Geçen hafta, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Dışişleri Bakanı Ahmet Dâvutoğlu’nu istiskal (aşağılama) maksadıyla, aklınca bir benzetmede bulundu. Sayın Bakana “Küçük Enver” dedi. Aslında bu benzetme ile kendisinin de ne demek istediğini bildiğinden şüpheliyim. Önce kendisine, yaptığı aşağılamanın “Enver Paşa”nın kemiklerini sızlattığını belirtmeliyim. Dâvutoğlu’na sonra geleceğim. Gerçi Enver Paşa’nın torunları Kemal beye, dedemizi günlük politikaya alet etme! Tarzında kibarca seslendiler ama..
            İttihatçılara tamamen karşıyım,o başka konu..
            Ama ceddim Osmanlı’nın şerefli bir askerini, paşasını hem genç kuşağa, hem Kemal Beye anlatmak boynumuzun borcudur. İttihatçı, asker-siyasiler (Cemal Paşa-Enver Paşa-Talât Paşa) Darbeci zihniyete sahiptiler.Ayrı bir yazı konusudur.Osmanlı İmparatorluğunun dağılma ve çöküşüne giden dönemde,İttihat’çıların hataları olduğu hemen hemen tarihçilerin ittifak ettiği gerçeği unutulmamalıdır.Öyle olsa da Çanakkale Savaşları’nın büyük Komutanı Enver Paşa’yı böyle incitici konuma sokan Kemal Beye ben de ince bir soru sorarım.
            Hangisi büyük, Enver mi, Kemal mi?
            Sorudaki Kemal, o talihsiz kelâmı (Küçük Enver) eden, Kılıçdaroğlu Kemal değil Mustafa Kemal’dir.
            Genel Başkanın, Dâvutoğlu’nun takip ettiği dış politikayı sözde eleştirmek için yaptığı bu büyük gafı Ulusalcı kesim, yandaşları, basının Kemalist kanadı büyük bir coşkuyla alkışladılar.
            Konuşma talihsizdi, çünkü Enver Paşa Türkiye tarihinin önemli isimlerinden, kahramanlarından birisidir.
            Her yıl haklı olarak övündüğümüz, gururlandığımız;
“Çanakkale Zaferi”nin Başkomutanı’dır”
            Yıllarca okullarda okutulan “Resmi Tarih” bizlere, Türk gençliğine ilkokuldan üniversiteye kadar; Çanakkale Savaşı’nı bütün cepheleriyle boyutlarıyla bir tarafa bırakıp,”Conk Bayırı” kahramanları üzerinden öğrenmiş nesillerin, burada haklı olarak Yarbay Mustafa Kemal’in başarısına ve mücadelesine hayran kaldıkları bilinmektedir.
            Artık günümüzde, farklı sorular sorup,diğer cephelerde ne olduğu merak edilince,resmi tarihin ezberlerini sürdürmek artık kolay olmayacaktır.Mustafa Kemal’in Conk Bayırındaki Komutanı kimdi? Sorusundan başlayarak yeni sorular sorup, meseleyi Balkan bozgunundan sonra, orduyu toparlayıp,yeni bir anlayış ve ruhla organize edip,Çanakkale’de destan yazan komutanlar kimlerdi,sorusuna gelinince durum değişmeye başlayacaktır.
            Hele açıkça,”Çanakkale Savaşı’nın Başkomutanı”
Kimdi diye sorunca, bazılarının moralinin bozulduğunu göstermemek için ya da konuyu değiştirmek zorunda kalanları görmek tam bir ibretlik vak’adır. Doğru tarih ne yazık ki, neredeyse yüz yıl sonra yeni öğreniliyor.
            Tarihini, ilkokuldan üniversiteye kadar Kemalist dayatmayla nesillere yap-boz tahtası ile eğrileri doğru, doğruları eğri haline sokmuş bizden başka bir millet yeryüzünde var mıdır? Sanmıyorum. Resmi ideoloji ile tarihsel olanı tahrif (çarpıtma) konusunda Türkiye ile yarışacak başka bir ülke bulunmaz kanaatindeyim.
            Tabii olarak, “Çanakkale Savaşının Başkomutanı Enver Paşa’dır” deyince önce bir şaşkınlık, sonra “Tamam öyledir ama esas komuta Almanlardadır, Almanlar olmasaydı durum farklı olurdu gibi mazeretler üretilmiyor değil. Sarıkamış’ta Almanlar yok, sadece Enver Paşa var, ama Çanakkale’ye gelince; Almanlar var, Enver Paşa yok oluyor. Tam bir sihirbazlık gösterisi değil de ne?
