HABER: SÜLEYMAN GÜLEROĞLU

Atatürk Anıtı önünde yapılan basın açıklamasına CHP Ödemiş İlçe Başkanı Hamdi Halis, AK Parti Ödemiş Kadın Kolları Başkanı Asuman Karakayaoğlu, Ödemiş Kent Konseyi Başkanı Mehmet Taşlı, Ödemiş Yerel Hizmetler Koordinatörü Hikmet Güriş, Ödemiş Ticaret Odası Kadın Girişimcileri üyeleri ve yönetimin yanı sıra kadınlarda katıldılar.

Atatürk Anıtı önünde toplanan kadın girişimciler Saygı duruşu ve İstiklal marşından sonra basın bildirisini Ödemiş Ticaret Odası Kadın Girişimcileri Başkanı Yüksek Mimar Mualla Akgün oku.

Akgün Basın bildirisinde şu ifadelere yer verdi, “ 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla bir araya geldik. Bundan tam 47 yıl önce, Dominik Cumhuriyetinde, Trujillo diktatörlüğüne karşı özgürlük mücadelesini yükselten Mirabel kız kardeşlerin, diktatörlüğün askerleri tarafından, tecavüz edildikten sonra vahşi bir şekilde katledildikleri, utanç gününün ve insanlık ayıbının yıl dönümüdür. Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının Kelebek olmasından da esinlenerek, o günden sonra bu üç kız kardeş, gerek Dominik’te gerek dünya da "Kelebekler" adıyla efsaneleştirilerek anılmaya başlarlar. Önce 1981'de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın kurultayında; 25 Kasım , “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve Uluslararası Dayanışma Günü”  olarak kabul edilir. Daha sonra 1985 yılında, BM tarafından ”25 Kasım, kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele” günü ilan edilir.1981 den bu yana dünyanın dört bir köşesinden kadınlar, efsaneleşen bu üç kelebeğin tutuşturduğu ateşi harlıyor. Türkiye’de ilk 25 Kasım etkinliği ise 1991 yılında Mor Çatı tarafından gerçekleştirilmiştir. 25 Kasım utancın ve onurun, yan yana, umudun ve sevginin karanlığı baskın çıktığı buruk bir yıl dönümü.  Kanat çırptıkça yükselen, yükseldikçe özgürleşen, insanlığın kadın aklında, kadın yüreğinde, kadın elinde yücelttiği  yaşam, barış, eşitlik, ve kardeşliğin, yani sevgiyle şiddetin hesaplaşmaya durduğu günün yıldönümü.

Kadına karşı Şiddet, bir insan hakları ihlali ve suçtur. Hem yasada hem de yasaların uygulanmasında kadınlara karşı ayrımcılığın ve kadınlarla erkekler arasında süre giden eşitsizliklerin bir sonucudur. "Kadına şiddet" dendiğinde sadece fiziksel şiddetin algılanmaması gerektiğinin vurgulanması gereken bir gündür. “Cennet Anaların ayakları altındadır, Analar da Babaların ayakları altında”. Bu sözün geçerliğini yitirdiği günler görmek için harekete geçmek gerekir. Evlerde, iş yerlerinde, sokakta, okullarda ayrımcılık, sözlü taciz, yıldırma, şiddet tanımın dadır. Şiddet piramidinin en tepesinde kadın cinayetleri, aşağıya doğru cinsel, fiziksel ve sözel şiddet bulunuyor. Kadını suçlama, insanlıktan çıkarma, katı geleneksel roller,  cinsiyetçi nefret dolu aşağılayıcı dil ve şakalar yer alıyor. Yani masum gibi görünen şakalar ve fıkralar sonunda ölüme kadar gidebilen yolun basamakları oluyor. Diliniz bir silah haline gelebilir!

“Haklı Şiddet Yoktur”

Şiddeti onaylayan, meşrulaştıran zihniyet değişmedikçe kadına yönelik şiddet bitmez. Şiddetin bir bölümüne karşı mücadele edip diğer bir bölümüne onay vermek demek “şiddetten yana olmak” demektir. Eğer eşimize, çocuğumuza, çevremize, bir gruba, ayrımcı davranıyor ve şiddet uyguluyorsak, bize uygulanan her türlü ayrımcı davranışı ve şiddeti kabul ediyoruz demektir. Tanık olduğumuz şiddete onay veriyor veya sessizce izliyorsak “şiddetten yanayız” demektir.

Oysa biz kadınlar biliyoruz ki şiddet şiddeti çözmez, ancak tırmandırır.  Şiddetsiz bir geleceğin yolu ancak sevgiyle örülebilir. Fakat Türkiye’de kadına yönelik şiddet sürüyor. Hemen her gün bir başka haber, bir başka ülke gerçeği ile karşılaşılıyor.

