SİYASETTE ÖNLENEMEYEN HASTALIK
 ( HIRS )
Hayli netameli bir konudur ama yazmadan geçemeyeceğim. Özellikle geçtiğimiz 12 Haziran 2011 Milletvekili Seçimlerine tekaddüm eden günlerde yaşanan değişik olayları, bazı portreler üzerinden ele almak istiyorum. Sürçü lisan eyler isem affola. Ele alacağım şahsiyetleri uzaktan yakına sıralayacağım. Okuyucularım için bildik simalar yazının ilerleyen bölümlerinde yer alacağı için yazımın sabırla okunmasını hassaten rica edeceğim.
ABDÜLLÂTİF ŞENER
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çok önem verdiği, sıkça dile getirdiği “DAVA ARKADAŞLARI” konusunda, en yakınındaki 4-5 kişiden biri olarak tanıdık kendisini. Daha gerilere gitmeden, gerek AK Parti’nin kuruluş safhasında, gerekse partinin iktidar oluşunu takiben, Başbakan’ın en yakınında oldu, üstlendiği görevler de buna uygun ve önem arzediyordu. AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı ve Başbakan Yardımcılığı yaptı.
Ne olduysa, 2007 milletvekili seçimleri öncesi AK Parti’nin kapatılacağına bazı çevrelerce inandırıldı. Partiden istifa ederek önce kamuoyunun ve eski partililerinin tepkisini almayacak bahaneyi buldu. TOBB Üniversitesi’nde kısa denecek bir zaman diliminde öğretim görevlisi olarak çalıştı. İçindeki ateş kendisini tekrar siyaset zeminine çekti. Hükümet icraatları hakkında tenkitlere başladı. Halbuki, o icraatların hemen hemen tümünde imzası olduğunu görmezden gelerek. Kendisine bazı çevrelerce vaat edilen, müstakbel Cumhurbaşkanlığı konusunda, malûm medyanın pompalamasıyla inandırıldı. Tabii ki aldandı. Parti kurdu, tutmadı. 12 Haziran 2011 seçimlerinde memleketi Sivas’tan bağımsız adaylığını koydu. Sonuç yine hüsran.
YILMAZ BÜYÜKERŞEN
Yurdumuzdaki, Büyükşehir Belediye Başkanları içinde pek çokları gibi başarılı olmuş, üçüncü dönemde de yüksek oy alarak seçilmiş, Eskişehir halkının sevdiği 77-78 yaşında bir zat. 12 Haziran seçimleri öncesi oyları artırmak gayretindeki CHP, siyasetin çok kullanılan bir metodu ile kendisine yanaştı. Malum, Büyükerşen DSP’den seçilmiş, hatta bağımsız aday olarak bile seçime girse Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanabilecek potansiyele sahip biri iken, CHP’nin önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi için adaylık vaadi ile CHP’ye geçti. Ama seçim sonuçlarında CHP beklediğini bulamadı. Bakalım Sayın Başkan Yılmaz Büyükerşen vaat edilen adaylığa ulaşabilecek mi?
MEHMET BAYINDIR
Kendisi çok sevdiğim, tanışıklığımız uzun yıllara dayalı bir kardeşimdir. Muhafazakâr Demokrat kişiliği, her zaman eğip bükmeden Türk Milliyetçiliğinin yılmaz savunucusu olmuştur. Siyasete, 1999 Milletvekili Seçimleri öncesi heveslendi. Üniversite yıllarından beri sürdürdüğü Ülkücü kişiliğini koruduğundan MHP’den önce bir yoklama sonucu olumlu cevap alamamış ki, aday veya aday adayı dahi olmadan İzmir Atatürk Araştırma Hastanesindeki Başhekim Yardımcılığı görevine devam etti. Sonra 2002 Seçimleri geldi çattı. Bu kez milletvekilliği için bağımsız aday oldu. 15 bini geçkin oy aldı. 10 binden fazla oy da özdeşleştiği parti ile kendi ismi üzerine ayrı ayrı evet mührü birleşik oy pusulasına basıldığı için geçersiz sayıldı. Yine nasip olmadı.
 “Burada anti-parantez özeleştiri yapacağım. 12 Haziran’da bağımsız Kürt adaylara verilen oyların nasıl bir disiplin içerisinde ve hatasız kullanıldığına dikkatinizi çekmek isterim. Nüfus cüzdanında, vilayeti: İzmir yazan sözüm ona batılı seçmenin lâkaytlığından başka bir şey değildir, bu olay. Yine 12 Haziran seçimlerinde İzmir 2.Bölge’de 19 bin geçersiz oydan bahsediliyor. Bakalım böylesi büyük bir ayıptan bölge insanı ne zaman kurtulur? Bunun başka adı olamaz. Sorumsuzluktur. Demokrasiyi ve onun en başta kutsal, kendisini temsil edecekleri seçme konusundaki laçkalığın başka izahı olamaz. Bir gün gelir öğretirler!”
