Kimi zaman geçmişteki olaylar, şakalar gelir geçer ya aklımızdan; durduk yerde mi desem, durmadık yerde mi desem “Düşecek var” lafı geldi aklıma.
Doktor Arif Cudizade’yi tanıyanınız çıkar mı bilmiyorum. Tanıyanlar bilirler; benim, tarihini iyi bildiğim için söylüyorum, o zamanlan 1 Mayıs bayram olduğu için 2 Mayıs 1979’dan başlayıp on bir yıla yakın, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nda Prof.Dr.Emel Tümbay’ın teknisyeni olarak çalışmışlığım vardır. Çok çok verimli geçmiş bir on bir yıldır benim için. Burada çalışırken Namık Kemal Akşam Lisesi’ni ve Dokuz Eylül Hukuk Fakültesini bitirmemin yanında çok değerli insanlarla birlikte çalışma, engin bilgilerinden yararlanma fırsatı bulmuştum. Hocalarımız, mesai arkadaşlarımız ve bizim öğrencilerimizin yanında İran, Irak, Filistin, Suriye, Kıbrıs ve Yunanistan’dan staj ya da ihtisas için gelen çokça insanı tanımıştım orada. Tabi bu arada İran’daki mollalar devrimini, Irak’taki Baas Partisini, Filistin’in durumunu, Kıbrıs Barış Harekatı’na bizzat Kıbrıs Türklerinin bakışını ve benzer olayları bizzat birinci ağızlardan dinleme şansı bulmuştum.
İşte Arif Cudizade’yi o dönem tanıdım, tıp eğitimi için ülkemize gelen ve devamla ihtisasını yapmakta olan İran’lı tabiplerdendi. Şu an nerededir bilemiyorum ama İran Azerilerinden olan Arif Cudizade’ye selamlarımı ve iyi dileklerimi de sunarak, bir anısını sizlerle de paylaşmak istedim:
Şöyle başlayalım, bir dolmuşta yolculuk yapıyorsunuz ve ineceğiniz durağa az kaldı, bunu şoföre nasıl söylersiniz? “Şoför bey inecek var” dersiniz, değil mi? İşte İran Azerbaycan’ında böyle durumlarda “Düşecek var” denirmiş.
Arif Cudizade de yeni geldiği sıralarda tam ineceği durağa yaklaşırken, durağı geçip evin yolunu şaşırmayayım, diye şoföre seslenmiş, “Şoför bey düşecek var!”
Bizim bıçkın şoför nereden bilsin inmek istediği, azarı savurmuş:
-Adam gibi tutunsun!
TUTUNACAK BİR DAL
Şaka bir yana, yolcu bir yere tutunur, düşmekten kurtulur da; ya o yetmiş üç buçuk küsur milyon Türk milleti kime, kimlere güvenecek, hangi dala tutunacak?
Oyu alınıncaya kadar sırtı okşanan, ülkede üretim yapacak, ekmek çıkaracak kazanç kapısı bırakılmadığı için hiç değilse sağlık harcamam yok, yeşil kartım var diye, tutunacak bir dal bulduğunu sanan dokuz milyon küsur yurttaş, iptal edilen kartların yerine neye güvenecek, kime tutunacak?
Hani bir trafik esprisi vardır. Hiçbir kusurun olmasa dahi trafiğe çıktığın için bir nebze kusurun var sayılır, derler ya; artık bu ülkede olduğu için, herkes açıkça suçludur. Peki bu yurttaş hangi hukuka güvenecek, nereye tutunacak?
Oyun içinde oyunlarla, verilen hilyeli istihbaratlarla devlet kendi yurttaşının üstüne bomba yağdırır hale gelmiş; bu millet kime güvenecek, nereye tutunacak?
Ülkede bir deprem oluyor, Van gölünü dolduracak kadar tabir edilen yardım, ihtiyaç sahibine ulaşamıyor, nereye gittiğini bilen! çıkmıyorsa; bu millet kime güvenecek, nereye tutunacak?
Vb. vb., daha yüz tane saysak bitmez…
Ancaaak! Ülkede, birçok terörist elini kolunu ve sair uzuvlarını sallaya sallaya has evlat olarak dolaşırken; yurdun , ulusun en büyük güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst mevkiinde bulunmuş bir kişinin, Mahkeme!!! tarafından tutuklanması;  üstelik tutuklama kararı daha verilmeden, tutuklandığı haberinin televizyondan duyurulduğu ülkemizde; bu millet kime güvenecek, nereye tutunacak?
                                                                 …
Ülkede yaşananlar hiç hayra alamet değil. Bir “Düşecek var” ama bakalım piyango kimi onöre edecek?