Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 28 Ocak 2011 günü, iktidardaki Ulusal Birlik Partisi (UBP) hükümetinin aldığı ekonomiyle ilgili önlemlere karşı (bir nevi kemer sıkma) başta memur sendikaları olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu ve muhalefet partilerinin desteğiyle “Toplumsal Varoluş Mitingi” (ne demekse) düzenlendi. Yaklaşık 60.000 (yazı ile altmış bin, KKTC’nin tüm nüfusu 300.000’dir.) katıldığı mitingde “Dayatma Paketi” olarak nitelenen önlemler protesto edildi ve hükümet istifaya çağırıldı. Mitingde Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı pankartlar açıldı. Lütfen dikkat ediniz, gerçi TV’lerde geçen haftalarda gördüğünüz, 

 “Kurtarıldık mı, HAS…KTİR!..”

 “Ankara ne paranı, ne paketini, ne de memurunu (askerini demek istiyorlar, kıçları sıkmadığı için memurunu diyorlar) istiyoruz!..”

 “Kıbrıs Kıbrıslılarındır.” Ve daha pek çok nankörce ibareler taşıyan pankartlar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mitinge ve atılan sloganlara haklı tepkisi sertti.

“Türkiye çek git diyor, sen kimsin be adam. Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır. Eylemlerde Kıbrıs Rum bayrağı açıyorlar, bunlar KKTC’nin barış sürecini dinamitlemek isteyen gruptur. Yargı işe el koymalıdır.

Saygıdeğer okurlarım; Kıbrıslı Türk’lerin bu derece büyük bir kesiminin “adadaki Türk nüfusun büyük bölümü çocuk ve kadın olduğuna göre” bu mitingde boy göstermesi ülkemize karşı bir kalkışma örneğidir. Hadi kibarca topluca tavır alış diyelim.

Olayın aslı şu; AKP Türkiye’de olduğu gibi, oradaki kurulu düzendekilerin menfaatlerine dur diyor. Nemalanlar artık eskisi gibi olmayacağını anladılar. Sendikaların Lefkoşa’da düzenlediği olaylı mitingin ana nedeni budur. Mitingde talep edilen, akıllarınca Türkiye’ye gözdağı vermek gafletinin ardındaki esas neden: her şeyin eskisi gibi devam etmesi, bir memurun maaşının 10.000 TL’nin üstünde olduğu Kıbrıs’ta, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yani AKP’nin KKTC’deki çürümüş, kokuşmuş iflas etmiş ve bugüne kadar maalesef bütün T.C.hükümetlerinin el atmadığı kangren olmuş düzenlerinin devamını istiyorlar. AKP haklı olarak ülkemizdeki hayat tarzının çok üstünde refah seviyesinde olan bu mihrakların “sıkı kemer sıkma” önlemleri alınmadan kesenin ağzının açılmayacağını söyledi. Doğru olanı yaptı. Hiçbir üretim yapmadan, çalışmadan yüksek gelir sahibi olanlar, KKTC’nin tam bir rantiye devleti haline gelmesine sebep olanlardır.

Bu nankörlüğe nokta koyup, sizleri biraz eskilere götüreceğim. Önce şunu herkes, özellikle genç hatta orta yaş gurubu okurum bilmeli ki, Kıbrıslı Rumların kudurduğu ve binlerce Kıbrıs Türk’ünü katlettiği olaylar sonucu bizim, Türkiye Cumhuriyeti ordumuzun, hukuk kuralları çerçevesinde Kıbrıs’a çıkması hakkımızın doğuşunu anlatmalıyım.

1960 Londra ve Zürih Antlaşmalarında (Türkiye, İngiltere, Yunanistan olmak üzere üç devletin katıldığı) Türkiye’mize sağlanan “Garantör Devlet” statüsü zamanın Adnan Menderes hükümetince, başta merhum Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı büyük devlet adamı merhum Fatin Rüştü Zorlu’nun büyük emek ve gayretleriyle sağlanmıştır. Mezkûr Antlaşmada “Eğer Kıbrıs’taki soydaşlarımız yani bugün kuyruklarını kaldıran güruhun analarının, ninelerinin, babalarının hayatları tehlikeye girdiği için Kıbrıs’a müdahale ettik. O Zürih ve Londra Antlaşmalarına rahmetlilerin koydurdukları müdahale hakkımız olmasaydı, bugünkü beslemeler Kıbrıslı Rumların boyunduruğu altında yaşayacaklardı bugünlerde.

1974’te Kıbrıs’a ordumuzun çıkmasına sebep olan, katliamları: Yunanlı General Grivas, Simpson ve Papaz Makarios düzenliyor ve Kıbrıslı Türkleri çocuk, yaşlı demeden kesiyorlardı. O günlerden bir örnek: Bir doktor binbaşımızın eşi ve çocukları, evlerindeki banyonun küveti içinde boğazları kesilerek hunharca şehit edilmişlerdi. Böyle yüzlerce vak’a o günlerdeki ülkemizde yayınlanan gazetelerde resimleri ile mevcuttur. Size yukarıda andığım en büyük acımasız katil Makarios hakkında, 1974 Kıbrıs olayları ile ilgili, ABD Dışişlerince açıklanan belgelerde bakın neler yazıyor.

 “O yıllarda Yunanistan’daki Cuntanın lideri Dimitrios Yuanides, ABD’nin Atina Büyükelçisi Mr.Tesca’ya bu ş…. papaz için neler diyor neler!..” Şu yoz, eşcinsel, sapık, işkenceci papaz”

Bu konuda daha yazılacak çok şeyim var, inşallah bir başka Kıbrıs yazımda bizzat dinlediğim ve yaşanan gerçekleri yazarım.

Kıbrıs’taki sözde Türk, nankör, besleme palikaryalara birilerinin bunları hatırlatmasında fayda var. Bizim kuşak, bizzat benim de katıldığım, Adalet Partisi İzmir İl Gençlik Kolları’nın düzenlediği “Kıbrıs Türktür, Türk kalacak” mitingleri ile Türk Milliyetçiliğinin Kıbrıs konusundaki aktivitelerde yer aldık. Türk Milliyetçisi yukarıdaki slogandan vazgeçemez. “Kıbrıs Türktür, Türk kalacak.”

Selâm ve saygılarımla, sağlık ve huzurlu günler dilerim