Biliyorum, siyaseti çok yazdım. Aslında tarzım, bilgi paylaşımı ve içtimai (sosyal) konular olmalı diye düşünüyorum. Bugün mevsime uygun yazı olsun.
İnsanlar soğuklardan çok farklı şekilde etkilenirler. Kiminin elleri üşür, kimilerinin ayakları buz gibidir, kiminin içi titrer. Kışın ortasında kısa kollu gömlekle dolaşanları da görürüz. Yedi kat giyinse de tir tir titreyenleri de. Soğuktan etkilenme, bir hastalık belirtisi değildir, içiniz rahat olsun.
İnsanların üşüyen yerleri de değişiktir. Kiminin başı soğuğa hassastır. Kimi ayaklarından, kimi kulaklarından, kimi burnundan üşür. Kiminin de içi yanar ama dışarısı serindir. Hani türkü vardır;
“Söğüdün yaprağı nadirdir narin,
İçerim yanıyor, dışarım serin.”
Soğuğa maruz kalan vücudumuzun savunma mekanizmaları, derideki kan damarlarını daraltarak ısı kaybını önler, titreyerek ve bazı hormonlar salgılayarak ısı üretir. Ancak hava çok soğuk olduğunda ve çok uzun süre soğukta kalındığında bu mekanizmalar yetersiz kalır ve vücut kaybettiği ısıyı yerine koyamaz, vücut sıcaklığı düşmeye başlar.               
Hava sıcaklıklarındaki azalma yanında, kar, yağmur ve şiddetli rüzgâr vücut ısımızın daha çok düşmesine neden olur. Rüzgârın olup olmaması özellikle önemlidir çünkü rüzgâr vücudumuzun etrafındaki ısıtılmış havayı uzaklaştıracağından daha kolay üşümemize yol açar. Havanın nemli olması da vücuttan ısı kaybını hızlandırır. Soğuk havada rüzgâra maruz kalmamaya dikkat edilmelidir. Hava sıcaklığı, çok düşük olduğu zaman, özelikle de rüzgâr ve yağmur varsa dışarı çıkılmaktan kaçınmalıdır. Mutlaka dışarıya çıkması gerekenler ise soğukta sürekli hareket ederek dolaşımlarını hızlandırmalıdırlar. Ancak terlemenin de zararlı olduğu unutulmamalıdır. Vücudumuzun kıştan en çok etkilenen yeri, dış ortamda sürekli temas halinde olan derimizdir. Soğuk ve kuru havada, hele rüzgâr ve ayaz varsa, yüzümüz, burnumuz, kulaklarımız ve ellerimiz üşümeye, soğumaya ve daha sonra kızarmaya hatta kaşınmaya ve yanmaya başlarsa ürtiker olabilir, hemen “Aile hekiminize” başvurunuz. Hepinize sağlıklı bir ömür dilerim.
KIŞ DEPRESYONU
Kış aylarının kasveti benim olduğu gibi içinizi mi karartıyor? Havanın sürekli kapalı olması bazı insanlarda ruhsal çöküntüye sebep olabiliyor. Evden dışarı çıkmamak, zamanının çoğunu uyuyarak geçirmek (ki, asla tavsiye etmem) özellikle baş ağrısı olmak üzere bedensel ağrılar çekmek, enerji azlığı, yorgunluk, halsizlik bu ruhsal çöküntünün belirtileridir genellikle. Hele havadaki nem ve basınç oranı yüksek rakamlarda ise ilişkilerde tahammülsüzlük, sinirlilik ve iletişim problemleri de bu çöküntünün devamını tetikliyor.
KIŞ DEPRESYONU İLE NASIL BAŞ EDELİM?
Bu dönemde ruhsal çöküntü, moral bozukluğu, kaygıların fazlalaşmasıyla kişi, umutsuzluk, karamsarlık ve dikkatini toplamada güçlükler gibi sorunlar yaşar. Tüm bu duygu ve düşüncelerle baş etmek için bazı pratik yöntemleri kendi hayat tarzımdan da örnekleyerek siz değerli okuyucularıma iletmek istiyorum. Yukarıda saydığım olumsuzluklardan fazla etkilenmeden günlük hayatımızı aksatmadan sürdürebilirliğini nasıl sağlarız, neler yapmalıyız?
