Telefon numaramı değil ama operatörümü birkaç defa değiştirmişliğim vardır. Bu değişimler ister istemez telefon ayarlarıma da yansır. Örneğin bundan önce uzun bir süre kullandığım operatördeyken beni arayanlar ringa adı verilen servis sayesinde Gazi Mustafa Kemal’in sesinden bir konuşma bölümü duyardı. Operatörümü değiştirdikten sonra beni sık arayanlardan bir büyüğüm bu sesi artık duymadığını belirterek bana nedenini sordu.  Ona operatör değişiminden bahsedip elimde olmayan sebepleri anlatsam da anlamadı. Belki de anlamak istemedi. “O sesi yeniden duymak istiyorum” diye tutturdu. Artık bu ringa işine yeniden girmek farz olmuştu. Neyse, servise abone olduk, şarkılar, türküler seçip ayarları yaptık derken “Dur bakalım nasıl olmuş?” diye kendi kendimi aradım. İnsan kendi kendini aradığında telefon nasıl çalar? Tabii ki “meşgul” çalar, öyle değil mi? Ancak o da ne? Ben kendim kendimi arıyorum ve ne hikmetse telefon çalıyordu. Baya baya çalıyordu! Bir iki çalmadan sonra telefon meşgule dönüyordu. Benim surat nasıl düştü, inanın anlatamam. Aklıma gelenler geldi.
 
Kesin kes dinleniyordum. “Teknik takip!” yani… Tapeler (*) mapeler birden zihnimde uçuşmaya başladı.
 
Bir daha aradım, sonra bir daha… Telefon kimi zaman direkt meşgul çalıyor kimi zamansa uzun uzun çalarak meşgule dönüyordu. Her yanım buz kesildi. Annem eşim ve ben için lahana dolması sarmıştı ama bu olaydan sonra bende iştah filan kalmadı. “Neyin var?” diye sordularsa da renk vermedim. Onlar yemeğe devam ederken ben salonda annemin telefonundan annemi, babamın telefonundan babamı aramaya başladım. Annemle babamın telefonu normal benimki ise bir garip hatta çok garipti. Onların telefonundan onları arayınca meşgul tonu alıyordum ama benim telefonumdan beni aradığımda ise telefon büyük bir gizemle çalıyor, çalıyor, çalıyor sonra meşgule dönüyordu.
 
Şoktaydım. Gözümün önünden ekip arabaları, kirli sakallı polisler, nezarethane, demir parmaklıklar ve cezaevi gidip gidip geliyordu. Eşim geliyordu aklıma… Kızım, ayrılık, hasret falan… Müşteri hizmetlerini aradım. Dedim hal böyleyken böyle… Müşteri hizmetleri temsilcisi bayan da şaşırdı. Beni hatta bekletip bekletip birileri ile görüşüyordu. Her görüşmemizde şüphelerim daha da artıyordu. Temsilci bayan sanki bir şeyleri görüyor ama benden gizliyordu. En son telefonumun ben bir şey yapmadan kapanacağını sonra yeniden açıp kullanmaya devam etmemi söyledi. Aynen öyle yaptım. Peki ya sonuç? Sonuç aynı hala dinleniyorum. Kendimi arıyorum çalıyor ama açan yok! Hatta beni kıl eder gibi ara sıra meşgule veriyorlar.
 
Ne oldu, nasıl olduysa aklıma şu “ringa” geldi. Hani sizi arayanlar dıt - dıt yerine müzik dinlesin hikâyesi… “Onun yarattığı bir problem olabilir mi?” diye düşündüm. Hemen servis aboneliğimi iptal ettim. Kendi kendimi tekrar aradım ve bu kez her şey normale dönmüştü. 3 – 5 saatte olsa yaşadığım bu paranoya inanın bana anlatılamayacak derece kötüydü.
 
Şimdi bu yazdıklarımdan sonra akıllarınızda şöyle bir soru gelebilir; “Diyelim ki dinleniyordun. Veya hala dinleniyorsun. Sendeki bu korku niye?” İşte benimde yazmak için keyifle beklediğim yerde tam olarak burası…  
 
Hemen her gün gazetelerde okuyoruz. Falanca Cumhuriyet Savcılığı’ndan, filanca Emniyet Müdürlüğü’nden arıyoruz diyerek insanları soyup soğana çeviren çeteler var. Bu çetelerin; “Efendim falanca filanca örgütle bağlantınız tespit edildi, şu işiniz sarpa sardı, bu işiniz yan yattı, çamura battı” diyerek kandırdığı insanlar arasında suç işlemek şöyle dursun hayatı boyunca mutfaktan çıkmamış ev hanımları bile var. Hâkim - savcı emeklisi ve hatta generalleri bile dolandıran bu çetelerin en büyük şansı maalesef gündemdir. 5 yılı aşkın bir süredir neden ve niçin tutuklandığını bilmeden hapis yatan insanların olduğu ülkemizde artık insanlarımızda nedensiz ve sebepsiz tutuklanabileceği fikri hâkimdir.
 
Ben dinlenildiğimi düşündüğüm ilk anda aklıma, mekana gitmeden önce hazırlık olsun diye cep telefonumla “eroin” sorduğum günler geldi.  Hani; “Ali, Veli eroin var mı?” diye az aramadım. Hatta zaman zaman arkadaşım Erkan arayıp; “Ortaya bir eroin yaptırıyorum, hadi gel” diyerek beni cezbederdi. Telefonumun dinlemeye takılıp eroin münasebetiyle içeriye alındığımı bir düşünün. İşin yoksa anlat şimdi merkezde; “O eroin bu eroin değil!” diye… Bizim bahsettiğimiz eroin rakı soframızın değişmez mezesi hemde en harbisinden… Sarımsağı, acı biberiyle yoğurtlu sıkı bir meze…
 
Eroin’e mal, beyaz, kuş, fındık, fıstık diyenler kol gezerken mezeye eroin diyerek hapse girmek inanın gücüme giderdi. Sonuç olarak dinlenmiyormuşum. Ya da şöyle yazayım dinleniyorsam da en azından benim haberim yok!
 
*Tape : Kaydetmek, kasete almak… Konuşma kayıtlarının yazıya dökülmüş haline de denir.