Ödemeler Camız Kırkımına
 
Eskiden satın aldığı şeyin parasını ödeme niyeti olmayanlar “Camız kırkımına” vade verirlermiş.
Baştan açıklayalım camız (manda-çamış) ın tüyü kırkılmazmış. Camız kırkımı deyimi de, “Balığın kavağa çıkması”, “Gelmez ayın son çarşambası” gibi hiçbir zaman gelmeyen bir vadeyi anlatır, satıcı da “Şu camızların kırkım mevsimi gelse de paramızı alsak” diye bekler dururmuş.
 
                                                      …
 
Bizim Bayındır’ın gelir kaynaklarının neredeyse tamamı tarıma dayalıdır. Anlayacağınız, çitçilikle geçinen bir halk. Eskiden işler yolundaydı. Tütün, pamuk, incir, üzüm, zeytin, buğday; gelir kaynakları mevsim mevsim say say bitmezdi. Gelirin sürekli ardı gelir, halk kolay kolay kredi bile almaz, ihtiyacı olan da devletle muhatap olurdu. Tarım Kredi”ler o zamanlar çiftçiyi desteklerdi; asli görevi, şimdiki gibi çiftçinin tarlasını sattırmak değildi. 
Kredi alan çiftçi de ürününü sattığında önce borcunu öder, kalanı ile düğününü, sünnetini yapar, daha da artarsa yatırım yapardı. 
 
                                                       …
 
Ne zaman ki, ulusumuzun akciğer yapısının Wirginia tütünü içmeye uygun yaratıldığı saptandı, işler tersine döndü.   
Batılılar kendileri için gerekli önlemleri hep zamanında alırlar ya, bize de nedense hep onun tersini önerirler. Biz kötüye gittikçe de sırtımızı sıvazlayıp “Oluyor oluyor” diye de gaz verirler.  
Köylülüğü, çiftçiliği bırakın, kentlileşin, diye akıl aldığımız için tütünden sonra inciri, zeytini, bağları söküp attık. Baktılar bazı kendini bilmezler hala pamuk ekiyor, maliyetleri satış bedelinin üstüne çıkarıp, ondan da kurtardılar.
 
                                                         …
 
Şimdi artık domates, salatalık, biber, karpuz vb. bir kısım gıda maddesinden başka bir şey ekilip dikilemiyor. O da borç parayla. Şansı yaver gidip bozuk tohuma denk gelmeyenler ürününü yetiştiriyor. Yine piyangodan büyük ikramiye çıkmış gibi çiftçiyi dolandırmak için kurulmamış bir şirkete rastlayabilirse çekini alıp malını satıyor. Pek görülür durumlardan değil ama onun da karşılığı çıkarsa parasını alıyor. 
O ana kadar borçlar, alınan satış parasını geçtiği için de çiftçi “Elim hamur karnım aç” mevsimi kapatıyor.                             
Bu anlattığım daha çiftçinin “Mutlu azınlık” kesimi. 
 
                                                           …
 
 
 
Mutsuz çoğunluk mu? Tohumu bozuk çıkanlar, aldığın çek sahte çıkanlar ya da karşılığı çıkmayanlar. Onlar mahkemelere, icralara… Ama nedense bozuk tohumu satanın, çeki imzalayıp malı alıp götürenin izine de rastlanamıyor. Çek sahte değilse hesapta genellikle 35 kuruştan çok para da çıkmıyor. 
Peki bu aldatılan, dolandırılan çiftçinin sattırılacak tarlası, evi barkı da yoksa kredi borcu ne zaman ödenecek? diyeceksiniz.
Düşündüğünüz şeye bakın, bırakın o da “Camız kırkımına” kalsın!