Geçtiğimiz cuma akşamı, demokrasi şehidi merhum Adnan Menderes’in üç oğlundan sonuncusunu da kaybettik. Mekânı cennet olsun. TV ve gazetelerden merhum ve ailesi ile ilgili bilgileri okurlarım öğreneceklerdir. Rahmetli babasının vahşice idam edilerek katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçtiği halde bu ailenin fertlerine aziz Türk milletinin sevgi ve teveccühünü gerek Ankara’da Hacı Bayram Velî Camii’ndeki, gerekse İstanbul’da Fatih Camii’nde ve babasının ebedi istirahatgâhındaki törenlerde görmüşsünüzdür. Ben bu yazımla; pek bilinmeyen, ailenin diğer çocukları Yüksel ve Mutlu Menderes’in dramatik hayatlarından söz edeceğim.
YÜKSEL MENDERES - (1930-1972)
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Cenevre Üniversitesi (İsviçre) Siyasal Bilimler Fakültelerini bitirdi. Belgrad Büyükelçiliğimizde Başkâtip olarak görev yaptı, genç bir diplomat olarak.1969’da Aydın milletvekili seçildi. Eşi İpek Hanım, bu yaslı aileye gelin olarak geldiğinde 17 yaşında idi. Doğaldır ki; ailenin yükünü çekebilecek olgunlukta değildi. Sakat doğan çocuğunu kabullenemediği söylenir ve bu evlilik yürümez. Yüksel eşinden ayrılışını bir türlü kabullenememiştir. İntihar ettiği yazılıp söylense de arkasında pek çok bilinmeyeni de beraberinde götürmüştür. Baş ucunda Kur’an-ı Kerîm ile birlikte bulunan, veda mektubu olarak basına yansıyan mektuptaki yazının Yüksel Menderes’e ait olmadığını iddia eden kişi öyle sıradan biri değildir. TBMM’de aynı komisyonlarda birlikte görev yaptığı Adalet Partisi Ankara Milletvekili Prof.Dr.Şaban Karataş (TRT Genel Müdürlüğü ve sonraları Refah Partisi Ankara Milletvekilliği yapmıştır.) Ancak, anne Berin (doğru yazılışı budur) Menderes, mektupla ilgili olarak “bırakın öyle kalsın, daha fazla üzerine gidip de yaramızı deşmeyin” ikazı üzerine, aile yakınları dosyanın kapatılmasını isterler. İmanlı bir kişiliğe sahip olması O’nun intihar etmediği, bazı güçler tarafından ortadan kaldırıldığı tezini güçlendirmektedir. Rahmetli şehidimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun hazin sonu gibi.
MUTLU MENDERES – (1938-1978)
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Merhum Adnan Bey’in ikinci oğlu.1969 milletvekili seçimlerinde İzmir milletvekili olarak TBMM’ye seçildi. Seçim öncesi, propaganda çalışmaları için Ödemiş’e geldiğinde tanıştık. Çok mütevazı, utangaç mizaca sahip kişiliğe sahipti. O yıllarda ben de Adalet Partisi Ödemiş Gençlik Kolu Başkanı olarak siyasetin içinde idim. Rahmetliye ev sahipliği görevi için partim beni görevlendirmişti. Hatta, bir kapalı salon toplantısını şimdiki “Yıldız Kent Müzesi” olan Yıldız Oteli’nin altındaki kahvehanede yapmıştık. Bütün Yıldız Çarşısı taa, PTT önlerine kadar insan seli idi adeta. Mutlu Menderes’i görmek ve dinlemek isteyen Ödemiş ve çevresi insanımız merhumu bağrına basmıştı. Ben kendisinden önce hayli ateşli bir konuşma ile halkı coşturmuş ve kendisini takdim ederek sözü O’na vermiştim. Kâmil Hoca, dinleyiciler arasında bulunduğunu ve o geceyi unutamadığını anlatır. Mutlu günümüzde cılız olarak olsa da anılan terör örgütü DHKP-C militanlarınca, otomobil ile çarparak katledildi. Kaderin garip cilvesi olsa gerek yine bir 8 Mart akşam vakti (1978) ağabeyi Yüksel’in vefatından altı yıl sonra aynı gün gerçekleşir şehadeti. O gün akşam vakti, Mutlu Menderes Meclis çalışmalarından çıktığında eve döner. O da eşinden ayrıldığı için annesi ile birlikte oturmaktadır. Evin ekmek ihtiyacı için çıkar, caddeyi geçerken kendisini takip ettikleri anlaşılan katiller araba ile çarpıp kaçarlar. Sonra yakalandıklarında dosya trafik cezası ile kapanır. Şimdiki, Zekeriya Öz, Turan Çolakkadı ve daha isimlerini burada sayamayacağım yürekli savcılar gibi adalet mensupları herhalde o yıllarda yoktular, geçelim. Rahmetli Mutlu Menderes’in ebedi yolculuğuna uğurlamak bana da nasip oldu. Aman Allah’ım sanki bütün Ankara yok yok sanki bütün Türkiye bu güzel insana son görevini yapmak için Hacı Bayram Camii’ne koşmuştu. Caminin yukarı kısmı, Saman Pazarı’na kadar, aşağıda bütün Ulus Meydanı hınca hınç cemaatle dolu idi. Günlerden cuma. Ankara ve çevresinden 20 (yirmi) cenaze bu sevaba nail olabilir düşüncesiyle bu camiye getirilmişti. Cuma namazını takiben yirmi cenaze namazı kıldık, saydım