Bir-iki yıl önce çıkarılan Bütünşehir yasasındaki Büyükşehir Belediyesine devredilen hizmet ve gelir kalemlerindeki değişiklikler, Ödemiş, Tire, Bayındır, Kiraz, Beydağ İlçelerimizde görülen, İlçe Belediyeleri ve buralarda yaşayan halkımızı olumsuz yönde etkiledi.Aslında kanunlar çıkarılırken yapılan ince hesaplar halkımızın mağduriyetine yol açıyor. Şimdi samimi olarak herkese soruyorum: Şu değişen “Yerel Yönetim Yasası” ülkemize hangi konuda faydalı oldu. İşler daha çabuk mu yürüyor, halka daha mı çok hizmet ediliyor. Halk memnun mu yoksa ağlıyor mu, Yerel Yönetimlerdeki kişilerin halkımıza ne getirdiği, götürdüğü yasa koyucuların umurunda mı acaba?

Bu yasanın, iktidar partisince Büyükşehir Belediye Başkanlığını kapmak için düzenlenen bir aldatmaca olduğu o kadar net görülüyor ki, kırsal kesimlerdeki oylar sayesinde pek çok Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili oldu. Siz bakmayın İzmir’de hesapları tutmadığına.Acaba hizmet gidebiliyor mu? Bir soruşturun bakalım. Örneğin; Ödemiş’in Horzum, Mendegüme vb. yeni adıyla mahallelere (buraların mahalle statüsü kazanması bana komik geliyor) uzaklığı 150 Km. Kiraz’ı, Beydağ’ı ele alalım. Zaten bu ilçelerimiz İzmir’e 150 Km. mesafede. Onların dağ köylerini (pardon mahalle) düşündüğümüzde 180-200 Km. uzaklık söz konusu İzmir Büyükşehir Belediyesine. Buralarda örneğin bir su borusu patlasa İzmir İz Su’ya haber verilecek, teknik elemanların gelmesi beklenecek.

Büyükşehir diyor ki; “Kardeşim, sen yollara karışamazsın. Su paralarını ben toplayacağım. Elektrik İşlerini ben yöneteceğim. Ama bak! Çöp toplama işini sana bırakıyorum. Yollardaki, iş yerlerindeki çöpü, kamyonlarla sen alacaksın.Bu durumda ilçe Belediye Başkanları düğünlerde nikâh şahitliği yapıp, çarşıda yeni açılan butik’in kurdelesini kesecekler. Adamın, (Kiraz’da Hanımefendinin) yapacağı başka işi yok ki. İşgüzar bir Üniversite öğrencisinin “Köpek Barınağı” işini mesele yapıp Belediye Başkanı’nın görevleri arasında bu işin olduğunu yerel basınımız bize öğretmiş oldu. Ayrıca, Kiraz Belediye Başkanı’nı rencide etmiş oldular. Zaten İlçe Belediyelerinin kasasında beş kuruş yok. Ne bekleyebiliriz onlardan.

Bu yazıyı yazmama, dün Ödemiş Belediye’sinin (pardon İZSU) Şehir Kulübünün arkasındaki birimine, Gölcük’te ki evimin su sayacının endeksini bildirmek ve tahakkuk eden borcumu ödemeye gitmiştim. İzmir Büyükşehir Belediyesi kuruluşu İZSU, kanun değişikliği sonrası endeks bakmaya hiç gelmedi. Nasıl gelsin ki; İzmir zaten 5 milyon nüfusuyla devasa bir şehir. Su parası yatırırken, insanların nasıl burnundan soluduğunu gördüm, çıkan rakamlar karşısında. Tabii İZSU Alsancak Kordon’daki Balık Restoranın tarifesi ile bizim Kaymakçı’ da ki, Birgi’deki kuru fasulye, pilâv satan küçük esnafımızı bir tutuyor. Yeni mahallelerimizin insanları borcun tamamını ödeyemedikleri için taksitlendirme yoluna gidiyorlardı. Bu kanun büyük bir adaletsizliği de içinde barındırmaktadır. Su işini İlçe Belediyelerine bırakmamakla.  Zira, İlçelerimizin en önemli gelir kaynağı su idi. Benim de oy verdiğim için günahım olan 2011 Genel Seçimlerinde TBMM’nin şerefli üyesi yaptığımız, yüzünü görmediğim, adını bilmediğim, sözde benim vekillerim, kanun çıkarken bu kadar önemli bir ayrıntıyı nasıl düşünmezler. Kanunun tashihi zor değil. Bir sürü kanun torbalar dolusu çıkarılıyor. İktidar Partisi İlçe Belediye Başkanları, Ankara nezdinde niye gayret göstermezler? Fincancı katırlarını mı üzmekten korkuyorlar. Ben şahsen iktidar partisinin seçilmiş ilçe belediye başkanı olsam, yemin ederim ki; gider bu haksız hukuksuz Büyükşehir Belediye yasasındaki adaletsizliklerin değişikliği için Meclis’in kapısında yatardım, duyarsız iktidar milletvekillerini dürtmek için. İlçe Belediye Başkanları korkmamalı, adaletsizlikleri Genel Merkezleri veya Hükümet nezdinde dile getirmeli. Bu adaletsizliğe savaş açmalı. İleride yaşayanlar görecektir, bu millet onları Ankara’ya şerefli vekillik görevi için omuzlarında taşıyacaktır, günü gelince…

M. Çiçek vekil olduğu günlerde, Gölcük’te çınarın altında, etrafına toplanmış ben dâhil, ağzından çıkan her kelâmın tasdikçisi insanımıza övünüyordu. Meclisin, % 95’i Üniversite mezunu, % 70’i Akademisyen diye. Bize, meclis’te; halk adamı lâzım diye haykıramadığıma esef ediyorum o gün. Övündüğü, beyaz yakalıların nasıl kanunlar çıkardıklarını, daha da çıkaracaklarını görüyoruz, biliyoruz. Çünkü onlar içimizden birileri değiller. Parti Genel Başkanlarının, biz halka tasdik ettirilmiş memurlarıdır.

Saygılarımla.