Dr.Mehmet Bayındır, bu kez de 12 Haziran 2011 seçimleri öncesi, AK Parti’den milletvekili aday adayı oldu. Partinin İzmir’de yapılan “Temayül Yoklaması” parti üyesi deyin, parti sempatizanı deyin, sade seçmen deyin, biz Türk insanını hiçe sayıp aptal yerine koyarcasına, ön seçim de denebilecek bu temayül yoklaması sonucu ilk sırayı alan Mehmet Bayındır, milletvekili aday listesine (13 kişilik) konulmadı. Ben bir vatandaş olarak bu isme oy verip kendime vekil seçmek istiyordum. Bu hakkı benim elimden kimler aldı. Madem kaale alınmayacak, temayül yoklaması bir komediden ibaret değil mi? Madem yapmayın. Seçim Kanunundaki saçma sapan bir madde olan Genel Merkez Yoklaması her partinin işine geldiği için biz seçmenler, yıllardır ekselânslarının önümüze koyduğu listeleri onaylıyoruz. Bu ayıbı hala sürdürdükleri için bütün siyasi parti yöneticilerini şiddetle kınıyorum. Gelelim Mehmet Bey kardeşime. İlk demeci patlattı. Görevimden izin alıp seçim öncesi çalışmalarımı sürdüreceğim. Buyur buradan yak. Anasının ak sütü gibi aldığı ve birinci sıraya yerleşmesine rağmen harcanmasının sebebini biz seçmenlerine ne kendi açıkladı, ne de partisi. Ben onun yerinde olsam, önüme bir A 4 kâğıdı çeker, istifanın sunturlusunu cümle aleme ilan ederdim. Tabii ki politikaya da tövbe ederek. Geçelim.
AYTUN ÇIRAY
O’nun için her şey, Doğru Yol Partisi’nin iktidar, kıymetli ve kadim dostum adaşım İzmir milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun Sağlık Bakanı olmasıyla değişti. Ödemiş Devlet Hastanesi Başhekimi idi. Hastaneden, muayenehaneye koşuştururken, başına talih kuşu mu desem, devlet kuşu mu kondu! Muayenehanedeki masasının üstünde bir kesimin simgesel olarak entelektüel-aydın görünüm atfettiği “Cumhuriyet” bulunurdu hep. Ankara’ya gittiğini duyduk. Atama önce Müsteşar Vekilliği idi, Sağlık Bakanlığı’nda. Tercih edilme sebebi, genç yaşında kaybettiğimiz, Aytun’un dayısı, Bayındır’da Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi’nde İlçe Başkanlığı, Bayındır Belediye Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, benim de çok yakın arkadaşım olan rahmetli kardeşim Okan Erbil idi sanırım. Tabii ki; politik bir tercih veya başka bir şey. Üç ay kadar asaleten Müsteşarlığa geçmesi için, DYP Ödemiş İlçe Başkanı kardeşim Nurettin Badem ve Erkut Şenbaş çok gayret ettiler. Sonra gelsin KİT’lerdeki (Karma İktisadi Devlet Teşekkülü) yönetim kurulu üyelikleri. Hani, yurdum insanının espri gücünün kara-mizah tarzındaki eşsiz deyişiyle halk arasında yemlik tabir edilen görevler. Ereğli Demir Çelik İşletmeleri, Pet-Kim ve daha bir-iki kuruluş. Bu görevler bir “Titr” imişcesine hal tercümesinde sunuluyor, internetteki onlarca sitede. Aytun Bey sonra ANAP’lı oluyor. Başbakan Mesut Yılmaz iken. Ödülü Başbakanlık Danışmanlığı oluyor.
DYP-ANAP birleşmesini takiben Demokrat Parti yeniden canlandırılıyor. Kahramanımızı orada Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk’un yardımcısı olarak görüyoruz. Ve görevinden istifa ediyor. Gazete yazarı olarak hayatıma devam edeceğim diyor. Veee
Ankara’da büyük bomba patlıyor, CHP üyeliği Ödemiş’teki Tarım Mitinginde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yakasına altı oklu rozeti takıyor. Başta Başkan Emin Öztürk olmak üzere yüzlerce CHP’linin şapkası uçuyor. Milletvekili listeleri açıklanıyor. Aytun 2.Bölge CHP 5’nci sıradan aday gösteriliyor. Ve ver elini Ankara.
Bizim doktorun Ödemiş’teki son günü hayli stresli olmuş. Duyduklarımı yazıyorum. 12 Haziran Pazar günü, malum partilerinin ileri gelenleri sandıkları dolaşırlar. Mahmut Badem, AKP adına bu görevini yaparken Özdemir Atasoy İlköğretim Okulu bahçesinde halkın teveccühü ile karşılaşıyor. CHP’liler, ilçe başkanlığına duyuruyorlar. Aytun Bey okula geliyor, Mahmut Badem’i dışarı göndermek istiyor. İlçe Seçim Kurulu Başkanı, Ödemiş Emniyet Müdürü de oraya geliyorlar. Aytun Bey’in hezeyanlarına devlet adamı ciddiyetiyle, suskun kalıyorlar. Stres yapacak ne var. Sen işi başından sıkı tutmuş kazanılacak sıradasın. Daha tatlı, güle oynaya bir veda gerekmez mi idi. Belki de tepeden inme adaylığın ezikliğidir kim bilir.
Yazımı yaşanmış bir tarihi olayla bitirmek istiyorum. Rahmetli Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı dönemi…
 “Bakırköy Ruh ve Akıl Sağlığı Hastanesi Başhekimi Ord.Prof.Dr.Mazhar Osman Usman, dünya çapında bir psikiyatr. Halkımız bilir, Türkiye’de hangi Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi olursa olsun, Mazhar Osman diye söz edilir.
Büyük doktor Atatürk’ü ziyaretlerinden birinde, Mazhar Osman Hoca’ya hitaben; Mustafa Kemal Atatürk; senin asistanın (burada bahis olunan kişi: yine aynı dalda, o da dünya çapında bir psikiyatr olan Ord.Prof.Dr. Fahrettin Kerim Gökay’dır) benim yerimde (Cumhurbaşkanlığını kastediyor) gözü varmış, ne dersin? diye soruyor.
Mazhar Osman merhum, ibretlik bir cevap veriyor. “Böylelerinin dönüp dolaşıp geleceği yer benim mekândır diyor. Yani Bakırköy Ruh ve Akıl Sağlığı Hastanesi!..
Saygılarımla.