Geçen hafta içinde Bank Asya yönetimine haksız gerekçelerle hükümetin el koyması bana geçmişte yaşanan benzer bir olayı hatırlattı. Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde cereyan eden bu ibretlik hikâyeyi siz değerli okurlarıma aktarmak istedim.

Egebank’ın Sahibi Süleyman Demirel’in kardeşi Şevket Demirel’in oğlu Murat Demirel idi. Yıl -1999. Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu (TMSF) Egebank’a el koydu. O günlerde 20 bankaya daha el konulmuştu. Egebank da bu bankalarda biri idi. Türkiye ekonomisini perişan eden “Banka Hortumlamaları Operasyonu” Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile koordineli olarak götürüldü.

İçleri boşaltılan bankalar, yandaşlara kullandırılan karşılıksız krediler, of shore denilen Kıbrıs ve Uzak Doğu ülkelerinde açılan denetlenmesi mümkün olmayan hesaplar ve akla gelmeyecek şeytani denetimsiz işlemler. Hepsi birer birer patlamış ülkemizi büyük bir mali krize sürüklemişti.

1999 daki batık bankaların bu millete faturası, o günkü para ile 25 katrilyonu aşıyordu. Çok azı tahsil edilebildi. Şayet o olay olmasa bugün emekli maaşları 2000 TL olabilirdi. Banka mevduatlarında devlet güvencesi olması sebebiyle, maalesef bu açığı devletimiz kapattı. Millet nazarında itibar kaybeden DSP-MHP-ANAP Koalisyonu kendilerini bitirdi, 2002 seçimlerinde de bu yüzden sağ seçmen AKP. ye iktidarı altın tepsi içinde sundu. Eğer bu batık banka olayları olmasa, bu gün siyasi hayatımızda belki de AKP. Olmayacak, Milli Görüşçüler gömleğini çıkarmadan Refah (Fazilet) Partisinde siyasete devam edeceklerdi.

Egebank olayına dönecek olursak; Bankanın başında Murat Demirel vardı. O günün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in özbeöz yeğeni. Bankanın durumunun fenaya gittiği görülüyor, hükümet kara kara düşünüyordu. Yeğeninin bankasına el konulması halinde Cumhurbaşkanı’nın vereceği tepki ne olacaktı. Köşkten ciddi bir itiraz gelmesi halinde siyasi kriz kapıda idi. DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti Demirel’e yakın bir milletvekili olan Sümer Oral’ı elçi tayin etti. Oral’ın Köşk’e çıkması ile dönüşü yarım saat içinde oldu. Demirel’in fikrini Hükümete iletti. “Ne gerekiyorsa yapın” demişti Cumhurbaşkanı Demirel. Gerek o günlerde, gerek günümüzde kimselere beğendiremediğimiz büyük devlet adamı Süleyman Demirel..

Ve Egebank’a el konuldu. Sahibi Murat Demirel’in “dolandırıcılık ve sahtecilikten” aldığı toplam 30 yıl hapis cezası kesinleşti. 2012 de bu yana da kaçak. Durun daha bitmedi.

“TMSF bankadan doğan zararı karşılamak için Süleyman Demirel ile Kardeşi Şevket Demirel’in ortak şirketlerine el koydu. Türkiye’nin en büyük çimento fabrikalarından biri olan Isparta’daki Göltaş dâhil olmak üzere 9 büyük şirkete el konulmuştu. Bitmedi, Süleyman Demirel’in kardeşi Şevket Demirel’e 260 trilyon ceza kesildi. İnsanlardan tık çıkmadı.

Yaşananlar karşısında, ne hukuk siyasetin vesayetine girdi, ne de Süleyman Demirel “yeğenim ve kardeşim üzerinden bana darbe yapıyorlar” diye bir söz söyledi.

Demirel sadece yeğeninin değil, kendisine çok yakın olan Cavit Çağlar ve Kâmuran Çörtük ’ün bankalarına el konulurken de bir şey demedi. Ailesi tarumar oldu. Bütün şirketleri bu yüzden ellerinden gitti. Ama Süleyman Demirel’in itibarına bir şey olmadı.

Günümüzde devran tersine döndü, evet... Milyon Euro’ları sıfırlamalar, delilli ispatlı nice dosya rafa kalkarken, kin ve nefret operasyonlarıyla serbest girişim mülkiyet hakkı iğfal ediliyor. Son Bank Asya örneğindeki hukuksuzluk ibretlik bir örnektir.

Dünkü Cumhurbaşkanı rahattı bugünkü değil de ondan…

Saygılarımla değerli okurlarım..