hatırımda değil ama partili delege sayısı, iştirak eden delege sayısı, geçerli oy, Fuat Kılcı aynı rakam çıktı (!) Mesela diyelim ki 660. Ama Allah var. Rahmetli Hakkı Ergün galiba AP İlçe Başkanı idi. Ekibinde gençler bütün köylere araba ile gidip tüm delegeleri getirdiler. Rahmetli kardeşim Ruhi Kırkpınar, Halil Başaran, Karayılan rahmetli Zeki, Nurettin Badem (AP Gençlik Kolu İlçe Başkanı), İlhami Boz ve daha adını hatırlayamadığım cevval bir ekip olağanüstü bir çaba gösterdi. Fuat Kılcı Milletvekili oldu. İstanbul ve Ankara’dan DYP bir tek milletvekili çıkaramadı. İzmir’den çıkan bir tek milletvekili Fuat Bey oldu. Ama o, kendisine rüyasında göremeyeceği onuru yaşatan bu isimsiz kahramanlara bir teşekkürü çok gördü. Kendisine bu başarı sonrası maddi olarak bu gençleri görmesini rica ettim. Kendi arabaları ve harçlıklarından koydukları benzin paraları vardı. O hep kendi başarısı bildi. Asla öyle değildi. Delegelerden Cemal Artuk sağ. Merak eden varsa bir de ondan ve kayınbiraderi (ki, İbrahim kardeşim kendini paralamıştır, önseçim günü) dinlesin. Üç büyük şehrin TEK MİLLETVEKİLİ, seçimlerden sonra DYP İzmir İl Merkezine gidiyor, sekreter kendisine kimi aradın hemşerim diyor. Yaa…Meclis kürsüsünün, bulunduğu her ortamın flâş adamı olması gereken, masaya yumruğu vur mu istediği her işi yaptırabilecek biri olamadı. Kendisinin acı günlerinde binlerce partili Bademye’de dağın tepesindeki aile mezarlığına anasını, babasını, kardeşi güzel insan rahmetli Nuri Kılcı’yı omzunda taşıdı benim partili güzel insanlarım. O hiçbirimizin, evet iddia ediyorum hiçbir siyaset arkadaşının, kendisine omuz verenlerin, beyefendinin ikbali için işini kaybeden, iflas eden kardeş ve arkadaşları ömrü boyunca arayıp sormamıştır. Ben 70 yıllık ömrümde şunu öğrendim. Allah itibardan yoksun etmesin. O makamlar fasa fiso. Ben bir fani olarak, selamını esirgemeyen, layık olmadığım halde iltifatları ve ilgileri ile her daim gönlümde taht kuran, dava arkadaşlarıma ve her görüşten, her partiden gerçek vefakar dostlarıma sonsuz teşekkürler ediyorum. Allah hiçbirine acı göstermesin. Benim gibi yaşlanıp sağlıklı, itibarlı ömürler görsünler, çocukları ve torunları ile.
 Saygı ve sevgilerimle.
,