- Eski Türk filmlerinde yargıç bir şey söylesin ya da söylemesin, kendi kendine durmadan tuşlara vuran kızın aslında daktilo bilmediğini.
- Gelen geçenin sürekli hacetini gördüğü duvara “Buraya işeyen eşşektir” yazıldıktan sonra da hiçbir şey değişmediğini.
 
                                            …
 
- Bayındır’da ne hikmetse kaldırımların yollardan daha geniş yapıldığını, ama halkın yine de araç yolundan yürüdüğünü.
- Yurtseverliğin, insan sevgisinin, sanatseverliğin ayıplanacak bir şeymiş gibi görüldüğünü; vatan hainliğinin, halkı büyük büyük kazıklayıp, ucundan sadaka dağıtmanın prim yaptığını.
- Bundan sonraki iktidarlar döneminde, en iyi olasılıkla küffara yüz yıl borç ödeyeceğimizi.
- Komşulara şirin görünmek için kendi çoluk çocuğunu dövenlere madalya takılmadığını.
 -  “Bal tutan parmağını yalar” sözünü makul karşılayanların, birileri kovanları götürürken ardından bakıp kaldıklarını.
- “Elini vicdanına koy, oyunu bana ver” diyenlerin vicdandan anladığının, Vicdan adlı bir bayan olduğunu.
-  “Yardımseverler Derneğindeniz”deyip, yardım toplayanların, gerçekten yardıma muhtaç insanlarla bir ilgilerinin olmadığını; kendileri için topladıklarını..
- Yetkili bir makama getirilen bazı kişilerin, ilelebet o makamda kalacakmış duygusuna kapıldığını.
- Doğal olarak, çalışa çalışa, sınavları aşa aşa bir mevkiye gelenlerin halka hizmet ettiğini; torpille, haksızlık yaparak gelenlerin halktan hizmet beklediğini.
- Tanrıya ulaşmak için, aracıya tefeciye gereksinim olmadığını.
 
                                              …
 
- Meteorolojiye kulak asmadan çiçek şenliği tarihi belirleyenlerin, gece, özellikle top sahasındaki konserlere gelen halkı üşütüp hasta edebileceğini.
- Vefa borcunu ödemeyenlerin hep borçlu kalacağını.
 
                                                          …
 
Tüm bunları kuşkusuzi sizler de biliyorsunuz.
 
 
[email protected]