Nerde bir düğün olsa, orda iki gün önceden kazanlar ocakların üstüne konulmaya başlanır. İçinde et yemeklerinden pilava, helvadan keşkeğe kadar bir çok çeşit yemek yapılır.

 

Siyasetimizin düğünü de seçimlerdir.

 

Ancak siyasetin kazanları öyle herkesin içinde herkesin bildiği ocaklara konulmaz ve  herkesin bildiği yemekler yapılmaz o kazanlarda.

 

2011 genel seçimlerinin kesin tarihi  hükümet yetkililerimizin ifadelerine bakacak olursak 12 Haziran. Bu nedenle de siyasetin kazanları siyasetin ocaklarına konulmaya başlandı yavaş yavaş. Mevsim kış, ama siyasetin mevsimi hızla ısınıyor. Allah ülkemize  kazasız belasız, şaibesiz dedikodusuz, yalansız dolansız bir seçim nasip etsin istiyoruz şimdiden.

 

Evet ülke seçim sathı mahalline girdikçe bölgemizin insanları da haklı olarak düşünmeye başladı. Zira yıllar var ki bölgemizi Ankara’da temsil edecek güçlü bir vekilimiz yok. Kiraz’dan başlayıp Bayındır ve Tire’ye kadar uzanan Küçük Menderes bölgesinin seçmen sayısı en az bir milletvekilini fazlasıyla hak etmesine rağmen; siyasi partiler yasasındaki anti demokratik çarpıklıklardan dolayı bölgemiz bir türlü kendi içinden bir adayı Ankara’ya gönderemiyor.

 

Kazanın büyüğü elbette ki Ankara’da kaynıyor. Siz buralarda her ne kadar gönlünüzden geçeni vekiliniz yapmak isteseniz de, ülkenin her yerinden halkın temayüllerine tam olarak uyan listeler Ankara’ya ulaşamıyor. Hem ulaşsa da fark etmiyor. Çünki Ankara’da da  siyasi parti liderlerinin kişisel tercihlerine takılıyor.

 

Siyasi partiler yasasının bu haliyle yürürlülükte kaldığı müddetçe Türkiyedeki seçimlerin hiçbir zaman tam olarak halkın iradesini yansıtmayacağını, yansıtamayacağını daha önceki yazılarımda dile getirmiştim. Mevcut koşullarda sandıktan çıkmayı başaran, ve önümüzdeki seçimlerde çıkacak olan  vekillerimizin halk iradesinden çok taşra teşkilatlarının yöneticileri ve siyasi parti liderlerinin teveccühlerini kazanmış olması gerekiyor ki, bu da vekilimizin meclis içerisindeki özgür iradesini ve oylamalar esnasında kaldırıp indirdiği ellerin ta en baştan kelepçelemiş oluyor.

 

Şimdi dönelim bölgemizdeki siyaset kazanlarına diyeceğim ama,  o kazanların içinde hayrımıza bir yemek pişiriliyor mu pek emin değilim. Ödemişliler uzun süredir Küçük Menderes’in adayı kim olsun diye facebook ve mail kutularımızı dolduruyor. Takip edebildiğim kadarıyla bu tartışma platformunda her ne kadar Küçük Menderes adına konuşuluyorsa da, ortaya konulan isimler genelde Ödemiş’li siyasetçilerin isimlerinden oluşuyor. Mahmut Badem, Mehmet Bayındır, Mehmet Eriş gibi siyasetçilerimizin isimleri Ödemişli vatandaşlarımız tarafından gündemde tutuluyor.

 

Sayın Mahmut Eskiyörük’ün de ismini geçtiğini az da olsa görmüşlüğüm var. Ancak tartışmalardan edindiğim intiba odur ki, yine sayın Mahmut Eskiyörük’ün deyimi ile zeybek oyunlarındaki ayrı ayrı oynuyor, siyaset çevremize ve kişisel ilişkilerimize göre tercihlerde bulunuyoruz.

 

Bu durumun asıl sorumlusunu vatandaşta aramadığımı hemen belirtmek istiyorum. Zira uzun süredir basın dünyasının içinde bulunan biri olarak ortada dolaşan isimlerin kendi insiyatifleri kaynayan kazanların içine girdiğini hatta kendisini pişirecek olan kazanları yine kendi tezgahı ile ocak üzerine koyduğunu iyi biliyorum.

 

Bu nedenle ben şahıs olarak bölgemizi bütünüyle temsil edebilecek ve Kirazlısından Ödemişlisine, Bayındırlısından Tirelisine kadar herkesi kucaklayacak, “asil” değil de “vekil” olduğunu hiçbir zaman unutmayacak bir milletvekili konusunda kaynayan kazanlardan uzak durmayı öneriyorum.

 

Konuşulan isimlerin ötesinde buyurun size yaptıklarıyla, icraatlarıyla aklımıza somut veriler sunan ve bölgemizin tam ortasında kalan Doyranlı köyünden yetişen Manisa milletvekili Mehmet Çerçi…  Aynı zamanda bölgemizin son terör şehidi Mehmet Çağlar Bölük’ün de kuzeni olan sayın Mehmet Çerçi neden önümüzdeki dönem bölgemizin milletvekili olarak hepimize hizmet vermesin ki ?

 

Diğer isimleri tartışmayın demiyorum ama, bölgemizdeki siyaset kazanıyla hiç ilgisi olmayan sayın Mehmet Çerçi’yi de aklınızın bir köşesinde mutlaka tutun bence…

 

Siz kendinize avukat, noter tayin ederken burnunuzun dibine kadar dayatılan isimlere mi vekalet verirsiniz, yoksa bizzat kendi özgür iradeniz ile mi tercihte bulunursunuz… Bu da aynen böyle bir iş işte…