Malûm Üniversiteler ve ilk-orta öğrenim kurumları yeni açıldı, her konumdaki öğrenci evlâtlarımıza başarılar dilerim.
İstanbul'da Hizmet Hareketi'nin bir Üniversitesi var. 15.000 öğrencili. İstanbul Belediye'sinin bir kuruluşu olan İETT. Otobüslerinin bu Üniversite'nin Kampüsü'ne de yıllardır seferleri var. Daha doğrusu vardı. Seferlerin iptalini; Bu Üniversitemizin İngilizce Öğretmenliği Bölümünde okuyan 2. Sınıf öğrencisi engelli bir kızımız olan Elif'in isyanı ile öğrendim.
İtiraf etmek lâzım ki; Bunlara su bile yok diye gırtlağını yırtarcasına haykıran zihniyet çıtayı yüksek tutmuş. Bu zihniyetin insafsızca bir kaideye dönüştüğünü görüyoruz. Gün geçtikçe de daha beter uygulamaları göreceğiz sanıyorum. Ülkem adına hiç de umut verici olmayan haller yaşıyoruz. Askeri Darbe dönemlerinin de şüphesiz haksızlık ve zulüm yönü itibarı ile kendilerine has bir mantıkları ve gerekçeleri vardı. Bunlara yasal kılıflar da uyduruluyordu. Bu dönemlerde her türlü hak gaspını kendilerince makul ve mazur görüyorlardı.
Son olarak İstanbul'da yaşanan olay; İETT'nin yaptığı uygulama…
15.000 öğrenciye sahip bir Üniversitenin otobüs seferlerini iptal etmenin elbette kılıfına uydurmak hayli zor bir iş. Ama onlar bu türlü işlerin erbabı oldular. Ancak bu ülkede yaşayan herkes neler olup bittiğinin farkında artık. Gerçi Bank Asya gibi bir kuruma yapılanları düşündüğümüzde otobüs seferi iptali basit gibi kalıyor ama, mevzubahis olan bunca gencimizin okuluna ulaşamaması meselesi var. Tarih bunları yazacak elbet.
Yılbaşı yaklaşıyor. Eğlence yerlerinden sarhoşları İETT. Bedava evlerine kadar taşıma hizmeti veriyor kaç yıldır. Bu yılbaşı da elbet bu hizmeti verecektir. Ülkenin geleceği olan bu çocuklarımızın, okullarına ulaşmasını engellemek, yağmurda çamurda onları yolda bırakabilecek kadar insafsızlaşılabiliyorsa, bunda bir şeyler var demektir.
                                          ***
Malûmunuz, HAC günlerindeyiz. Bu Mukaddes yolculuk için Hacı Adaylarımız muhtelif Turizm Şirketleri aracılığı ile yola çıkıyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kur'a sistemi on küsur yıldır uygulanıyor ve gayet de adil. Bir de Hac Organizasyonu yapan şirketler meselesi var. Bu kutsal hizmet adına görev yapan bu şirketlerde çeşitli şartlar aranıyor. Kendilerine verilen kontenjana göre hacı götürebiliyorlar. Kur'ada ismi çıkan kişiler de, yıllardan beri ticari bir kurum gibi Hac Organizasyonu yapan Diyanet İşleri Başkanlığı Hac Dairesi başta olmak üzere (biz de eşim ve iki kardeşimle bu yolu tercih etmiştik) istediği şirkete müracaat edebiliyor.
Hac Farizası için gerekli her türlü evrakı tamamlamışken, son dakikada “vize problemi” diye pasaportları iade edilen insanların hacca gitmek için tercih ettiği şirketlere ve belki de cemaat mensubiyetleri göz önüne alındığında, bunda da bir iş var dedirtiyor. Acaba “cadı avı” Hac gibi farz bir ibadeti yerine getirmeyi engellemeye kadar uzadı mı? Dini bu kadar politize eden, politize edenlere alet olan, hazımsızlığı, rekabeti, hasedi, kini, öfkeyi, nefreti, toplumu bir arada tutan dine kadar taşıyan insanlara söyleyecek bir şey bulamıyorum.
Saygılarımla.