Başköy, Kartal Dağı, Karateke denildiğinde aklımıza gelmesi gerekenler incir, tarih, hayvancılık olması gerekirken; jeotermal, dolamit, çöp konuşulmasına sebep olmak, ihmalkar davranmak nasıl bir akıl tutulmasıdır anlamak mümkün değil.

Hatırlıyor musunuz? 
İncir'in coğrafi işareti için İzmir ve Aydın ticaret odaları mahkeme salonlarında birbirine girmişti bir dönem. Bizim Tire'de bir şehir efsanesi gibi on yıllardır söylenen “dünyanın en kaliteli inciri Başköy inciridir!” ifadesinin peşinden giden, Başköy'e ulusal düzeyde bir tescil ve paye kazandırarak, bu köyümüzün yer aldığı eşsiz coğrafyada tarım ve incirle ilgili yatırımlar dışında gündeme gelen her türlü girişimi daha başlamadan engelleyip koruma altına almak isteyen ciddi bir girişim duydunuz mu bu şehirde? 

Hatırlıyor musunuz? 
Araştırmacılar, tarihçiler ve arkeologlar, milatttan önce 7. yy ile tarihlenen süreçte Sardes ile Ephesos arasındaki straretejik kral yolu olarak bilinen bu günkü Büyükkale ve Küçükkale köylerinin sırtlarında Helenistik dönemde kurulan Bonita isimli antik bir yerleşim merkezinin varlığını ve keşfedilmeyi bekleyen antik tarihsel kalıntıların önemini  sempozyumlarda, konferanslarda kitaplarda çığlık çığlığa bağırdı yıllardır.
 
Peki siz hiç bu bilimsel çalışmaları tespitleri dikkate alıp Büyükkale ve Kartal Dağı bölgesini sit alanı olarak tescilletmek istendiğini duydunuz mu? Şehrimizde yaşayan gencecik ve gönüllü bir erkeolog olan Ali Özkan kardeşimizde akıl ve yardım istemek, dolamit tehlikesi ile karşı karşıya kalındığında mı aklımıza gelmeliydi? Ya da devletin bile kayıtlarında yer almayan antik bölgeleri işaretleyerek şehrimizin Somut Kültür Envanterini tamamlayan Tire Kültür Derneğinin Projesini eline alıp,  Selçukta, Ödemiş'te, Torbalida başlatılan antik kazıların ilçemizde de yapılması için girişimde bulunan siyasetçi ya da yönetici gördünüz mü? 
Kartal Dağı aksında kesinliği belli olan antik yerleşim yerleri sit alanı ilan edilmiş ve  herhangi bir kazı çalışması yapılıyor olsaydı şimdi biz bu gün dolamitten bahsediyor olur muyduk?

Hatırlıyor musunuz? 
Uzunca bir süredir tarım arazilerinin merkezinde sanayi tesisi, derin sondaj kuyuları ve çöplük alanlarının olmasının tarımı sırtından bıçakladığını söylemeyen kalmamıştı. Üniversitelerin raporları, devletin ilgili kurumları ve bir çok sivil toplum kuruluşu Küçük Menderes'in çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu, düzensiz yapılaşma ve plansız yatırımlarla ülkemizin en verimli ovasının can çekiştigini ifade etmiyorlar mıydı? Düzensiz yapılaşmanın tarım arazilerini, kontrolsüz tesisleşmenin yer altı sularını yok ettiğini duymayan kaldı mı bu şehirde? 

Peki siz bu konuda mantıklı imar uygulamalarının, vahşi sulamayı ortadan kaldıracak kapsamlı sulama projelerinin, tarım ve hayvancılık alanında bireysellikten kurtulup sosyal bir tarım planlamasının hazırlandığını, kabul edildiğini ve uygulanmaya başlandığını gördünüz mü hiç bu şehirde? İçinde öncelikle tarım ve hayvancılığın vurgulandığı “Nevruzun Kenti Tire” projesi Kültür Bakanlığı ve Unesco tarafından desteklenmeye layık görüldüğü halde, hani siyasetçimiz, hangi kurumumuz “çiçeğin kenti Bayındır” örneğinde olduğu gibi şehrimizin tarım ve hayvancılık markasını oluşturmak için “Nevruzun Kenti Tire” gibi ekonomik, sosyal ve kültürel bir proje hazırlayarak ilçemizin tarımına kimlik kazandırdı? 
Siz hiç bunları parti parti, müdürlük müdürlük değil de genel bir şehir aklını arkasına alarak derlemeye, önlemeye, planlamaya çalışan bir siyasetçi, yönetici gördünüz mü? 

Sizi biraz şaşırtayim.
Ben çok gördüm...
Ama hiç birinin konjekturel gündemi aşarak uzun vadeli bir sinerji oluşturma başarısını görmedim.

Eğer bu yapılsaydı Tire ovası devletin resmi kayıtlarında planlı tarım ve hayvancılığın yapıldığı bir coğrafya olarak dünden bu güne Karateke köyünde çöp derdiyle uğraşıyor olur muyduk?

Şimdi bir takım kanaat önderleri ben demiştim, bir kısmı uyarmıştım, bir diğeri karşı çıkmıştım, öteki soruna duyarsız kalmamıştım, bir kısmı da kimse ilgilenmedi biz ilgileniyoruz diyerek alkış beklemiyor mu? Oysa biraz samimiyet biraz da vatan sevgisi katabilirsek siyasetin, kurumların senkronize çalışmasının önünde hangi engel olabilir?

Gerçekten sormak istiyorum. Siz hiç tüm kurum ve kuruluşları bir araya getirerek bir Tire aklı, Tire projesi oluşturulduğunu gördünüz mü? Tire’nin değerlerine sahip çıkan, gelecek tehlikeleri başlamadan berteraf eden bir anlayış hissediyor musunuz etrafınızda?

Mesela bu şehirde Kent konseyi kadük... Çalışmıyor! Belediye meclisi soru cevap ve kayıt altına alma dışında şehrin tüm akıllarını kapsayan, kapsamlı bir proje üretemiyor. Karar alma mekanizmalari kabız olmuş bir şehirde elbette, herkes topu birbirine atıp, birbirini suçlar. Bu ayrı telden konuşan şehirlerin mutlak kaderidir.

Şimdi son zamanlarda şehrimizi meşgul eden gündemlere bir bakıp, hep birlikte utanarak birbirimize suç yüklemek yerine güç yüklemeye başlamalıyız.

Korkmayalım. Fikri olanın amacı yer kapmak değildir. Soralım, danışalım, yardım isteyelim, fikir alalım.. Fikir almak alan herkesi yüceltir. Fikir almak, geleceğe yönelik ortak bir şehir aklı oluştumak, emin olun Başköy’ü de, Kartal Dağ’ını da, Karateke Köyünü de, şehrimizin e tarımını, hayvancılığını, sanayisini, turizmini de geliştirir.

Alkış almayıverelim…

Editör: Haber Merkezi