Cama çarpan minicik saka yavrusu, düştüğü yerde çırpınmaya başladı. Belki rastlamışsınızdır; bir bebeğin çırpınışıdır o.
Evde bir koşuşturma, su getirenler, o halde bir şeyler yerse iyileşecekmiş gibi yiyecek arayanlar; hummalı bir koşuşturma.
Ne çare, bir süre sonra bütün gücü yitti. Artık o sıcacık kanatlarını hiç çırpamayacaktı, o güzelliklerini kimseye gösteremeyecekti, mutlulukla uçamayacaktı.
 …

“Yok yahu, ben böyle şeylere ağlayacak biri değilim” diye diye sicim gibi gözyaşları döken oğlumu sakinleştirmek oldukça zor oldu.

İşte, çok keyifli geçmesini beklediğimiz pazar sabahı böyle üzüntülü bir olayla başladı.

 …

Neden bilmem bu olay, aklıma, sık sık yaşanan motosiklet kazalarını getirdi.  Her bir kazada çocukluktan delikanlılığa henüz adım atmış gençler ölür ya birer ikişer; onların evlerinin, ana babalarının, yakınlarının halini düşündüm.
Dayanılır gibi değil.

  …

Leblebi gibi motosiklet üretenler, satanlar bundan etkilenmez kuşkusuz.  “Ticarette duygusallığa yer yok” derler.
Doğrudur.