CUMHURİYET VE ATATÜRK SEVDALISI EMEKLİ BİR ÖĞRETMENDEN CEVAP
Geçen gün gazetemizde bir yazının yayınlandığını gördüm. Aslında cevap vermeye değmez, ama bu genç arkadaşa bazı şeylerin öğretilmesi gerektiğini düşünerek yazmaya karar verdim.
Başlık aynen şöyle: “Ne yasaklandı ki neyi kutladınız?” Arkadaşım gazetede yazı yazabilecek yeterlilikte kendini görüyor ki yazmış. Ancak ya araştırmadan yazdı, ya da okuduğunu iyi anlayamamış. Başbakanlıktan tüm devlet dairelerine gönderilen genelge aynen şöyle:
“23 Ekim 2011 tarihinde Van ili ve çevresinde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlama törenlerinin sadece çelenk koyma ve tebrikleri kabul törenleri şeklinde icra edilmesi; tören geçişi, resepsiyon gibi diğer kutlama faaliyetlerinin yapılmaması uygun görülmüştür.”
Başbakanlıktan gelen bu yazı üzerine hangi vali, hangi kaymakam il ve ilçelerinde tören yapma cesaretini gösterir. Bunun yasaklanma olduğunu anlayamıyorsanız sorun sizde demektir. Eğer “Terör ve deprem kayıplarımız nedeniyle çelenk koyma ve törenler dışında eğlencelerin, baloların yapılmaması uygun görülmüştür.” denseydi, en başta ben alkışlardım. TV’lerdeki eğlence programları iptal edildi mi? “O Ses Türkiye” programını izliyorsanız, kimin umurundaydı deprem, acılar. Cilveleşmelere tanık olmadınız mı? Madem ülke yasta, RTÜK bu programlara neden engel olmadı? Güç yalnız “Günün anlam ve önemini belirten konuşma, şiirlerin okunması, bando eşliğinde resmigeçit töreninden oluşan bayrama” mı yetiyor? Bunların neresi eğlence?
Törenlerin iptaline karar veren Sayın Cumhurbaşkanı depremden üç gün sonra bir gazetenin yaş gününü, Ankara'da bir otelde kutlayıp eğlenirken, Sayın başbakan bir bakanı dahil üç düğüne giderken yasak yok. Kısacası Cumhuriyet Bayramı törenleri dışında her şey serbest. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
Ben emekli olmuş bir Atatürk ve Cumhuriyet öğretmeniyim. Benim bu büyük bayramı kutlamama kimse karışamaz, kimse engelleyemez. 29 Ekim sabahı kutladık, akşam araç konvoyunu da gerçekleştirdik. Siz istediğiniz kadar protesto edin. Rahatsızlık verdiysek onur duyarız. Aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği olarak yapacağımız Cumhuriyet baloları daha başbakanlık genelgesi çıkmadan anında iptal edildi. 
Gelelim beni üzen ikinci noktaya. Sevgili kardeşim, önce öğretmenlere bir kinin mi var? Bunu öğrenmek isterim. Öyle yanlış saptamalar yapmışsın ki anlamak mümkün değil. Ben de emekli bir öğretmenim. 31 yıl onurla ve gururla bu şerefli mesleği yaptım. Benim gözümde her meslek kutsaldır. Her mesleğe sonsuz saygı duyarım. Çünkü her mesleğin kendine göre bir saygınlığı vardır.
Ülkemizde okulların ders yılı süresi hafta sonu tatilleri çıkarıldıktan sonra 180 gündür. Bu süre Lüksemburg’da 212, Hollanda ve İtalya'da 200, Finlandiya'da 190, Portekiz'de 184, Belçika'da 182, İngiltere'de 178 ve İspanya'da 175 gündür. Demek ki pek fark yok. Bu 180 iş gününden yılbaşı(1), 23 Nisan(1), 1 Mayıs(1), 19 Mayıs(1), 29 Ekim(1,5), Ramazan(3,5), Kurban Bayramı(4,5) gün olmak üzere toplam 13,5 gün düşersen 166 gün kalır. Burada şunu belirteyim, bu bayramları tüm memurlar kutlar, yalnız öğretmenler değil. Siz görevinin sorumluluk bilincinde olan hangi öğretmenin rapor aldığını düşünürsünüz. Hasta olan, doğum-ölüm durumu olan herkes rapor alır. Keyfi rapor kim alır. 20 gün devamsızlık hakkını da yazmışsınız. Siz öğretmenle öğrenciyi karıştırdınız galiba.
Sevgili kardeşim, sana anlatayım. Öğretmenin diğer mesleklerin dışında bir sorumluluğu vardır. Öğrencisini başarılı kılmak. Bunun için gece günlük plan yapar, ertesi günü işleyeceği konuya hazırlık yapar. Sınav sorusu hazırlar, yazılı kâğıtlarını okur. Yani ders saatleri dışında da görevi bitmez. İzin verin de günün yorgunluğunu okul çıkışı nerede isterse atsın. Öğrencisinin başarısı öğretmeni gururlandırır. Çünkü onun da emeği vardır. İlkokula çocuğunuzu kaydettirirken “Neden şu öğretmene vereyim” dersiniz? Gerçi ben bunun karşısındayım. Dediğim gibi sorumluluk sahibi her öğretmen başarılıdır. Bu yazınız öğretmenlere karşı biraz ayıp olmamış mı? İsterseniz bir kez daha okuyun ve en kısa zamanda yakışanı yapıp önce sizi yetiştiren öğretmeninizden, sonra tüm öğretmenlerden özür dileyin. Saygılarımla.