o gün. Hava soğuk ve yağışlı idi. Cuma namazını pardösülerimizi yere sererek üzerinde kıldık. Ankara-Karşıyaka Mezarlığı’na kadar yaya gidildi. Bütün evlerden, pencerelerden güller, karanfiller yağıyordu adeta. Kabristanda görevimiz bitince, yine mezarlıkta camları açık bir otomobil içinde vakur bir şekilde oturan Demokrat Parti’nin kurucusu bu camianın en yaşlı ferdi, üçüncü Cumhurbaşkanımız Celâl Bayar’a taziye için sıraya girildi. Sıra bana geldiğinde elini öptüm ve aynen “Sayın Cumhurbaşkanım, Ödemişliler adına taziyetlerimi sunarım” dedim. Cevaben, bana; “Ankara’da herhangi bir görevle mi bulunuyorsunuz, yoksa suret-i mahsusada Ödemiş’ten mi geldiniz” diye sordu. Ben de cevaben, canım kardeşim Mutlu Menderes’e son görevimi ifa için geldiğimi belirttim. Bana aynen şöyle cevap verdi, “Ödemişlileri çok severim, onlara muhabbetlerimi götür.” Yüz yaşındaki asırlık çınarın zekâsına hayran olmamak elde değildi. Oradan İzmir milletvekili ağabeyim Zeki Efeoğlu ile birlikte Berin Menderes Hanımefendinin evine gidip elini öperek taziyelerimizi sunduk. Bu hatıramı da sizlerle paylaşmış oldum. Rahmetli Mutlu Menderes’in oğlu Doç.Dr.Adnan Menderes, günümüzde; İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, doçent doktor kimliği ile öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
AYDIN MENDERES – (1946-2011)
Çileli Menderes ailesinin ikinci kuşak son ferdi idi. Burada önemli bir hususu özellikle belirtmek istiyorum. Türkiye genç bir nüfusa sahip. İnsanımızın büyük bir kesimi Menderes ailesinin fertlerinin yüzünü bile görmediler. Pekiyi, bu sevgi halesi nedir? Bu toprakların insanları niçin Demokrat Parti’yi ve onun Başbakan’ı Adnan Menderes’i unutamamakta ve hayır-dualarıyla yâd etmektedir, hiç düşündünüz mü ? Saygıdeğer okurlarım. Demokrat Parti 1950’de bu milletin sadece adını duyduğu ama asla yaşayamadığı demokrasiyi, ceberrut (büyüklük, kibir, azamet, karşısındakini hakir görme) CHP’yi bu millet oylarıyla iktidardan uzaklaştırmış, Türk milletine insan olduğunu ilk kez öğreten bir rejim getirmiştir, ülkemize. Millet sevgisinin, vefanın gerçek sebebi budur. Halk ödeyecek gücü hiçbir zaman olmayan vergi yükleri, yokluk, sadece askerlik vakti gelince hatırlanan ( CHP döneminde askerlik dört yıl idi). Sık sık kapısına icra memurları gelen ve jandarma dipçiği sırtından eksik olmayan acımasız CHP’den 14 Mayıs 1950 seçimlerinde kurtulmuştu milletimiz.1923-1950 arasındaki CHP’nin tek parti iktidarı döneminde ülkemizde 22 Kürt isyanı olmuş iken Demokrat Parti’nin iktidar olduğu 1950-1960 arasındaki on yıl boyunca hiçbir isyan vakası Türkiye’de görülmemiştir. Bu da enteresan değil mi? Saygıdeğer okurlarım. Yeniden Aydın Bey’e ve Menderes ailesine dönelim.
Aydın Menderes, hani eskiler derler ya “ismiyle müsemma” diye. Bu tabir kendisine tam yakışacak aydın, çok kültürlü, İslâm Dinî Felsefesi, Sosyoloji, Ekonomi, Siyaset Bilimi dallarında bir otorite ve entelektüel kişiliğe sahipti. Hiç sinirlenmediği söylenen merhum, yaşadıkları sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti Devletine asla küsmedi. Geçirdiği feci kaza sonucu, boynunda aşağısı yani başı dışında bütün vücudu tutmayacak şekilde felç olmasına rağmen hayattan asla kopmadı. Muhterem eşi Ümran Menderes ile evlendiğinde biz demokratlar, biraz burulmuştuk. Zira, hanımı doğurganlık yaşını geçtiği için çocuğu olmayacaktı. Fakat Ümran Hanımefendi (ki, kültürlü bir insandır) bizleri çok utandırdı. Merhuma çiçek gibi baktı. O’nu hemen her gün TV ve basın mensuplarının karşısına, ayrıca üniversitelerde ve diğer mecralarda verdiği yüzlerce konferansına tertemiz hazırlayıp çıkardı ve hep yanında oldu. Bu millet kendisine şükran borçludur. Allah razı olsun Ümran Hanımefendi’den. Merhuma Yüce Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve aziz Türk Milletine sabr-ı cemil niyaz ederim. Babacığının yanında huzur içinde yatsın. İnşallah aile fertleri Yüksel ve Mutlu kardeşlerimi de Menderes Anıt Mezarına taşırlar.
Allah’tan bir niyazım daha var. İnşallah, Mutlu’nun bize yadigârı oğlu Dr. Adnan Menderes’i siyasiler rahat bırakırlar ve onu da siyasetlerine malzeme yapamazlar. Evlâdım Adnan Beyefendi, babanın eski bir dostu olarak sana istirham ediyorum, asla siyasete girme diyorum.
Saygılarımla.