Eski düğünlerden eser kalmadı. Köyde her düğün bir şenlikti. Üç gün üç gece. Öğleden sonraları içki sofrası kurulur; çengiler konukları eğlendirir, tavuklar gelir, kazlar giderdi. Daha sonra, içenler dağılır, başka bir mekanda düğün kurulur, çengiler o yana geçerdi. 
İçki masalarının vazgeçilmezi Ahmet abi, en güzel şarkıları türküleri söylerdi arkadaşlarına. 
Ama o günlerde biraz dertliydi. Sevdiği kızla arası açık, vefasızlık üzerine olanları okuyor hep:

“Dün aaşam yoldu göödüm seni yılladan soona.
Bii yabancı gibidiin, dönüp bakmadın bene.
Bunu senden ummeyodum, pek gırıldım ben sene.
Bii filcan gayve oosam, kırk yıl hatırım vaadır. 
Ömrüme seni vediim, dönüp baksan ne vaadıır.”

 …

Ayşe tutturmuş “Şehir evine gelin girecem. Sen memur olacan, ben de hanım.” Hani abisi bankaya koruma girmiş de yengesi hanım olmuş ya, ona özeniyor. 
Ama işi, hele hele memurluğu kim bulmuş?
Ne çare ki? Ayşe, Nuh demiş peygamber dememiş. 
Ahmet abi “Gız bi elini dutem” deyesiymiş de, Ayşe inatçısı “Memur olup, beni de yengem gibi şeher hanımefendisi yapmazsan, manikircinin yanına çırak girsen elimi dutdurman.“ diye kestirip atasıymış.
Ahmet abi “O da ne gız?” dediyse de, Ayşe “Onu da sen bul gari“ deyip çekip gitmiş. 
Ahmet abinin içki sofrasında içi içini yiyor. “Nedir bu manikirci?”

 …

Şarkılara başlıyor “Bir filcan gayve olsam…”
Arada bir durup yanındakilere soruyor, manikircinin ne demek olduğunu. Sağ yanında oturan Obur Mısdıva, tavuğun budunu henüz ağzına doldurmuş, hemen konuşamıyor. Uzun süre ağzının tavanını seyrettire seyrettire geviş getiriyor. Sonra bir yudum rakısından alıp, göğsünü yumruklayıp tavuğu midesine yerleştirdikten sonra da yanıt veriyor: 
- Üle nebilem ben!

Ahmet abinin merakı, sıkıntısı gitgide artıyor. Nedir bu manikirci? Yoksa ayıp bir şey midir? Ayşe, kız başına kötü bir küfür mü etmiştir?
Merak ediyor, merakı kızgınlığa dönüyor ama belli etmemek için şarkıya devam: “Bir filcan gayve olsam, kırk yıl hatırım vaadır” Ama dayanamıyor. Meraktan şarkıyı kesip sol yanındaki makinist Ali’ye soruyor:
- Manikirci ne be?
Ali makinalarla haşır neşir, okuması yazması da olan biri. Bilgili. Yanıt veriyor:
- Ben askerde manipleciydim. O işi bilirim. Manikirciyi duymadım. Bizim bölükte yoktu. Her yerde olmayan çok zor bir iş olmalı. Yavuklun onun için “Manikirci olma, memur ol” diyor. 

 …


Ahmet abi bu yanıtla biraz rahatlar gibi oluyor; ama yetersiz. Şarkıya ara,  soruya devam. Masada yıllarca kamyon şoförlüğü yapmış Hüseyin amca var. Ne de olsa memleket görmüş. 
- Üsen efe, nedir bu manikirci denen işe?
Hüseyin amca bilgisine, görgüsüne yakışır biçimde, şöyle bir geriniyor:
- Gadeşim, Ahmet, kamyon şöförlüğü zordur. Tehlikelidir. Bu kız da onun için senin kamyon şöförü olmamanı, memur olmanı içtiyor. Baksan ya, “Man ikirci” diyor. “İki dene man kamyonu olan biri bile gelse, kamyon şöförü olma. Kaza maza olur, ölürsün mölürsün, çocukları yetim bırakırsın. Git memur ol” demek istiyor. 
Ardından yaşlıca Saadettin amca söz alıyor: 
- Eskiden bir şarkı vaadı “Dünya dünya maniki dünya” deye. Bu maniki geçici demektir. Ayşe gızımız da sene “Geçici işlerde çalışma. İşten çıkarırla zorda kalırız. En eyisi memur ol. Garantili iş” demek isdiyor.

                                                             …

Anlaşılan tüm yollar memurluğa çıkıyor. Ayşe ne demiş olursa olsun, sonuçta “Memur ol” demiş oluyor. Ama, Ahmet abi, hiç bir yanıttan tam olarak ikna olmuyor. Bu kez tüm gözler, on beş yirmi yıl koltuğunun altında kitapla dolaştığı için köyün okumuş çiftçisi Reşat’a dönüyor. En doğrusunu o bilir. Reşat bilgili, kültürlü. Şöyle bir süzüyor masadakileri:
“Bakın bakayım” diyor. “Mani nedir mani?” Kimseden ses yok. 
- Mani, paradır para. 
Devam ediyor:
- Peki “Kir” nedir?
Bu kez yanında sığırtmaçlık yapan kürt işçinin gözleri açılıyor:
- Vallahi de çocuk pipisidir. Ben memlekette çok kirvelik yapmışam. 
Reşat işçisine şöyle bir yan gözle bakıp derse devam ediyor: 
- Evet. Bir anlamı da budur. Ancak buradaki anlamı farklı, bildiğiniz kir. Yani ne olmuş oluyor. Mani - Kir. Kirli para. Buna halk arasında kara para da derler. Ayşe  kardeşimiz ne diyor: “Ahmet’ciğim, karanlık işlere girme. Karaparaya bulaşma. Bebelerimizin kursağına haram lokma girmesin”  diyor. Var mı başka açıklaması.
Bu bilimsel açıklama karşısında hiç kimsenin söyleyecek bir sözü kalmıyor. Doğru diyorlar hep bir ağızdan ama sormadan da edemiyorlar.

- Eee Ayşe ne demek istemiş?
Reşat kendinden emin:
- Ne demek isteyecek, “Memur ol” diyor. 

                                      …
Artık her kes Ayşe’nin memur ol demek istediğine inanmış, Ahmet abi şarkılara başlamıştır ki, çengi kadın sazlar eşliğinde dans ede ede, şarkılar söyleye söyleye içki masasına geldi. Kadının söylediği şarkı masadakilerin dikkatini çekti. 
- Manikürü yapar, zilleri takar oh oh!
Bu kez hepsinin yönü çengici kadına döndü: 
- Manikir ne gız? 
Çengi kadın aynı müzikle yanıt verdi: 

- El bakımı ne olacak, zilleri takar oh oooh!