Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında; Tunus’ta başlayan, oradan Mısır’a sıçrayan, Avrupa ülkesi Arnavutluk’ta da kıpırdamaya başlayan, Cezayir, Ürdün, Suriye, Yemen ve Sudan’da başlayan hürriyet ve demokrasi talebinin, tetiklenmesinde en büyük faktörlerden birinin hatta en önemlisinin; Türkiye’nin özellikle son yıllarda AKP iktidarı ile kazandığı itibarın rolü büyüktür.
Dünyanın Müslüman çoğunluğu itibariyle en saygın ülkesi olan vatanımızda, muhafazakâr, demokrat (Türk halkı 1946’dan beri yaklaşık yüzde 70 gibi yüksek bir oranda bu çizgisini korumuştur) varlığını ve doğuşunu İslâmcı akımdan alan AKP halkımızın bu eğilimine, Adnan Menderes döneminin Demokrat Partisi’nden sonra tam cevap verebilen, burada saymaya gerek duymadığım herkesin malumu engellemelere rağmen, yüzde 47’lik oy potansiyeli ile halkımızın teveccühünü kazanmış ve bu fonksiyonunu sürdürmektedir.
Filistinlileri, zalimce davranışlarla işgal ve boyunduruk altında tutan ABD’nin şımarık çocuğu İsrail’e karşı mazlum Müslümanların yanında yer alarak sesini yükselten Türkiye’nin, Arap Dünyasına örnek esin kaynağı olduğu bir gerçektir. Tunus’un İslamcı partisi Ennahta’nın özgürlükçü davranışlarıyla tanınan ve sevilen lideri Raşid Gannuşi bakın ne diyor: “AKP Türkiye’de İslâm ile demokrasinin bağdaştığını gösterdi, bu Tunus’ta da olacak.”
İnşallah Mısır’a da demokrasinin gelmesiyle, bugüne kadar bahtsız Filistin’e destek olmayan otokrasi (hükümdarın bütün siyasi iktidarı elinde bulundurması, mutlakiyet) ile yönetilen Arap devletleri rejimlerinin desteğini alan İsrail’in bu kozu artık elinden alınacaktır. Ortadoğu’daki İsrail vahşeti bitecek ve mecburen Arap Dünyası ile ABD ve Avrupalı müttefikleri de İslâm Dünyası ile iyi geçinmek zorunda olduklarının idrak edeceklerdir. İkinci Berlin Duvarı artık yıkılmıştır.
Hâl böyle iken, ülkemizde millet iradesi ile seçilmiş bir hükümet var, dört ay sonra da milletvekili genel seçimleri yapılacak. Mısır’daki protestoları, ülkemizde de halkı sokağa dökerek örnekmiş gibi göstermek ahlâksızlıktır. Milleti kışkırtarak sokağa dökmenin manası nedir? Ne isteniyor, Ankara’da sendikaların “Torba Yasa”yı kollarının ülkenin her tarafından 130 otobüs dolusu insanı 50 bin TL masrafla (bu organizasyonu CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum’un yaptığı ortaya çıktı) Altıok’lu, Che Guavera’lı Kızık bayraklarla sokağa dökmenin, demokrasinin tecelligâhı TBMM’ye kanunsuz bir şekilde yürütmenin kimseye faydası yoktur. CHP’ye ise hiç. Kendi seçmeni bile bu yapılanları tasvip etmiyor. 12 Haziran Pazar akşamı görecekler. Bu hareket demokrasiye ihanettir. Taş ve sopalarla, devlet görevi ifa eden, bu vatanın masum çocukları polisimize saldırmak; sanıyor musunuz ki kamuoyunda tasvip görecek? Zarar gören ekonomi, işyerleri, kamu ve özel araçlar. Milli servete yazık.
İnşallah yanılırım, yalnız seçimlere kadar daha neler göreceğiz bakalım. Bu kanunsuz eylemler nice vatan evladının canını yakacak kim bilir? Normal yollardan seçim sandığını beklemek varken bu şiddet niye?
CHP’nin niyeti ortamı daha da gererek, AKP iktidarının sertleşmesi sağlamak. AKP iktidarı, CHP’nin bu oyununa gelmemelidir. 1960 yılındaki sokak hareketleri aynen uygulanıyor. Ülkeyi yönetilmez hale getirmek istiyorlar.
Ankara’da geçen hafta sendikaların yürüyüşüne mesnet teşkil eden isteklerini ve yeni getirilecek yasalarla işçi haklarının nasıl iyileştirileceğini, Sosyal Güvenlik Kurumu tek tek cevapladı. Yerim müsait olmadığı için buraya alamıyorum. Dileyenler internetten okuyabilirler. Sözün özü; biz millet olarak huzur istiyoruz. Rüzgâr eken, fırtına biçer.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.