Bilirsiniz edebiyat dergileri şiirin, öykünün, denemenin hasılı her türlü edebi çalışmanın ilk boy gösterdiği, piştiği yayınlardır. Ülkemizde bu anlamda yüzlerce dergi yayınlanmaktadır. Edebiyata meraklı yurttaşlarımız bu dergiler sayesinde her türden esere ulaşmakta, meraklıları eserlerini yayınlama olanağı bulmakta, ustalar da değerlendirme görevini yerine getirmektedirler.
Bugün sizlere Aşkın (e) Hali Edebiyat Dergisi’ni tanıtmaya çalışacağım. Dergiyi ilk, henüz yazmaya başladığım öykülerimi yayınlatabilecek bir yayın organı ararken, şair dostum (ki kendisi de 3. yılına giren İdakörfezFanzin adlı dergiyi çıkarmaktadır) Ahmet Yılmaz Tuncer’in önerdiği dergi adreslerine gönderdiğim öykülerim yayınlanması üzerine gördüm. O gün bu gündür, birçok dergi gibi, Aşkın (e) Hali de yaşamımın bir parçası oldu diyebilirim. Üç aydan üç aya yayınlanan bir dergi bu. Elime en son 24. sayısı geçmiş. Demek ki, en az sekizini ikmal etmiş, kıdemlenmiş bir dergi.
Çorum ilimizde çıkıyor. Sahibi de nafaka cenahından meslektaşımız Avukat Kenan Yaşar. Derginin her sayısında şiirlerini zevkle okuyoruz.
Derginin yazı işleri müdürü ve editörü bir üstat, Metin Demirci: Emekli öğretmen, şair, demeci, eleştirmen...
Aşağıda Metin Demirci ustanın “Ölçü Bizden” başlıklı yazısını okuyacaksınız. Yazı, Temmuz-Ağustos-Eylül/2010 döneminde yayınlanan 19. sayının başyazısı olup, Metin Demirci ustanın, öykü üzerine düşüncelerini ve aynı sayıda yayınlanan “Koltuk Sağlam Olmalı” adlı öykümüzü de bu çerçevede değerlendirmesini içermektedir.
Öykü meraklarına çok yararlı da olacağını umarak, keyifli okumalar diliyorum:
 
Ölçü Bizden -   METİN DEMİRCİ
 
Aşkın ( e) Hali Dergisi öykü ağırlıklı çıkıyor. Diğer türler de doğrultusunda ağırlığı keyfiyet dengeliyor bu durumu. Mesela Cihat Albayrak’ın denemesi kalite bakımından takdire değer. Hakeza Toprak Saygın’ın “Evet, Ama Şiir De En Az İnsan Kadar Bayattır.”adlı denemesi ile Teoman Şahin’in “Cahiliye” isimli makalesi özgünlük yönünden yüksek puanı hak eden yazılar. Şiirler birinci kalite. Çok özel ve seçkin şiirler var bu sayıda. Ancak şiirler hakkındaki değerlendirmeyi okuyucuya bırakıp biz öykü hakkında biraz konuşacağız ve bunun için de öyküyü öykü yapan esasları ele alacağız.
Bizce öyküyü öykü yapan esaslar şunlardır:
a)Öykü edebi bir türdür.
b)Öykü düz yazı türleri familyasındandır ve öykünün şiirle yakın akrabalığı yoktur.
c)Öykü düşünce duygu ve haylimizi ifade etme araçlarından biridir.
ç)Öyküde kelimelerle oynanmaz. Öyküde düz ve öykücüye has bir ifade şekli esastır.
d)Öykü yeni anlamlar peşinde koşmaz aksine ifade etmeyi amaçladığı duygu, düşünce ya da hayalleri eyleme dayalı olgular halinde anlatmanın yolunu arar. Bu işi makaleci, kelimelerin içindeki anlamları açığa çıkarmak yoluyla yapar ve bu uğurda başkalarının açıklamalarını ve açıklamaya dayalı her türlü dilsel vasıtayı kullanır. Hakeza az bir farkla diğer düz yazı türlerinde de izah etmenin dilsel imkânlarından yaralanılır. Ancak öykü hariç diğer anlatıma dayalı edebi türlerde eylem halindeki olguları malzeme edinmek yoktur. Öykünün dışındaki türler de bazen eylemsel olgulardan yararlanırlar ama onlar eylem halinde olgu değil eylem halindeki olguya dair durumlardır. Makale, deneme, mektup ve benzeri yazı türlerinde eylem halindeki olgular yan kanıttır. Öyküde bazen diğer yazı türlerine esas olan izahata dayalı görüngülerin ya da şiirsel olasılıkların kullanıldığı da olur ama bunlar esasa dâhil değildir. Öyküde öyküleme anlatım; yani eylem halindeki olguların anlatımı esastır.
e)Öykü eylemsiz olmaz. Öykü zamansız olmaz. Öykü mekânsız olmaz.
f)Öyküdeki yaşam eylem halindedir. Öyküde hareket her şeydedir ve insan tasvirleri özellikle istek özlem, tutku ve içgüdüleri yönünden gerçekleştirilir ki bunların karşılaşmasından anlamsal hareketler ortaya çıkar. Öyküde uzun uzadıya sabit betimlemelere yer vermek de uygun olmaz. Çünkü öyküdeki eylem çok önemlidir. Eylem demek ” Aralarında etki-tepki yönünden bir anlam bütünlüğü taşıyan oluşlar dizisi demektir.
g) Öyküde başlık da çok önemlidir. Öykünün en arka planındaki amaç, o amaca dayalı konu, o amacın gerçekleştiricisi durumundaki olgular ve oluşumlar, o oluşumları gerçekleştirişlini sağlayan eylem ve zaman mekan ve karakterler ve anlatım bütünlüğü öykünün başlığından yansımalıdır.
h) Öyküde ya birinci kişi anlatımı ya da üçüncü kişi anlatımı kullanılır. Öykü içinde birden fazla anlatıcı olması istenmez.
I)Öyküde birinci kişi ve üçüncü kişi anlatımlarında iki tarz var:Öykücü buna  dikkat etmelidir. Birinci kişi anlatımında anlatıcı aynı zamanda olayın kahramanıdır ya da kahramanlardan biridir. Üçüncü kişi anlatımında ise yazar olayın dışında ya her şeyi bilen bir bilge konumundadır ya da olayları dışarıdan gözlemleyen izleyen bir kameraman gibidir.
i)Öyküde karakter iyi çizimi iyi yapılmalıdır. Kişilerin ad ve soyadlarını vermek, adreslerinden bahsetmek öyküde karakter oluşturmak için yeterli değildir. İyi bir öykücü karakterlerini okuyucusunun zihninde canlanacak şekilde inşa etmeli ve karakterleri birbirinden ayıran farkları tespit ederken çok özen göstermelidir.
k)Öyküde bilgilendirme, tereyağının sütün içindeki dağılımı gibi olmalı ve bilgilendirme öykünün her hücresine çok ince bir biçimde dağıtılmalıdır. İnsan sütün içindeki tereyağını yağın sütün içindeki o mükemmel yayılımı sayesinde rahatça alır.Süt ürünü tüketen kimse aynı yağı  sütün peynir halinden de alır, yoğurt halinden de alır; dondurma halinden  alır.Öykücü de bilgilendirmeyi süt örneğinde olduğu gibi yapmalıdır.
Bunlar öykünün olmazsa olmazlarıdır. Bundan ötesi öykücünün aklının, gönlünün genişliğiyle orantılı olarak şekillenmelidir. Şimdi bizim öykücülerimizin öykülerinin bu ölçülere göre durumu nedir sorusunu soralım ve Aşkın (e)Hali Edebiyat Dergimizin bu  sayısındaki öykülerin bu ölçülere uygunluğuna bir bakalım:
 
