Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi tutsaklık günleri. Koğuş arkadaşlarını okuma yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım etmekte. Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığından bir müfettiş gelir, bir gün. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre: “Nazım da buradaymış, çağır görelim, nasıl biri?” der. Nazım odaya getirilir. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve: “Demek Nazım sizsiniz.” der, oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, "Gidebilirsiniz." der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe: “Ömer Hayyam adını duydunuz mu?” diye sorar. Müfettiş hemen atılır: “Kim duymaz Hayyam'ı”. Nazım: “Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?” diye sorar. Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür "Görüyorsunuz sanatçıyı hatırladınız, ama hükümdarı hatırlamadınız. Yıllar sonra beni bütün dünya hatırlayacak ama sizi ve dönemin Adalet Bakanı'nı kimse hatırlamayacak" der, çıkar. Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşun yolunu tutmuştur bile.
Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig adlı eserinde dönemin Karahanlı Hükümdarına ülkeyi yönetmesi konusunda öğütler veriyor. Diyor ki: “İnsan ölümsüz değildir, ölümsüz olan adıdır; iyi kimselerin adı bunun için ölümsüz kalmıştır. Kendin ölümsüz değilsin, adın ölümsüzdür, adın ölümsüz olursa kendin de ölümsüz olursun. Gerek bey, gerek kul, iyi ve kötü; kendileri öldü, fakat onların nişanı olarak yalnız adları kaldı. ...Bak insan iyi adı ile alkışlanır; adı kötüye çıkmış kimse ölünce beddua alır. Ben göçer giderim, halk kalır, o zaman dua ile anılmak isterim. Hayat bir sermayedir, onun ile iyi ad kazanmağa çalış; onu boşuna geçirme, iyilik ile adını ebedileştir.” Yine vatan şairimiz Namık Kemal “İnsan olana, öldükten sonra bir güzel ad bırakmak, belki hiç ölmemekten hayırlıdır.” der. 
Bir can daha yaşama veda etti, Uğur Kurt. Şimdi yandaş medya yine yazacak: "Eylemciyi eylemci vurdu. Eylemciler silah taşıyorlar. Zaten orada işi neydi? Provokatördü. Teröristti. Hak etmişti.” Tire'den bazıları da yine diyecek: “Haşaratlar fırsatı yine kaçırmadı.” 
Evet, başını devekuşu gibi kuma sokan, gerçeklerin farkına varamayan beyler, bayanlar. Avazım çıktığı kadar haykırıyorum. Gezi Parkı olaylarında, Soma faciasında, Okmeydanı, Hatay, Eskişehir ve Silivri'de, kısacası yurdun her yerinde sakat kalanlardan, ölenlerden başbakan ve iktidar da sorumludur. Neden mi? Yalanları ve sahte belgelere dayanan iftiraları ile bu ülkeyi ikiye böldüğü için. Toplumu taraf olmaya zorladığı için. Zavallı emniyet güçleri mensuplarını sürekli tahrik ve teşvik ederek psikolojilerini bozup katil yaptığı, halkın büyük kesiminin gözünden düşürdüğü, nefret ettirdiği için. Tüm dünyanın gıpta ederek baktığı ordumuzu etkisizleştirdiği, değerli komutanları incittiği için. İkiyüzlü politika izlediği için. Eğitimi getirdiği durum için. Atatürk'ü, Türklüğü, ulusal değerlerimizi unutturmaya çalıştığı için. Soma ve diğer maden ocaklarının denetimlerini düzenli yaptırmayıp onca işçinin ölümüne neden olduğu için.
Diyor ki: “Her ölüm olayında tören mi düzenleyeceğiz? Ölmüştür geçmiştir.” Madem öyleydi ölen üç PKK'lı için Diyarbakır'da alana 100 binlerin toplanmasına neden seyirci kaldın? Niye her miting alanında Rabia işareti yapıyordun? Ölüp gitmişse, neden Mısır'da bir kız öldü diye TV'de timsah gözyaşı döküp yas tutuyordun? Hep derim, "Allah, evlat acısını düşmanıma bile vermesin" Berkin'in annesi bu sözüne ne demiştir, kim bilir? Öldüğü için mi Atatürk'ün adını kaldırıp annenin adını verdin okula? Aslında amacın belli. Berkin'i ortaya atıp “Atatürk'ü kastediyorum, her yıl anma mı olur?” diyorsun. 
''Polisin eli kolu bağlı mı kalacak, bir şey yapmayacak mı? Nasıl sabrediyor, anlamıyorum.'' derken, polisin insanları gerçek silahla vurmaları normal mi demek istiyorsun? Polis, halkın can ve mal güvenliğinin koruyucusu, kollayıcısı, suç işlenmesini önleyen, işlendiği iddia edilen suçun faillerini ortaya çıkaran meşru güçtür. Ateş etme yetkisi, hayatı tehlikeye düşerse doğrudur. 11 yıl önce Beylerbeyi'ndeki evine girmeye çalışan hırsızı av tüfeğiyle öldüren pedagoji öğretmeni tutuklanmadı mı? Genç bir adamı durup dururken katledip, bir kadını eşsiz, 2 yaşında bir çocuğu babasız bırakacak kadar insanlıktan nasıl çıkılır? Siz kahraman yapıp ödül verdikçe, nasıl sabrediyorlar dedikçe, onları iyice kışkırttığınızın aslında farkındasınız. İşinize geliyor tabi. Cumartesi günkü Sözcü gazetesinde “Kim Bu Bombalı Adam!” diye bir haber var. Bu protestolarda yanı başında polise Molotof kokteyl atan neden tutuklanmaz? Adamınız olmasın? Neden mi şüphelendim? Suriye tarafına geçip Türkiye'ye roket atar, savaş çıkarırız, diyen de sizin adamınız değil miydi? Her fırsatta iç savaş çıkarmak için elinizden geleni yapıyorsunuz.
Nazım'la başladık, Nazım'ın Adnan Bey adlı şiiri ile bitirelim: Türküler söylendikçe Türk diliyle. Seni seviyorum gülüm, dendikçe Türk diliyle. Türk diliyle gülünüp, Türk diliyle ağıtlar yakıldıkça, Adnan Bey, ben anılacağım, anılacak Türk diliyle size sövüşüm. Tarlalarımıza girmiş değil, sizin gibisi yaban domuzunun. Şehrimiz görmüş değil yangının sizden kanlısını. Bir adınız var, Adnan Bey, adımıza benzeyen. Dilimiz kuruyor dilimizi konuştuğunuz için. Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz. Yüz Türkiye olsa, elinizden de gelse yüzünü de zincire vurur, yüz kere satarsınız. Milletimin en talihsiz gecesi ana rahmine düştüğünüz gecedir.”
Gelecek yıllarda Atamız sevgiyle, saygıyla anılırken, birileri nefretle, diktatörlüğü ile anılacak. Sizi bu ananlar arasında saymıyorum, bize haşarat, eşşek diyenler. Saygılarımla, hoşça kalın.