Geçmiş yıllarda doğum yapan bir yakınımın ihtiyaçlarını götürmek üzere Ödemiş Devlet Hastanesi’ne gittiğimde güvenlik engeliyle karşılaşmıştım. Güvenliğe; amacımın ziyaret değil de hastamızın ihtiyaçlarını teslim etmek olduğunu anlamama rağmen nedense bir türlü anlamamıştı. O yıllarda cep telefonu falan da yok. Varsa bile bizim gibi garibanlar henüz keşfetmemiş. Hal böyleyken bir tartışmadır aldı başını gitti. Ben güvenlik görevlisine saydırıyorum, O’da bana… Hatta bir ara hızımı alamayıp hastane müdürüne bile kalayı basmışım. Gürültü çoğalıp tansiyon yükselmeye başladığında yanımıza gelen ve müdür olduğunu sonradan öğrendiğim adam bizi ayırdı. Önce beni dinledi sonra da güvenlik görevlisini… Güvenlik görevlisine hasta ve hasta yakını psikolojisinden bahsederek olayları kişiselleştirmemesi gerektiğini anlatan müdürün sözünü kesen güvenlik; “Ama müdürüm size de küfretti” dedi. Zannediyorum Ispartalı olan müdürün o andaki olgunluğu görülmeye değerdi. Müdür güvenlik görevlisine dönerek “Bana değil yedi sülaleme de küfretse suçlu sensin” dedi. Devamla müdürün ağzından dökülen “Burada tansiyonu yükseltmeyeceksin. Senin görevin insanları zorbalık yaparak veya zor kullanarak buradan yani bu kapıdan içeriye sokmamak değildir. Senin görevin önce insanları dinlemek neden girmek istediklerini öğrendikten sonra da ona yardımcı olmak veya buraya neden giremeyeceklerinin izahını güzel bir şekilde yapmaktır” sözleri beni yerin dibine soktu. Çünkü az önce küfrettiğim adam bana adeta insanlık dersi veriyordu.
O müdürü hala daha eşe dosta anlatırım. Bu müdüre benzer yöneticileri sadece ben değil herkes arıyor. Kibir ve endamından bütün dağları ben yarattım edasıyla koridorda caka satıp iktidara sırtını dayayanların vatandaşı dinlemek, vatandaşla diyalog kurmak gibi bir dertleri maalesef yok. O veya bu yöneticinin iktidar partisinin bir ilçe başkanı ile arası iyiyse ve birkaç da milletvekili tanıyorsa değmeyin beyin keyfine…
Neyse gelelim başlığımıza… Geçtiğimiz günlerde bir Ödemişli vatandaşımızın bir yıldır “reflü” şikâyeti ile zor günler geçirdiğini ve bu derdine maalesef Ödemiş’te bulamadığı dermanı Salihli’de bulduğuna yönelik beyanını okuduğum gazete haberi beni bir hayli şaşırttı. Ödemiş Devlet Hastanesi yetkililerini ne kadar şaşırttı bilmem ama her fırsatta “ödüllü” olmakla övünülen Ödemiş Devlet Hastanesi için bu haberin az biraz yüz kızartması gerektiğini de düşünmüyor değilim.
Ödüllerin övüncünden ziyade başarılı operasyonların gururunu gazetelerde okumak dileğiyle… Hastane dosyamız daha bitmedi!
Haftaya nar tüccarının giriştiği başkanlık hikâyesini işleyeceğiz.