(14 MART TIP BAYRAMI)
 
14 Mart 2011 Pazar günü Ankara’da, AKP hükümetinin sağlık alanındaki politikalarını ve bu alanda yapılan çok önemli reformlarını protesto mitingi yapıldı sağlık çalışanlarınca. Merkez medya katılımın 30.000 kişi olduğunu yazdı.
Beyaz önlüklü (muhtemelen doktor) bir bayan üzerinde Che Guevara (çe guvara okunur R.G.) resmi bulunan ve “Dr.Che Yolundayız” yazan bir pankart taşıyordu. Che’nin afişini bayrak edinen, bizim aptal sağlık çalışanı, onun eli kanlı bir katil olduğunu muhtemeldir bilmiyor. Peki o afişi eline tutturanlar da mı bilmiyor? Che’nin sosyalist olması bunlar için yeter demek ki. Çok enteresan ve çok acı bir durum. Bu herifin memleketi Küba’da (ki, katı bir komünist rejimle yönetiliyor) sağlık hizmetinin bedava olduğu doğrudur. Bizim ülkemizde AKP hükümetlerinin bence en önemli reformlarından biri olan “Sosyal Güvenlik Kurumu” sayesinde insanımızın aldığı sağlık hizmetini görmezden gelmek ve küçümsemek en hafif tabirle aymazlıktır. Küba örneği kel alaka.
 Che Guevara 1967 yılında 39 yaşında öldü. Yaşadığı yıllarda Küba’da kan gövdeyi götürüyordu, Che ve devrimci yandaşlarınca. O bir özgürlük ve demokrasi kahramanı asla değildir. Ülkesinde iktidarı silah zoruyla ele geçirmek hevesinde maceracı eli kanlı bir katildir. Bizim sosyalistler kendisine pek hayrandırlar. Ülkemizde modadır, ne kadar eli kanlı katil varsa (onlar devrimci derler) bizim sosyalistlerin kahramanıdır her devirde.
              Görevi insanı sağlığına kavuşturmak olan kutsal tıp mesleğinin mensuplarının idol olarak Che’yi seçmeleri ne hazin bir davranıştır. Kararı siz değerli okurlarıma bırakıyorum.
              Geçen yüzyılın en zalim rejimlerinden olan Komünizmi Lenin ve sonrasında Stalin; gerek ülkeleri Rusya’da, Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Arnavutluk gibi Avrupa ülkeleri ve Orta Asya’daki soydaşlarımızın yaşadığı coğrafyadaki nice devlette milyonlarca insanı katleden bu alçakları da bizim kuşak sosyalistleri pek sever ve bayrak edinirlerdi kendilerine.
 Bizim sosyalistler, yalnız bunları değil; Nazım Hikmet ve Yılmaz Güney’i pek severler. Kendilerinden ayrı düşünceye sahip olmamızın nedenini yazacağım. Sağduyu sahibi okuyucularım kararı kendileri versinler. Yılmaz Güney Adana’nın Yumurtalık ilçesinde görev yapan Türkiye Cumhuriyeti’nin; başlıca görevi adalet dağıtmak olan bir hakimini onlarca kişi önünde tabancayla öldürmüş ve yurtdışına kaçmıştır. Kanun kaçağı olarak Fransa’ya sığınmış ve bu ülkede yıllarca yaşamış, orada ölmüştür.
              Bu kriptolardan bazıları, bu doğruları yazdığım için gazetemizin internet sayfasında yorum adı altında bana en galiz kelimelerle saldıracaklardır. Bu mücadelen ve bu yoldan dönen kahpedir.
Bizimkilerin tapındıkları biri daha vardır. Nazım Hikmet. Bu zatı Mustafa Kemal Atatürk’ümüze eş tutanları da gördüm ben. Deniz Harp Okulu’nda talebe iken komünist faaliyetleri sebebiyle ordudan atılan bu zat, sivil hayatta da ideolojisini sürdürmüş, birçok davadan hüküm giymiş 1940’lı yıllarda uzun dönem hapis yatmış. Demokrat Parti’nin iktidara gelişiyle (14 Mayıs 1950) çıkan aftan yararlanıp, Rusya’ya kaçmıştır. Bu zat yıllarca Moskova Radyosu’nda görev yapmış, her akşam haber bülteninde Türkiye Cumhuriyeti’ne, Mustafa Kemal Atatürk’e, İsmet İnönü’ye günün Başbakanı Adnan Menderes’e ağza alınmayacak sözlerle her akşam hakaret edip kinini kusardı. Moskova Radyosu Kırım’daki vericileri ile ülkemizden (tabii Ödemiş’ten de) dinlenir, bizler de merak saikiyle veya düşmanımızı iyi bilmek için bu radyoyu dinlerdik.
 Gelelim Ankara’daki sağlık çalışanlarının mitingindeki Che’ye. Bir kitap var. “Che Guevara: Devrimci Bir Hayat” yazarı Joan Lee Anderson, kitabın önsözünde Küba Devlet Arşivleri kullanılarak yazıldı deniyor. (İthaki Yayınları) Bu kitapta Batista Rejimi ile mücadelesi anlatılıyor. Bu mücadeleyi yaparken birçok yoldaşının kanına girmiştir. Acımasızdır. İşler biraz kötü gidince, birilerini suçlu ilan edip kurşuna dizdirir. Hatta infazlara bizzat Dr.Che’nin katıldığı anlatılıyor. Belgeleriyle. Che kendi günlüğünde bizzat yaptığı bir infazı bilimsel tıbbi terimlerle (!) nasıl anlatıyor bakın. “32 kalibrelik bir tabancayla beynin sağ tarafına, sağ temporal lobda çıkış deliği açacak şekilde, tek atışla soruna son verdim. Biraz soludu ve öldü.” diyor Che.
 Velhasıl bizim sağlık çalışanlarının izinde olduğunu belirttiği “Dr.Che NORMAL BİR İNSANIN ÖZENECEĞİ BİR KİŞİ DEĞİLDİR.
 Hele hele Dünyanın en kutsal mesleği sayılan tıp mensubu özellikle Hipokrat Yeminli bir TÜRK DOKTORU’nun asla örnek alacağı bir kişilik değildir.
 Saygılarımla, sağlık ve mutlu günler dilerim efendim.