Av. Mehmet Önder/ Koltuk Sağlam Olmalı
 
a) Mehmet Önder beyin öyküsünün başlığı kuşatıcı bir başlık. Öyküye giren her eylemsel olgunun başlıkla mükemmel bir bağlantısı var. Başlık öykünün tüm hücrelerine nüfuz etmiş. Öyküdeki her sözcük, her tümce, her eylem, zaman ve mekân koltuğun sağlam olmayışı ile ilgili. Öyleyse konu başlık ve eylem halindeki olgular başlığın taşıdığı anlamla bir bütünsellik oluşturmuş. Dolaysıyla bu bütünlük bir zaman sorunu da yaratmıyor.
b) Mehmet Önder Bey şiirselliği çok az kullanmış ve değişik anlamlar üretme yoluna hiç yanaşmamıştır. Bu öykü adına bir olumluluktur. Cümlelerdeki anlamlar tek ve net. Öykünün şiire uzaklığını ise bu tek anlamlı cümlelerle gerçekleştirmiş ve böylece öykü şiirden olabildiğince uzak kalmış.
c) Bu öyküde eylemsel olgular yeterlidir.
d) Bu öyküde betimlemeler sabit değil bir harekete bağlı betimlemelerdir ki bu durum öykünün zihinlerde canlanmasına yardım ediyor.    
e) Öyküdeki İnsan tasvirler ad, soyadı ya da adres bilgileriyle değil özellikle istek ve içgüdülere dayalı olarak yapılmış.
f) Öykünün arka planındaki amaç çok hafif ama hemen kendini belli ediyor. Stresli asık suratlara bir anlık gülümseme hediye etmek niyetiyle yazılmış bu öyküde bu hafiflik tam yerini bulmuştur. Amacı gerçekleştiren eyleme dayalı olgular da bu amaca hizmet eden hafif eylemsel birer olgu halini aldı.
g) Bu öyküde anlatıcı öykünün kahramanıdır. Bu da öyküyü anı türü bir öykü sınıfına soktu. Ancak bu bile yerinde bir seçimdir. Eğer bu öyküde üçüncü kişi anlatımı kullanılsaydı iş fıkraya kayacak ve öyküden uzaklaşılacaktı..
h) Mehmet Bey karakter çiziminde aşırıya kaçmadı. ”Bizden biri karakterlerle” bir sevimlilik ve sıcaklık üretti.
 
Diğer öykülere gelince:
 
Seyit Köse’nin “Yılan Öyküsü” anlatıcı kişi yönünden Av. Mehmet Önder’in öyküsüyle örtüşen bir öyküdür. Seyit Köse de ortaya koyduğumuz genel ölçülere uygun bir öykü yazmış. Hatta arka plandaki amaç yönünden Seyit Köse öyküsünde daha derin toplumsal yaralara el atmıştır diyebiliriz ama Seyit Köse öyküsünü başlığını daha farklı seçebilirdi. Bundan ötesi diğer öyküler hakkında fazlaca bir şey söylemek uygun olmaz. Terzinin söküğümü diktim diye övünmeye ya da yerinmeye hakkı olmasa gerek.
 
“Kâbus” üçüncü kişi anlatımında bir öykü… Kenan Yaşar’ın  “Miras” adlı öyküsü de üçüncü kişi anlatımıyla yazılmıştır. Okan Kuzu’nun ve Bedran Yoldaş’ın öyküleri ile “Kâbus” ve “Miras” adlı öykülerin durumunu da okuyucumuz değerlendirsin.
 
Aşkın ( e ) Halinde kalınız.
 
 Saygılarımla.