Başbakan merakla beklenen çılgın projesini açıkladı. Kanal İstanbul adı verilen proje ile İstanbul’a ikinci bir boğazın yapılacağını söyledi. Başbakan ayrıca projenin yaklaşık iki yıl boyunca yapılacak olan etüt çalışmaları ile birlikte, kamuoyunda tartışılacağını da söyledi.
Etüt çalışmaları ve yapılacak olan tartışmalar sonucunda Türkiye ve İstanbul ikinci bir boğaz kazanacak mı şimdiden kestirmek zor ama, ülke gündeminin projenin açıklanması ile birlikte yoğun bir şekilde değiştiğini gözlemledik
 
Daha çok bir seçim propaganda malzemesi gibi ortaya konulduğu izlenimi veren Kanal İstanbul projesinin,  Türkiye’nin öncelikli ihtiyaçları içerisinde kaçıncı sırada yer alacağını, kaynak yetersizliği nedeniyle bitirilmemiş onca projenin yanında bu devasa projenin nasıl bitirileceği seçimlerden sonraki uzun bir süreçte daha net bir şekilde ortaya çıkacak. Nihayetinde Kanal İstanbul’un “Sanal İstanbul” mu yoksa “Yalan İstanbul” mu olduğunu hep birlikte göreceğiz. 
 
Ancak bu tür devasa projelerin bir devlet politikası olarak ele alınması gerektiğini kabul etsek bile, yine de  siyasal bir erk eliyle yapılacağını hepimiz biliyoruz.  Bu nedenle, ülkemizde siyasal partilerin seçimlerle beş yıllığına göreve geldiğini hatırlatarak, imal edilme süreci bu süreyi aşan projelerin seçim dönemlerinde ortaya konulması gereken düşünceler olmaması gerektiği kanısındayım. Bu açıdan Kanal İstanbul Projesi,  uygulanabilir olsa bile sadece bu açıdan, pek de doğru kabul edemeyeceğimiz bir mantık hatasını içeriyor.  
 
Eğer bir çılgınlık yapılacaksa bu tür mantık hatalarının tekrarlanmaması için, siyasal erklerin seçilme ve yönetme biçimlerini ele alan köklü değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Yani, birincil olarak ele almamız gereken “gerçek çılgın proje” bu olmalıdır.
 
Bence Türkiye’nin gündemini her şeyden önce meşgul etmesi gereken asıl konu, yönetenlerin yönetme mantığını şekillendiren göreve gelme, yani seçilme biçimlerini ortaya koyan projeler olmalı. İşte bu nedenle bu konularda uzunca bir süredir  kafa yoran ve “benim de bir çılgın projem var” diyerek yayınlayan sevgili Kutay Kuşçu hocamızın seçim sistemi ve siyasal partiler yasasını  ele alan düşüncelerini sizlerle aynen paylaşmak istiyorum.
 
BENİM DE BİR ÇILGIN PROJEM VAR...
Ülkemiz seçim sathı mahaline girmesiyle partiler programlarını, çılgın projelerini ve seçim sonrası yapmayı planladıkları anayasa değişikliklerini kamuoyu ile paylaşmaya başladılar. Ben de ülkemizin en önemli sorunlarından biri olarak gördüğüm seçim sistemine yönelik bir proje ile çözüm arayışına girdim. Sonuçta aşağıdaki projeyi önermekteyim.
Projenin Adı: Halka Dayalı Seçim Sistemi
Projenin Konusu: Ülke idaresi ve temsilin hem halka dayalı ve demokratik olacağı, hem de yönetimde optimum istikrarın sağlanabileceği bir seçim sistemi oluşturmak.
Mevcud seçim sisteminin sakıncaları:
1. Millet vekilleri adaylarını ve adaylık sıralarını parti genel merkezleri ve genel başkanlarının belirlemesi sonucunda seçilen milletvekilleri milleti değil genel başkanlarını temsil etmektedir.
2. Milletvekilleri millete uzak genel başkanlarına yakın kişilerden oluşmaktadır.
3. TBMM hükümetlerin noteri konumuna itilmektedir.
4. Parti çıkarları milletin çıkarlarından önce gelmekte ve milletin vekilleri de bu duruma ses çıkarmamaktadırlar.
5. Partiler gerek seçimlerde, gerek ise yasama ve icraatlarında halkı kutuplaştıcak, çatıştıracak bir politika izlenmekte, bu da laik antilaik, kürt türk, alevi sunni, sağcı solcu şeklinde halkın bölünmesine neden olmaktadır.
 
İŞTE ÇILGIN PROJE... HALKA DAYALI SEÇİM SİSTEMİ....
1. TBMM deki 550 milletvekilinin 100'ü Türkiye Milletvekili olacak, 450'si ise günümüzde de olduğu gibi kendi illerinden seçilecek.
 
