Hamileliği davul çalıp ilan etmek bizim terbiyemize aykırı. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için eşinin aracına biner, biraz dolaşır. Sonra akşamüstü çıkarlar. Maşallah, şimdi kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realite değil, terbiyesizliktir.

 

Bu sözler TRT 1’de iftar saatlerinde yayınlanan “Ramazan Sevinci” adlı programda, Türk tasavvuf düşünürü ve avukat Ömer Tuğrul İnançer tarafından söyleniyor.  Her şey bir yana, bu cümle devletin televizyonunda yayınlanıyor. Hem de devletin televizyonundaki spiker gevrek gevrek gülerken yayınlanıyor. Birisi de çıkıp sen ne diyorsun be adam demiyor. Üstüne “Allah senden razı olsun.” diyorlar. Bunu, ödediğimiz vergilerle iş yapan devlet kanalında söylüyorlar. Başbakan kaç çocuk doğuracağı, nasıl doğuracağına kadar kadınların her şeyine karışma hakkını kendinde görürse, bu 'İmam-Cemaat' arasındaki ilişkiyi akla getirir. Savunması ise daha beter: Genç kızlar sokakta hamileri görünce doğumdan korkarmış.

 

İslamiyetken önce Arap Yarımadasında doğan kız çocukları canlı canlı gömülürdü. Şanslıyız ki 21. yüzyılda yaşıyoruz. Cahiliye çağında değiliz. Ama içimizde cahiliye çağını aratmayacak kişilerin olduğu görüldüğü gibi ortada. Bunların aklı fikri hanım okurlarımdan özür dileyerek yazıyorum, hep orada. Yok, dışarıda gezen bir hamile kadını görenler “Bu çocuk nasıl yapıldı?” diye o anı düşünürlermiş. O zaman düğün yapmak da rezillik. O da zifaf gecesini çağrıştırmıyor mu? Peki, başbakan “3 az, 5 çocuk yapın.” dediğinde o an aklınıza gelmiyor mu? Yoksa o zaman çocukları leylek mi getiriyor? Hamile bir kadından etkilenecek bir zihniyete sahipseniz, sizden ricam lütfen sokağa çıkmayın. Çünkü bunun anlamı “Siz sapıksınız.” demektir.

 

Aslında burada bakış açısı önemli. Hamile bir kadın sokakta giderken bir grup bu arkadaşın baktığı gibi bakar. Kafasından bu düşünceleri geçirir. Bir grup ta “Bu kadıncağız yakında anne olacak. Allah uzun ömür versin, analı babalı büyütsün.” der. Bu bana “insanın fikri neyse zikri de odur.” sözünü hatırlattı. Tıpkı Anıtkabir’de Ata’nın mezarı önünde el açıp ruhuna fatiha okuyan, ona minnet duygularını gösteren birisine puta tapıyorsun dendiği gibi. Dedim ya onlar öyle düşünür. Beyinlerindeki düşünce bu. Bunlar 3 yaşındaki kızlarını bile sevmezler. Sokakta giden bir kadının başı açıksa saçlarından, kolları açıksa ondan tahrik olurlar. Barbi bebeğe başörtüsü taktıran zihniyet bunlar değil mi? Küçük yaştaki kız ve erkek çocuklarına musallat olanlar elbette her kesimden var. Onlar zaten sapık. Ancak, hem dinden imandan bahset, hem de küçük yaştaki çocukları taciz et. Sonra size karşı olanlar cahil, ahlaksız, ateist oluyor! İşte o zaman dinimiz lekeleniyor.

 

Yakında denecek ki: “Doğum için hastaneye gidilmeyecek, evde doğurmak şart.” Bu arada ebe veya doktor doğumu yaptırırken evde su ısıtacak. Burada da dikkatli olunmalı. Çünkü evde su kaynatırken tencere-tava sesi duyulmamalı. Biliyorsunuz onun da cezası var. Ha bir de sıra erkeklere gelebilir. Hanımlar da “Biz de cadde ve sokaklarda şortlu, pazuları güçlü kolları açık erkekler görmek istemiyoruz, biz de tahrik oluyoruz.” derlerse ne olacak?

 

Hadi iyi niyetle dense ki “Hamile kadın sıcakta dolaşırsa bebek için bazı sakıncalar olabilir.” anlarım. Ama adam resmen hamile kadının sokağa çıkmasını terbiyesizlik saymış. Oysa hamile kadının yürüyüş yapması doktorlarca tavsiye edilir. Çünkü yürüyüş onun kendisini fiziksel olarak daha güçlü ve zinde hissetmesini sağlar. Psikolojik olarak kendisini daha rahat ve huzurlu hisseder. Hamilelik süresince aşırı kilo alma önlenir. Doğum kolay olur. Vücut şekli ve formunun korunması sağlanır, doğumdan sonra eski formu almayı kolaylaştırır. Tabi doktorlar yürüyüşte bir sakınca yok dedi ise.

 

Annelik kutsal bir kavramdır. Bir anne için gurur verici bir olgudur. Bunu hiçbir kutsal kitap yanlıştır diye yazmaz. Bunlar nerden çıkarır bu lafları. Kime hoş gözükmek istiyorlarsa onlara gidip yalakalıklarını yapsınlar. Böyle insanlar yüzünden güzel dinim yeterince anlaşılamıyor ve inanmak isteyen insanları da ürkütüp kaçırıyorlar. Dünyanın en ahlaksız topluluğu oldunuz, farkında değilsiniz! Dinden imandan soğuttuğunuz bir neslin hesabını yarın nasıl vereceksiniz gerçekten çok merak ediyorum.

 

Siz hala “Korkmayın Türkiye bir İran, bir Malezya olmaz.” deyin. Zaman geçtikçe görüyoruz ki eteklerdeki taşlar sırayla yavaş yavaş dökülüyor. Yok, açık giyindin, yok yolda sakız çiğnedin, yok erkek arkadaşına sarıldın. O zaman ahlaksızsın. Neymiş, hamile kadının sokakta gezmesi terbiyesizlikmiş. Kürtaja karıştılar, nasıl giyindiğimize karıştılar, kaç çocuk yapacağımıza, hatta nasıl yapacağımıza dahi karıştılar. Biri en az 3 çocuk diyor, diğeri hamileler sokakta gezmesin. Hangisinin dediği yapılacak? İyisi mi siz kadınları kaldırın ortadan, işi kökünden halledin. Yahu siz hangi çağın kafasını yaşıyorsunuz? Sokaktan sonra evimizin içine de karışmanıza ne kadar zaman kaldı? Sevgili okurlarım hala bir tehlike yok mu, dersiniz?

 

Saygılarımla, hoşça kalın.