Ak Parti için erken uyarı veya sonun başlangıcı

 

Bir türlü durulmayan, Taksim Gezi Parkı eylemi için basında yüzlerce yazı çıktı. Ben farklı noktalara dikkatinizi çekeceğim.

Bir kere olay şirazesinden çıktı. Asla kesilecek ağaçlar için çevrecilik hassasiyeti olmadığını aklıselim sahibi okurlarım idrak edeceklerdir. Pazar günü İç İşleri Bakanı’nın açıklamasından anlıyoruz ki; 79 yaralı, 939 gözaltına alınan zanlı sayısı. Bir kısmı serbest bırakılmış. 89 polis aracı, 42 özel araç, 18 Belediye Otobüsü, 94 iş yeri tahrip edildi. İngiliz Guardian Gazetesi Cumartesi sayısında Türk Baharı nitelemesini yapıyor. Arap ülkelerindeki, özellikle Mısır Tahrir Meydanı olaylarıyla benzerlik kuruyor. Yine İç İşleri Bakanı’nın açıklamasından öğreniyoruz ki; ne yazık ki bu kalkışma hareketi 48 İlimizde İnternet üzerinden yapılan bir organizasyonla bir kalkışmaya döndürüldü. Ölüm olmaması sevindirici. Kırıp dökülen dükkân, banka, apartman girişleri, yakılan belediye otobüsleri, tahrip edilen polis ve halkın araçları, ülkemizin pek şehrinde baltalanan ekonomi.

Cuma gününden beri İstanbul Beyoğlu’nda İstiklâl Caddesi’nde dükkânlar halâ kapalı. Allah’tan Üniversitelerde final sınavlarının yapıldığı günlerdeyiz. En azından bu çocuklarımız provokasyonlara alet edilmedi. Birkaç şehirde az sayıda üniversite öğrencisinin katıldığı münferit olayları saymazsak.

Yazımın başlığını koyarken çok düşündüm. Şu gerçek ki; olaylar Taksim Parkı’ndaki (eskiden İnönü Gezisi denirdi) ağaçların kesilmesi olarak gösterilen çevreci duyarlılığı ile ilgisinin olmadığını göstermiştir. Cumartesi yazımda da belirttim. Kadıköy’deki CHP’li Belediye Başkanı Selâmi Öztürk, Özgürlük Parkında ağaç katliamı yapmadı mı, Buz Pateni sahası ve Anfi Tiyatro için. Beykoz Acarkent’te katledilen binlerce ağaç, Sarıyer Rumeli Feneri’nde, Maltepe Kayışdağı’nda Özel Üniversiteler yapılırken binlerce ağaç kesildi. Başımı belâya sokmamak için üniversitelerin adını yazamıyorum. O günlerde bu çevreciler ve özellikle TEMA niye ses çıkarmadı.

Hükümeti savunmuyorum ve orantısız güç kullanımına elbette karşıyım. Şimdi işin o yönüne geliyorum. Bir şehrimizdeki park ve yol düzenlenmesi ile Başbakan neden bu kadar meşgul oluyor, tansiyonu düşüreceğine Cumartesi günü konuştuğu 2-3 Toplantıda ısrarla konuyu kaşıyor? Bunlar İstanbul Belediyesi’nin işi değil mi? Gezi Parkında yapılacak şey ne olursa olsun, İstanbullu’yu ilgilendirir. Koyarsın şehrin muhtelif yerlerine birkaç bin sandık. Y aparsın halk oylamasını, halk ne derse o olur. Olay nasıl başladı hatırlayalım. İstanbullu piknik yapar gibi parkı işgal etti. Bırakın kalsınlar, bir hafta on gün sonra çeker giderler. İsterlerse yazı orada geçirsinler, yapacağını birkaç ay erteleme ile kışın yaparsın. İşte Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurdu. Buyur buradan yak!

Taksim’i savaş alanına çeviren olay, Hükümetin, yerel yönetim ile kamu güvenliğinin krizi iyi yönetememesi sonucunu doğurmuştur. Böyle bir skandal çıkarmak için uğraşılsa bu kadar rezil olunamazdı. Belediye Başkanı Kadir Topbaş, projenin bir yayalaştırma projesi olduğunu, kaldırımları genişletmek için ağaçların söküldüğünü söylüyor. Doğru ise bu açıklama neden bu kadar geç kaldı.

Başbakan ayrı telden çalıyor. Topçu Kışlasını illâ yapacağız diye. Giriş katı AVM. Olabilir veya şehir müzesi yapılır diye konuşup, yüzü maskeli illegal örgüt elemanlarına saha açıyor. Başbakan’dan asla taviz yok.

Oysaki hatadan dönmek fazilettir. Kişiyi yüceltir.

Geri adım atmak yok diye kamu görevlilerine talimat veriyor. Bu davranış AK Parti’ye müthiş puan kaybettiriyor. İktidarın güç savaşı işi zıvanadan çıkardı.

Yerel Seçimler konuşulmaya başlandı. Zaten aşırı bir fark yapmamıştı geçen yerel seçimde Topbaş. Eğer AKP mükemmel bir aday çıkaramazsa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kaybeder. Son olaylar muhalefeti birleştirdi. Artık gerek yerel olsun, gerek genel seçimler çantada keklik değil. Oysaki daha iki dönem bu ülkenin koalisyonsuz tek parti yönetimine ihtiyacı var. Sessiz çoğunluk böyle düşünüyor. Milletimizin ümidini yok yere, yanlış ve lüzumsuz girişimlerle AK Parti’nin harcama lüksü yok.

Bir de konu ile ilgisi olduğunu düşündüğüm, İstanbul’u mahveden Gökdelenler meselesi var. Geçende, Başbakan şehrin silueti bozan bu yapılaşmadan şikâyet ediyordu. TV’lerde dinlemişsinizdir.

Zaten o çirkin yapılar son on yılın ürünü. Eee, sen on yıldır iktidarda değil misin? Senin zamanında yapılmadı mı? İstanbul’un her işine karışıyorsun. O çirkin gökdelenler yapılırken niye itiraz etmedin diye sorma hakkımız yok mu? Gezi Parkına yapılan isyan belki de bu çarpık yapılaşmaya verilen tepkinin İstanbullunun bilinçaltından bugün ortaya çıkışı olamaz mı?

Saygılarımla.   ()

Not: İstanbul’u iyi bilenler, o parkın ne menem bir yer olduğunu hatırlayacaklardır. Eş cinsellerin kol gezdiği, hayat kadınlarının pazar yeridir o park. Bilmeyen masum insanımız parkta serinliyor. İşin o yönünü bilenler, o parka adım atmazlar. Devlet Adamları, efendiliklerinden, bu hususa hiç değinmiyorlar. Aslında orayı dümdüz etmek bence en doğru yoldu, ama yöntemini bilemediler.