İcat etmek,  örneği olmaksızın yapıp ortaya koymak, inşa etmek anlamlarına  gelen  bid’at kelimesi; “Hz. Peygamberden sonra ortaya çıkan ve dini olan her şeydir.” diye tarif edilmiştir. Rasul-ü Ekrem, İslam’da güzel  bir çığır açana, o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır açana da, aynı şekilde günah yazılacağını ifade etmiş, Hz.  Ömer de  teravih namazını topluca kılanları görünce,  “Bu ne güzel bir bidattir”   demiştir. Bidat; yapılmasında mahzur bulunmayan  “iyi bidat” ve yapılması yasaklanan  “kötü bidat olmak üzere ikiye ayrılır. Peygamberimiz zamanında yazılmış olan Kur’an sayfalarını bir Mushafta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minare ve okullar inşa etmek iyi bidate, kabirlerin üzerine türbe yapmak ve buralara mum dikmek,   kötü bidate örnek olarak gösterilebilir. Dini görünümlü olmayan ve dini telakki edilmeyen hususlar bidat sayılmazlar. Mesela bir kimsenin helal olan bir şeyi kendisine yasaklaması bidat değildir; ancak bu yasaklamayı dindarlık vesilesi yapması bidattir.

Akla ve gerçeğe aykırı düşen aldatıcı sözlere hurafe denir. Masal, efsane ve genel olarak gerçek dışı olduğu kabul edildiği halde hoşa giden nakil ve rivayetlere de hurafe denilmiştir. Kur’an-ı Kerim; hurafe kelimesi yerine daha çok esâtîr ve esâtiru’l-evvelîn tabirlerini kullanmıştır.

Hurafe tabiri mantıkî   tabanı olmayan, gerçek hayatla ilişkisi bulunmayan inanç ve uygulamalar, iyilik veya kötülük getireceğine inanılan kuvvetler için de kullanılır. Genellikle sihir,  büyü ve bunların ürünü olan şeylerle ilgili  inançlar da hurafe terimiyle ifade edilir.

Toplumu hurafe ve batıl inançlardan korumak için özellikle anne babaların ve bulundukları mahallelerde etkili olan yaşlı kadınların bilgilendirilmesi gereklidir.

Kur’ an-ı Kerimde yüce Allah; “Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler),  kumar,  dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”“Yoksa, “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar. Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!”

“O, bir şâirin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı mutlaka onu kudretimizle yakalardık.”

Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler. Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür.” Konu ile ilgili Bazı Hadislerden örnekler verecek olursak;

"Kim müneccimlikle yani gelecekten haber vermekle ilgili bir bilgi vermişse o sihirden bir şûbe iktibas etmiş demektir. Müneccimlik  arttıkça sihirbazlık ta artar."

Hadislerde yasaklanan ilim, bugünün tabiriyle astronomi denen yıldızlar ilmi değil, astroloji denen falcılıktır.“Urve İbnu Âmir el-Kureşî radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında uğursuzluktan bahsedilmişti. Buyurdular ki:"Bunun en iyisi fe'l (uğur çıkarma)dır. (Uğursuzluk inancı) bir müslümanı yolundan alıkoymasın. Biriniz, hoşlanmadığı bir şey görecek olursa şu duayı okusun: "Allahümme la ye'ti bi'lhasenâtı illâ ente ,ve lâ yedfe'u's-Seyyiâti illâ ente velâ havle ve lâ kuvvete illâ bike. (Allahım! Hayrı ancak sen verebilirsin, kötülüğü de ancak sen defedebilirsin. (İbadet, çalışma, korunma vs. için muhtaç olduğumuz) güç ve kuvvet de ancak sendendir.)"

Günümüz insanı daha aydın ve bilgili olduğuna göre artık bu gibi yanlış ve inancımıza aykırı görüşlere itibar etmemesi gerekir, inşallah hepimiz için böyle olur.