Başbakan, Kuzey Afrika gezisi öncesi havaalanında basın toplantısında. Toplantıda söz alıp soru soran Reuters muhabirine Erdoğan şu soruyla yanıt veriyor: “Sen ne mesaj aldın bu eylemlerden?”

Sayın Başbakan hala anlamadıysanız ben anlatayım. Sana parktan liseli, üniversiteli gençler, artık sabırlarının son demine gelmiş insanlar şunu diyor: “Bizim isteklerimizin yanınızda hiç mi değeri yok. Bizim yeşilimize dokunma, ahlaklı- ahlaksız olduğumuza, giyim kuşamımıza, yediğimize, içtiğimize sen karar verme. Bir şeye karar verirken iyi düşün, ben dedim olacak diye diretme. Yalnız sana oy vereni değil, vermeyeni de işit. Bak emniyet güçleri çekilince Taksimde herhangi bir olay var mı? Bizi anlamak yerine “çapulcu, alkolik, ahlaksız” diye suçlama. O polisimize de yazık. Kaç gündür uyumadan emir üzerine sokaktalar. Polisle bizi karşı karşıya getireceğine biraz da bize kulak ver. Biz demokratik haklarımızı kullanamayacaksak bu nasıl demokrasi? Şu sözünüzü unutmadık: ‘Bize göre demokrasi amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana kadar, demokrasiye bağlıyız.’

Olay üzerine siz ne yaptınız? “İnsan yedisinde neyse yetmişinde odur” diye bir söz vardır. Hala Kasımpaşalı havasından kurtulamadınız. Olayları yatıştıracak sözler yerine sizi başbakan yapan halk ile inatlaşıp geri adım atmayıp daha da gaz verdiniz. Hatta bir başbakana yakışmayacak sözler söylediniz. Yapıcı, birleştirici olacağınız yerde “Evde oturan yüzde 50’yi zor tutuyorum. İstersem 1 milyon kişiyi alana çıkarırım.” dediniz. Peki, halk 2–3 milyon olup alana gelirse bir kardeş kavgası çıkacağını hiç mi düşünmediniz? Dün Adana’da polisin gözü önünde ellerinde satır direnişçilere saldıran gençleri görünce bir pişmanlık duydunuz mu? Alandakileri çapulcu, CHP’li yaptınız. Onları hep küçümsediniz. Suriye’de halk, lidere karşı olunca size göre uyanıyor, ülkemize gelince çapulcu oluyor. Doğru, her şeyi siz bilirsiniz. Ailenin kaç çocuk yapacağına, kimin ne içeceğine, köprü, AVM yapılmasına, kürtaja siz karar verirsiniz. Olmadı mı çapulcu, illegal örgüt, ayyaş, marjinal, baş belası.

Polisimiz perişan halde. Bir polis “Son hafta beş arkadaşımızın intihar ettiğini biliyor musunuz? Bir arkadaşım TV izlerken kendini görmüş, yerde yatan bir kadını tekmeliyor.Aman Allah’ım Bu ben olamam, bu kadını tekmelediğimi hatırlamıyorum, bir insan bunu nasıl yapabilir?” diyor.  İşte polisin ne hallere geldiğinin göstergesi. Uzun mesai saatinde yorulup, çatışmalardan etkilenip daha fazla sertliğe kaçan bu polislerimize yazık değil mi? “Şiddet kullanmayın” demek çok mu zor? İşin bir de ekonomik boyutu var. Devlet, Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı’ya göre 2002–2012 arasında 572 ton biber gazı ithal etmiş, 17 milyon 569 bin dolar ödemişsiniz. Yazık bu paraya.

Twitter’a yazan 24 kişi gözaltına alındı. Suçları, insanları protesto eylemlerine davet etmek, savcıya göre “Halkı isyana teşvik etmek” imiş! Sizin “Taksim’e 1 milyon yığarız” demeniz halkı isyana teşvik değil mi? “Gezi Parkının ardından Anıtkabir’i de yıkarsak elhamdülillah” diyen AKP İnebolu Gençlik Kolları Başkanı sizce ötekilerden daha mı masum? Kordon’da kendi halinde yürüyüp giden kız çocuğunun saçına yapışıp şiddet uygulayan, orada oturmakta olan forma giymiş delikanlıyı durduk yerde coplayan polisleri niye tespit ettirmiyorsunuz?

Topçu Kışlası gibi tarihi yapıların yeniden yapılması gerekiyorsa zamanında Menderes’in Vatan Caddesi’ni genişletmek amacıyla yıktırdığı sayısız tarihi camileri neden yapmıyorsunuz? Kışlanın hangi amaçla yapılacağının farkındayız. Ardından oraya bir de 31 Mart anısına anıt dikersiniz. Atatürk Kültür Merkezi(AKM)’den ne istiyorsunuz? Eski bakan Günay buranın yenilenmesi için Sabancı Vakfı’ndan 30 milyon lira bağış almadı mı? Neden engellendi ve bakanlığına son verildi? Şimdi neden isyanda?

Buradan herkesi sakin olmaya davet ediyorum. Orantısız şiddet uygulayan polislere ne kadar hatalı diyorsam, polis araçlarına saldıranları, çevreye zarar verenleri de kınıyorum. Şiddet kullanarak hiçbir yere varılmaz. Kesinlikle kamu malına zarar vermeyin, kırıp döküp yakmayın. Emniyet güçlerine ve araçlarına zarar vermeyin. Sayın başbakan siz deBen dedim, olacak” demeyin, daha uzlaşıcı bir yol izleyin. Bazen özür dilemek de erdemliliktir. Siz, yalnız size oy veren % 50’nin başbakanı değilsiniz. Diğer % 50’ye de kulak verin. “Her şeye ben karar veririm” derseniz diktatörden farkınız kalmaz. Dünkü konuşmanızdan hâlâ gezi parkı konusunda ısrarlı olduğunuz görülüyor. Önceden dediğim gibi Belediye Başkanı Topbaş “AVM yapımına uygun değil” derken bu inat niye? Peki, halk da eylemini sürdürüp parka sahip çıkarsa, yine aynı olayları mı yaşatacaksınız? “Bu polis milletin polisi” diyorsunuz, “Bu halk nerenin halkı? Bu arada size teşekkür borçluyum. Yıllardır hayalimdeki Fenerbahçe-Galatasaray-Beşiktaş taraftarlarını bir araya getirip birlikte maç seyretme düşüncemi gerçekleştirdiğiniz için.

Son olarak ben sizin her şeyi bilinçli yaptığınıza inanıyorum. "Yakında seçim var, ben size prim veremem. Evde zorla tuttuğum yüzde 50'nin oyunu kaybetmeyi göze alamam. Siz nasılsa bana oy vermiyorsunuz, sizi kazanmayı aklımın ucundan bile geçirmem. Sizden korkmam, çünkü siz nasılsa en yakın seçimde çil yavrusu gibi dağılacaksınız. Asla karşımda bir blok gibi duramayacaksınız. Ama benim elimde ne yaparsam yapayım garanti bir yüzde 50 var." dediğinizi duyar gibiyim. Yanılıyor muyum? Saygılarımla, hoşça kalın.