Millet Meclisi Başkanvekili İstanbul Milletvekili Dr. Adnan (Adıvar) Bey başkanlığında 12 Mart 1921’de T.B.M.M. yaptığı toplantıda, Mehmet Akif'in şiiriyle birlikte 7 şiiri ele alınır. Tartışmalardan sonra, İstiklal Marşı olarak kabul edilen Mehmet Akif'in şiiri, Meclis kürsüsünden Bakan Hamdullah Suphi tarafından okunur. Mehmet Akif para ödülünü almak istemez. Yarışmanın şartnamesi uyarınca almak zorunda olduğu belirtilince, Mehmet Akif, parayı ‘Darü’l Mesai’ adlı bir yardım kurumuna bağışlar. Mondros anlaşmasının ardından, Yunan askerleri 1 Haziran 1919 tarihinde Ödemiş’i işgal etmişlerdir. Halk perişandır ve büyük bir baskı altındadır. İstiklal Marşının 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilmesine yönelik kutlamalar işgalin gölgesinde kalmıştır. 12 Mart 1921 günü üç ayların da başladığı bir gündür. Halk Ankara’dan gelen bu kararı kutlamak istese de işgal yılları olduğundan kutlamalarına müsaade edilmemiştir. Ödemiş Vaizi Mustafa Hakkı Akseki Efendi, Gürcüzâde Camiinde (Küçük Camii) verdiği vaazlarda halkı işgale karşı ayaklandırıyor ve tek vücut olamaya davet ediyordu. Yaptığı coşkulu vaazları istihbarat eden İşgal kuvvetleri komutanı, Mustafa Hakkı Efendiyi görevden azletmiş göz hapsine tabi tutarak cezalandırmıştır. Yunan askerleri Eşmenler Caddesinin Lozan Meydanı girişine büyük bir Yunan bayrağı asmış, bayrağı öpmeden geçen vatandaşları cezalandırmaya başlamışlardır. Ödemiş halkı bu yüzden eski çarşıya gelemez olmuştu. Halk zorunlu ihtiyacı dışında evden çıkamaz olmuştu. Diğer taraftan yerli Rumlar, Yunan askerlerine erketelik yapıyorlar, yıllarca birlikte yaşadıkları komşularını arkadan vuruyorlardı. Bütün bu hadiseler üç yıl üç ay kadar sürdü. Kuvayı Milliye güçlerinin teşkilatlanmasıyla 3 Eylül 1922 tarihinde Yunan askerleri Ödemiş’i terk ettiler. Ödemiş’te bunlar yaşanırken, Ankara’da TBMM toplanmış ve İstiklal Marşımızı oy birliğiyle kabul etmiştir. Tarih 12 Mart 1921’dir. Yıllar sonra dönemin Ödemiş Müftüsü Kemal (Akyüz) Efendi o kederli günleri bir sohbetinde ağlayarak şöyle anlatacaktır;  “12 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşımız kabul edildiğinde öyle sevindik ki, sevincimizi izah etmek kâbil değildir. Yunan askerlerinin halk üzerindeki baskılarını iyiden iyiye arttırmıştı. Maalesef bu önemli olayı meydanlarda coşku ile kutlayamadık.  Herkes evlerinin bodrum katlarında kâh ağlayarak kâh sevinerek kendince kutlamalar yaptı. Hatta kutlamalar yüzünden bazı kişiler gözaltına alınarak tutuklandı. Çok kötü günlerdi. Minarelerden ezan okumak izne tabiydi. Camilerimiz Yunan askerlerinin kontrolü altındaydı. Allah bir daha o günleri göstermesin kardeşlerim.”   Bu yıl 12 Mart tarihinde İstiklal Marşımızın kabulünün 100.Yılını kutluyoruz. Yine bu yıl TBMM açılışının da 101. sene-i devriyesidir. Geçen yıl 23 Nisan Bayramı kutlamaları Korona virüs yüzünden gerçekleştirilememişti. Görünen o ki, bu yıl da bu kutlamalar salgın hastalık endişesi sebebiyle kısıtlı bir şekilde kutlanacak veya ertelenecektir. Tarihi olayları birlikte okuyarak bazı dersler çıkaralım istedim. Tarihin cilvesine bakın ki, 100 yıl evvel İşgal sebebiyle bu topraklarda İstiklal Marşımızın kabulünün sevinci yaşanamamıştı. Bugün de dünyayı etkisi altına alan salgın hastalık yüzünden İstiklal Marşımızın kabul edilişinin100. Yıl kutlamaları Korona virüsün gölgesinde kalmıştır. ‘Tarih tekerrürden ibarettir’ sözünün doğruluğu bir kez daha yaşayarak test etmiş oluyoruz. Ortak değerlerimiz olan milli günlerimiz ve bayramlarımızı birlik beraberlik ve sağduyu içerisinde kutlayacağımız sağlıklı günlere bir an önce kavuşmamız dilek ve temennisiyle İstiklal Marşımızın 100. yılını kutluyorum.