Cinayet bahaneleri arasında “yeni elbise almak”, “patates-köfte yapmamak”, “tuzluğu uzatmamak”, “saçları kızıla boyamak” hatta sadece “gıcık olmak” gibi gerekçeler var. Kimi zaman mahkemelerden çıkan kararlar da en az o gerekçeler kadar yüz kızartıcı olabiliyor. 16 bıçak darbesiyle öldürülen bir kadının katili için “Cinayeti aşırı sevgiden kaynaklı duygusallığın etkisi ile işledi” denilebiliyor. Gerçek şu ki; Türkiye’de her gün ortalama beş kadın erkekler tarafından öldürülüyor.

Öldürülesiye sevgi istemiyoruz, anlayışlı şefkatli sevgi istiyoruz.

Şiddet kaçınılmaz değil, engellenebilir ve özellikle kız çocuklarının hayatları için çok önemli. Çocuk gelinlere, çocuk yaşta evlilik ve anneliğe karşıyız. Çocukluklarını yaşayarak, oyun oynamalı, eğitim almalı bedensel, ruhsal gelişimlerini tamamlamalarına izin verilmelidir. Çocuk istismarından önce koruyucu, caydırıcı toplumsal ve yasal önlemlerin alınması gerekmektedir. ,  2013 verilerine göre Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasına göre Türkiye’de  çocuk yaşta evlilik oranı en az %8,5 dur. 19 yaşına dek, dünyada kadınların %30’u erkek arkadaşları veya kocaları tarafından cinsel şiddete uğruyor. Orta yaşa gelindiğinde bu oran %40’a ulaşıyor. Kadınlar genellikle aynı evde yaşadıkları ve sevdikleri birinden şiddet görüyorlar. Şiddet görüp hayatta kalabilen kadınlar, daha fazla fiziksel ve ruhsal sağlık sorunu yaşıyorlar. Ancak kadına karşı şiddetin tek bir nedeni yok. Medya ve reklamcılık, kadına karşı şiddeti kabul edilebilir gösteriyor. Devletler, kadına yönelik şiddeti önlemede uluslararası sözleşmelerin gereklerini yerine getirmiyor. Birçok sektör, taraf ve paydaşın elini taşın altına koyması gerekir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere kampanyaların, okullarda öğretmen ve öğrencilere kapsamlı eğitimlerin, ekonomik güçlendirme ve gelir desteği gibi girişimler ile şiddeti engellemeye çalışılmalıdır.

Mor renkli kalp yaptık, mor balonlar uçuruyoruz bugün. Nedir bu mor rengin hikmeti diyeceksiniz. Mitolojik bir efsaneye göre, Adem’le aynı topraktan yaratıldık eşitiz, dengiz diyerek cennetten ayrılan ilk kadın Lilith’in ten rengi mordur. Heral Brean’e göre erkeksi mavi ve kadınsı kırmızı renk birleşerek oluşan mor renk Kadın hareketi için ‘Hakların Eşitliğini’ simgelemektedir. Mor kalp kadının sevgi ve şefkatini simgeler. Bu yıl, Birleşmiş Milletler ‘Kadına Yönelik Şiddeti Sonlandırmak için Birleşin’ kampanyası başlatmıştır. ‘Beni de Duy’ her sınıf, ırk, meslek, sosyo ekonomik düzeyden kadının şiddete karşı dayanışmasını, suçun cezasının verilmemesi ve iyi hal indirimlerine karşı mücadelesini dünyaya duyurmak istemektedir. Şiddete maruz kalan kadın ve kız çocuklarını dinlemek ve inanmak, şiddete karşı sessiz kalınmasını sonlandırmak, mağdura inanılmasını sağlamak ve failin cezalandırılmasına yönelik mücadele kampanyasıdır. Şiddeti sonlandırmak için herkesi şiddeti hoş görme, saklama ve inkar etmekten vazgeçmeye çağırmaktadır. 

Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi veren yasal düzenlemeler çocuk cinsel istismarının açığa çıkmasını engelleyeceği, erken yaşta zorla evlilikleri kolaylaştıracağı, çoklu evliliklerin yolunu açabileceği için geri çekilmelidir. Şiddet yaşayanlar, bütün sağlık ortamlarında ücretsiz olarak psikososyal sağlık hizmetlerine ve hukuksal desteğe erişebilmelidir. Polis İmdat 155 ve Alo 183 Sosyal Destek hattı aranabilir.

İmzalanan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (Birleşmiş Milletler, CEDAW) kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadelede alanındaki en yeni ve kapsamlı metin olan İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerin gereklerine uyulmalı, bu alanda çalışan kadın örgütleri, meslek odaları ve uzmanlık derneklerinin biriktirdikleri bilgi ve deneyimlerden yararlanılmalıdır. Eğitim, basın-yayın gibi alanlarda kadınları aşağılayan cinsiyetçi söylemlerden vazgeçilmeli, kadını odaklı politikalar üretilmelidir. Sonuç olarak, cinsiyete dayalı şiddetin son bulması sadece kadına yönelik çözüm arayışları ile mümkün değildir, şiddete karşı duran erkeklerin bu mücadelede yer alması çok önemlidir. Kadın erkek el ele (Beni Duy Dinle)Sevgiyle Şiddete son ver. Öto Kadın Girişimciler Kurulu Üyelerine Ekibine Katkılarından dolayı teşekkür ederim.

Editör: Haber Merkezi