            Bunları dile getirmekle asla tarihçilik gibi bir misyon üstlendiğim anlaşılmasın. Benim esas vurgulamak istediğim husus, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin siyaseten mirasçısı olduğu ittihatçı geleneği inkâr ederek, üstelik ona hiç eleştiri getirmeden Kemalizm’le bağlantısını tartışıp, bu kör ideoloji içinde kalıp da “küçük Enver” diyerek Dışişleri Bakanı’nı eleştirmeye kalkmasıdır. Bu ciddi bir “politik-ahlâki problemdir, özür dilemesi gerekir, Kemal beyin.
            Kılıçdaroğlu’nun partisinin, ittihatçı geleneğin neresinde durduğunu görmeden, Kemalizm ve İttihatçılık ilişkileri göz ardı ederek, Enver Paşa’yı eleştirmesi meseleyi yeterince bırakın düşünmeyi, bilmediği ve anlamadığını gösterdiği gibi,CHP.ve Kemalizm’in ideolojik-felsefi problemlerine de uzak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
            Enver Paşa’nın politik olarak eleştirilmesinin, bir şey ifade etmesi için  ittihatçı geleneğin belli bir düzeyde takipçisi durumundaki Kemalizm ve Tek Parti uygulamalarının, Türkiye’nin siyasal yapısına yıllar boyunca yansıttığı olumsuzluklarla önce hesaplaşması gerekir Kemal Beyin ve CHP.nin.
            Kemal beyin  bilmediğini sandığım işin bir diğer yönü de, Enver Paşa’nın tarihi kişiliği,devlet adamlığı ve askerliğiyle birlikte,savaşlarda ortaya koyduğu mücadelesi ve Türk’lük idealizmiyle ilgilidir.
 
       AHMET DÂVUTOĞLU
            Başbakan’ın taa AK.Parti kuruluş günlerinden beri siyasete atılması yönündeki ısrarlarına yıllar sonra boyun eğen,aklı halâ Üniversite’deki görevinde olan tam donanımlı bir şahsiyet kendisi bildiğimiz kadariyle.
            Demokrasi tarihimizde; Fuat Köprülü, Fatin Rüştü Zorlu, İhsan Sabri Çağlayangil’den sonra en başarılı Dışişleri Bakanımız.
            Orta Doğu’nun, bizim dışımızda oluşan olaylar zinciri(Arap Baharı,Filistin-İsrail ilişkileri,Suriye ve bu ülkelerin PKK.ile bağlantıları vb.) ciddi politikalar gerektirdiği düşünülürse,işin ehillerinin konu ile ilgili görüş beyan etmesi gerekir.Hele hele tarihi şahsiyetleri ve ille muhalefet olsun diye dışişleri bakanını muaheze (kınama-ayıplama) etmek CHP.ve Genel Başkanına puan kazandırmaz.
Her konuda konuşması dolayısıyla Başbakan Erdoğan’a da en ağır eleştirileri yapıyoruz.
            Pek çok CHP’linin belki adını bile duymadığı, Partinin Dış Politikası’nı yönlendirecek fevkalâde bir diplomat olan Genel Başkan Yardımcısı var. Adana M.V. Faruk Loğoğlu.
            Geçende Erdoğan Hükümeti’nin Suriye Politikası ile ilgili bir konuşmasını dinledim. Hayran oldum. Peki siz değerli CHP’li dostlarım! Dış Politika Konusunu, Kılıçdaroğlu Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğlu vasıtasıyla sürdürse parti puan toplamaz mı?Ayrıca Partinin diplomat kökenli milletvekili Osman Korutürk var.Dahası,son seçimde milletvekili yapılmayan,Başbakan Erdoğan’ın çok sık olarak dış politika konularını danıştığını bildiğimiz büyük otorite Şükrü Elekdağ var.
            Davutoğlu, İngilizce, Arapça ve Almanca dillerine bihakkın vakıf bir siyaset bilimci. Kendisinin, bizim savunmamıza elbette ihtiyacı yok. Sezar’ın hakkı Sezar’a.
Ayrıca, Ahmet Dâvutoğlu geleceğin Başbakan adayları arasında adı geçen siyasilerin de en güçlüsü.
            Mûbarek Ramazan ayının; siz değerli okurlarıma, vatanımıza, milletimize, İslâm Âlemine ve tüm Dünya Halklarına barış ve mutluluk getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.Kutlu olsun efendim.
            Saygılarımla.   ([email protected])