Dün yanımda bir arkadaşım olduğu halde işimiz dolayısıyla Vergi Dairesi Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü ve İlçe Seçim Kurulu’nun bulunduğu kamu binasına gittim. İnsanoğlunun yeme içme gibi temel ihtiyaçlarından bir diğeri de bu yediği içtiklerini vücudundan boşaltmasıdır. Çokça içtiğimiz çaylardan olsa gerek, ikimiz de tuvalet ihtiyacı hissettik. Üç katlı binanın ilk katındaki tuvalet kapalıydı. İkinci kata çıktığımızda yine kapının kapalı olduğunu gördük, üçüncü kattaki arayış da nafile çıkmıştı. Devlet Baba üç katlı binanın her katına bir tarafı erkekler diğer tarafı ise bayanlara ait olmak üzere üçerden altı adet tuvalet yaptırmış. Ancak gelin görün ki hiçbir tanesi açık değil, daha doğrusu halkın kullanımına açık değil. Allah’tan resmi dairelerde tanıdığımız birilerine rastlıyoruz da bazı küçük sıkıntıları bertaraf ediyoruz. Biz de gördük ki sıkıntı büyüyecek. Yüzümüzü kızartıp bir tanıdık memura giderek, aynı odada bulunan bayan memurlardan çekindiğimiz için “şu arşivi bir görsek…” diyerek tuvaletin anahtarını istedik. Neyse ki bu küçük talebimiz geri çevrilmedi ve biz tuvaleti açan anahtara sahip olarak içeri girmeyi başardık. İhtiyaç molasından sonra resmi dairedeki işimiz de çok çabuk bir şekilde halloldu. Bu arada ayakta zor duran yaşlı bir amca resmi işlemler için getirildiği daireden üç kişinin yardımıyla zar zor çıkartılıyordu. Yine aynı katta yaşlı bir çift bankta oturmuş bekliyordu. Bir başka köşede küçük çocuğuyla gençten bir bayan da işlem sırasını ya da bir yakınını bekliyordu. Burası devletimizin vatandaşlarına hizmet için yaptığı bir kamu binası. Üstelik gerek tapu işlemleri için gerekse vergi işlem ve ödemeleri gibi yoğun bir para trafiğinin yaşandığı bir yer. Onca para veren vatandaş bir hacet gideremiyor. Zaten devlet dairelerinde sıkılan, strese giren vatandaşın tuvalet ihtiyacını giderememesi belki de zaman zaman yaşanan tahammülsüzlükleri de tetikliyordur. Sadece bu binada değil pek çok kamu binasında yaşanan bu sıkıntı Devlet ile vatandaşın arasında yüzyıllardır süregelen kopukluğun bir başka uzantısı değil midir? Her kamu binasına vatandaş kendi isteğiyle gelmez. Bazen yasalar vatandaşı buna zorlar. İsteyerek ya da zorla vatandaşın uğrak yeri olmak zorunda kalan binalar yüzlerce insanla dolup taşacak ama bu insanlar en temel ihtiyaçlarını gideremeyecekler. Hele hele yazıya konu binadaki gibi birden fazla tuvaletin bulunduğu binalarda bu sıkıntıların yaşanmasına anlam veremiyorum. En azından bir tanesini vatandaşın kullanımına bıraksalar fena mı olur? Bunları düşünürken aklıma dairede gördüğüm o yaşlı ve çocuklu insanlar geldi. O yaşlı amca zaten zor ayakta dururken ya tuvalete ihtiyaç duysa? Peki yaşlı karı koca yaşlarının da verdiği sağlık sorunları sebebiyle acilen ihtiyaç gidermeleri gerekse, ne yapacaklar? Veya genç anne tuvalet diye tutturan çocuğunun ihtiyacı için illaki bir ağaç dibi mi arasın? Tamam. Devletimiz alacağını almak için yeri gelecek vatandaşını sıkıştıracak da insan evladı bu kadar da sıkıştırılmaz ki?

Tüm bunları düşünürken bir başka kurumdaki devlet memuru bir arkadaşla durumu paylaşınca onun sözleri beni daha da hayrete düşürdü; “O tuvaletler tertemiz herkese açık olsa böyle temiz kalır mı?” Orayı kullanan insanlar uzaydan gelmedi ki, bu memleketin insanları. Velev ki o insanlar pis kullanmış olsunlar. Çözüm tuvaleti ortak kullanıma kapatmak mıdır? Tuvaleti sık sık temizlemek, tuvalet alışkanlığını sağlamak gibi çözümler yerine kullanıma kapatmak pek de aklıma yatmadı doğrusu. Yoksa devletimiz memuruyla vatandaşını farklı mı görüyor?
Tüm bunların ardından, çok sevdiğim rahmetli Kemal Sunal’ın “Kibar Feyzo” filminden herkesçe bilinen unutulmaz bir repliğini anımsadım. Şehirden köye dönen Feyzo (Kemal Sunal) köyde “abdesthane” (!) açar. Köyün ağası Maho ağa (Şener Şen) nasıl çalışacağını öğrenince hiddetlenir ve o meşhur sözleri sarfeder “ula ağa pokunun üstüne pok olur mu la…”