Yüce Dinimiz İslam ve bizleri yoktan vareden Yüce Allah bizleri her iki dünyada da ebedi saadete ulaşmamız için zaman zaman yol gösterici, müjdeleyici, uyarıcı olarak kitaplar ve peygamberler göndermiş hayatın her alanında insana rehberlik edecek, ilke ve hükümler koymuştur. İnsanın kurduğu en anlamlı ilişki ise Yüce Yaratıcı ile kendisi arasındaki kulluk ilişkisidir.
  Mümin her konuda olduğu gibi Allah'ın tüm emirlerini emrini de kayıtsız şartsız yerine getirmeye çalışır. Bundan dolayı da Allah Kuran'da insanlara sonsuz kudretini, makamının yüceliğini ve üstünlüğünü, ve kendisinden nasıl korkmamız gerektiğini de detaylı olarak anlatmıştır. İşte bu ayetlerden birinde: “Ey iman edenler, Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” Buyururken, Peygamberimiz (s.a.s)'de Allah korkusundan ağlayan bir gözün cehennem ateşinde yanmayacağını bildirmişlerdir.
Mümin olan bir insan, Allah'ın her şeyin Hakimi olduğunu, yegane güç ve kuvvet sahibi olduğunu, her şeyin Allah'ın dilemesi ile var olup, varlıklarını böylece sürdürdüklerini bilir. Bu yüzden, gerçekte hiçbir güç ve kuvvete, etkiye sahip olmayan mahlukatın rızasını gözetmenin faydası olmayacağının bilincindedir. Bu dünyada Allah'tan korkarak O'nun rızasını aramakla onu, ahiretteki korkunç azaptan kurtaracağının bilincindedir.  Allah'tan korkan kişi, sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi tüm güzel ahlaka ait tavırları gösterir ve göstermeye gayret eder. 
Allah korkusu imtihan için gönderilmiş olduğumuz şu dünya hayatında müminin en büyük dayanağı olmalıdır. Çünkü Allah korkusu kişiyi her an Allah'ın istediği gibi davranmaya, O'nu hoşnut etmek için çalışmaya, şeytanın ve nefsinin isteklerinden sakınmaya, onların hile ve oyunlarına karşı uyanık ve tedbirli olmaya sevk edecektir. Bu da, insana kendi sınır tanımaz isteklerini uygulatmaya çalışan nefsin ve şeytanın hiç işine gelmeyen bir durumdur. İşte Allah'tan korkmak; O'nun rızasına giden yollarda soluksuz koşmaktır.
Allah'a karşı derin bir saygı ve sevgi duyan kişi, insanların arasında bulunduğu zaman da, kimsenin görmediği ortamlarda da Allah'a karşı gelmekten aynı titizlikle sakınacaktır.. Çünkü bir kötülüğü, çirkin bir işi, günah olan bir ameli; ister herkesin içinde isterse yalnız başına yapalım, ister açığa vurarak; isterse saklamış olalım; Allah'ın bunu bileceğini, O'nun açığı da gizliyi de, gizlinin gizlisini de bildiğini ve biz kullarını yaptığımız her şeyden sorguya çekeceğini bilir.
Allah Korkusu kalplerimizde olduğu sürece insan asla sapıklığa düşmez. İnsan bir şeyden korkuyorsa ona karşı gerekli olan tedbirini alır. İşte Allah'tan gerçek anlamıyla korkan insanda O'nun gazabından korunmak için Allah'ın rızasını kazanmaya çalışır. Unutmayalım ki Allah korkusu olmayan bir kalp, harabe mesabesindedir. Allah'tan ümidini kesen bir insanda enkaz yığını gibidir. Gerçek Allah korkusu bir kalpte yerleştiğinde o kalpteki dünyaya olan şehvet hisleri yok olur ve orada dünya arzusu bulunmaz. Aklımızdan hiç çıkarmayalım ki; nerede olursak olalım Allah muhakkak ki her daim bizimle beraberdir. Yaptıklarımızdan haberdardır. İşte Allah'tan korktuğunu ve O'nu sevdiğini söyleyen kişi daima Allah'a kavuşmayı dilemektedir.
İnsan emniyet güçlerinin olmadığı, kimsenin görmediği dağ başında da olsa Allah' tan korkarsa günah işlemez, bunu kalbine yerleştirenler de iki cihanda da mutlu olurlar. Ne mutlu böyle hareket edebilenlere. Rabbim bizleri böyle hareket edenlerden eylesin.