Düzenli eksersiz yapın ve hareketli olun. Ödemiş’imiz düz bir şehir olması hasebiyle şanslıyız. Tire’nin değerli ve güzel insanları için de İstasyon Parkı mükemmel yürüyüş parkuru. Her gün bir saat (5 km) yürümeliyiz. Ama soğuk havalarda değil. Zira yaş durumu orta seviyeyi geçti ise tempolu yürürken gayri-ihtiyari ağızdan hava almak zorunda kalıyoruz. Bu durum da boğaz enfeksiyonunu beraberinde getiriyor. Bu durumda evden iyisi yok (tabii emekliler için) Göreceksiniz bu yürüyüşlerinizde devamlılık sağlarsanız, kilo vermek başta olmak üzere kolesterol ve trigliserid oranlarının kan bulgularında normal seviyelere indiğini göreceksiniz. Aynı zamanda stresiniz ile baş edebildiğinizi göreceksiniz. Kendimden örnek vereyim; haftada beş gün, günde 5-6 km. tempolu olmak üzere 50 günlük yürüyüş sonunda 5 kg.verdiğim bir gerçektir. Hiç bir diyet uygulamadan hem de. Ama baş edemediğim bir gerçek var çok ekmek yiyorum. Pasta gibi francala ekmek, Tokoğlu’nun Birgi’nin saf suyundan üretilen türlü çeşitli nefis ekmekleri yenir kardeşim!.. Yürümenin ruh halinize ne kadar olumlu etki yaptığını göreceksiniz.
Gelelim başta insan faktörü olmak üzere diğer hususlara.
Birlikte olmaktan keyif aldığınız (Ejder, kulakların çınlasın) insanlarla daha sık biraraya gelin. Arkadaşlar ve aileden alınan olumlu ruhsal desteğin kış depresyonunda büyük önemi olduğunu göreceksiniz. Aman; mutsuz, karamsar, hayata olumsuz bakan, devamlı hastalıktan bahseden, bağırarak ve çok konuşan kişilerle daha az beraber olun, işe yarayacaktır. Uykuda geçen zaman ölümdür, (ki, biz değerli kardeşim Köseoğlu Mehmet’le düstûr edinmişizdir 40 yıldır), gündüz hiç yatmayın. Bazıları; düşünmek, okumak, anlamak ve hissetmek yerine uyumayı, uyuşmayı tercih ederler. Bu ruhsal durumu ağırlaştırmaktan başka işe yaramaz. Böyleleri, yaşları kaç olursa olsun, hani haşa-huzurdan bizim büyüklerin bir sözü vardır, “Ölmüş de salâsı verilmemiş” diye, ona uyar. Bence onlardır ihtiyar olan.
Bilhassa fazla uyumak kişinin kendisini halsiz ve dinlenmemiş hissetmesine sebep olur. Çok fazla uyumak yerine günde 10-15 dakikalık yapılacak şekerleme günün daha zinde geçmesini sağlayacaktır. Dengeli ve düzenli beslenin. Sağlıklı beslenmek kişinin ruhsal durumunu ve zindeliğini etkiliyor. Allah’a şükür memleketimizde her şey bol. Gelir seviyesi düşük de olsa insanımızın faydalı her sebze ve meyve alabilecek durumu var. Çin’de, kanserle mücadele çerçevesinde yapılan bir araştırmada limonun 28 tür kanser için karşı silâh olduğu tespit edildi. Portakal, mandalina ile beraber limon da yiyelim.
Ben yapamıyorum ama size tavsiyem eviniz dışında daha fazla zaman geçirmenizdir. Kış mevsimi diğer mevsimlere nazaran daha uzun geçiyor, hava erken kararıyor, kirli hava artıyor. Bunun için dışarıda fazla kalmayalım bu günlerde. Evde güneşli odaları tercih edelim. Odalarımızı güneşlendirelim! Gün ışığından faydalanamamak kişiyi daha karamsar ve duygusal çöküntüye sebep oluyor.
Bir de kimse kusura bakmasın, insanımız; refahı otomobil binmek olarak anlamış, bunu ısrarla her ortamda söylüyorum ve maalesef görgü noksanlığı diyorum. Adam evden sabah işine gidecek (yaz kış fark etmiyor Ödemişli için hep aynı) basıyor marşa, dükkânın önüne park ediyor arabasını, akşam oldu mu da aynen. Televizyonlar, ilim adamları, Sağlık Bakanlığı, gazeteler yırtınıyor obezite artıyor diye. 110-120 kiloluk vücudu taşıyor. Esas hamal otomobil değil, kişinin bizzat kendisi. Kardeşim yürü de torunlarını erkenden öksüz bırakma, o güzelim keyiften mahrum olma, bırak hamallığı ayakların yapsın. Ha sigarayı da bırakalım artık. Eğer bilmiyorsanız kaç yaşında olursanız olun; Kur’an okumayı öğrenin. Bütün hocalarımız emrinize amade. Kur’an okumak bence insanın pozitif bir kişi olmasında çok büyük bir etken. Nerden mi biliyorum. Kendimden tabii. Okuyabildiğin kadar oku, yeter ki, her gün sayfasını aç, günde bir sayfa da olsa oku!
Bir de güzel giyinecek ve her gün tıraş olacaksın kardeşim. Bak o zaman pozitif enerjiyi nasıl yakalayacaksın. Rahmetli dostum Hakim Macit Coşkun, Rifat’cığım inan ayakkabımı boyatınca bile mutlu oluyorum derdi.
Sağlıklı, uzun ömürler dilerim.