2. Bu durumda her parti 100'ü Türkiye Milletvekili olmak üzere 550 milletvekilini aday gösterecek. Ancak İl Milletvekili adayları YSK nın yapacağı ön seçim ile belirlenirken, Türkiye milletvekili adayları ise partilerin genel merkezlerince belirlenecek.
 
3. Aday adaylığı başvuruları doğrudan ilçe seçim kurullarına yapılacak. YSK nın belirleyeceği aidat da ilçe seçim kurulu hesabına yatırılarak partilere ekstra bir ödeme yapma gereği söz konusu olmayacak.
 
4. İllere bağlı 450 milletvekili için yapılacak ön seçimde milletvekili olma hakkına sahip her vatandaş oy kullanabilecek. Yani delge ve üyeler değil. Milletvekili olma hakkına sahip her seçmen bu ön seçimde zorunlu olmamak kaydıyla tüm partilerin ön seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olacak.
 
Örneğin CHP nin Diyarbakır milletvekili adaylarını belirlemek için yapılan ön seçimde milletvekili adayı olabilecek her vatandaş oy kullanabilecek.
 
5. İllere bağlı olarak 450 milletvekilinin seçiminde %10 barajı uygulancak. Bu şekilde yönetimde istikrar sağlanacak. Ancak 100 Türkiye Milletvekilinin seçiminde hiç bir baraj uygulanmayacak. Bu durumda %1 bile oy alan partinin 1 tane olsun milletvekili meclisde bulunarak temsil hakkı sağlanacak.
 
6. İllere bağlı milletvekili adaylığı için en az lise mezunu, Türkiye Milletvekili adaylığı için ise üniversite mezunu olma şartı aranacak.
 
PROJENİN GETİRECEĞİ YARARLAR:
 
 
1. Yerelden gelen 450 milletvekilini belirleyen tamamen halkın kendisi olduğu için milletvekillerimiz parti liderlerinin ve seçkinlerin değil halkın çıkarına göre yasama yapmak zorunda kalacaklar.
 
2 Parti genel merkezinin emrinde değil halkın emrinde bir vekil olacak. Çünkü onu parti genel merkezi veya parti başkanı aday göstermedi. Halkın kendisi aday gösterip seçti.
 
3. Ön seçimde Milletvekili adaylarını belirleyen üye veya delegeler değil yine doğrudan seçmenin kendisi olduğu için milletvekilleri halka rağmen bir politik tavır geliştiremeyecekleri gibi ülkemizin kronikleşmiş sorunlarında da çok daha yapıcı halka dönük politikalar izlemek zorunda kalacak. Çünkü o milletvekili meclise toplumun tüm kesimlerinden oy alarak geldi. Dolayısı ile ayrışmalardan çok bütünleştirici bir politika üreten politikacılarımız varlığını sürdürebilecek.
 
4. 450 milletvekili halkın içinde olmas ve yerelde siyaset yapmasıı bir çok akademisyen, teknokrat özellikleri ile bakan olmaya elverişli adaylar seçilmeleri zorlaştıracaktır. Bu sebeble Türkiye Milletvekili denilen ve bir partinin aldığı oy oranında temsil edilecek olan bu milletvekilleri parti genel merkezlerince belirlenen bakanlık yapabilecek teknokrat ve akademisyenlerden oluşacak.
 
5. Bir partinin milletvekili aday adayları o partinin üyesi olması nedeniyle milletvekili adayını her ne kadar halk seçse de sonuçta bir parti üyesini seçecek. Dolayısı ile X Partisinden bir Y partilinin milletvekili adayı olması gibi risk oluşturmayacak..
 
6. Ön seçimde tüm seçmenler değil millet vekili adayı olma hakkına sahip vatandaşların oy kullanmsı ile toplumun daha seçkin ve ekonomik özgürlüğünü nisbeten kazanmış, cemaatlerin, aşiretlerin ve bölücü örgütlerin baskılarından daha az etkilenen bir kitlesi millet vekili adaylarını belirlemiş olacak. Dolayısı ile milletvekili adaylarını belirleme sürecinde seçmenin bireysel tercihleri ön plana çıkacak.
 
7. Milletvekili adayı olma hakkına sahip her vatandaş üyesi bulunduğu partiden adaylık başvurusunu bireysel olarak yalnızca ilçe seçim kuruluna yapacağı için partilere baş vuru parası gibi astronomik ödemeler yapmak ve el altından yardımlarda bulunmak zorunda kalmayacak. YSK nın belirlediği aidatı ilçe seçim kuruluna yatırarak başvuru da bulunacak. Bu şekilde mecliste toplumun tüm sınıflarının temsil edilmesi sağlanmış olacak.

 Hay diline sağlık Kutay hocam…
Buradan kamuoyuna sesleniyorum “haydi buyurun bunları tartışalım asıl”