Aylardan kasım - aralık dedi mi, yayın organlarının hava durumu haberlerinin ilk sıralarını kar yağışı, genel haberlerin ilk sıralarını da kardan kapanan yol haberleri almaya başlar.                             
Van’ın Bahçesaray ilçesi için, “Bu ilçe nesiyle ünlü?” diye kime sorsanız, kış başında karla kapanan yollarının bahara kadar kapalı kalışını, ilçenin dünya ile hatta il merkezi ile ulaşımının altı yedi ay kesildiğini söyleyecektir. Tabi, bu bir doğa olayı Bahçesaray da bu anlamda şanssız bir ilçemiz.
                                                             …
Batının Bahçesaray’ı da bizim Bayındır. Bayındır yol sorununun da etkisiyle yıllarca gelişemedi. Kimsenin uğramadığı bir yakın/ücra yurt köşesi olarak kaldı. Bu sebeple sürekli göç verdi. Bugün hâlâ vermekte. Son birkaç yıl içinde tanıdığım birçok kişinin “Ben evi Tire’ye taşıdım. Çoluk çocuk kentte yaşasın” sözleri bende Bayındır açısından büyük bir umutsuzluk yaratmıştır. Bu durum başka yerler e göçenler için de geçerli.
                                                                          …
En son yeni yol yapımı bir umut yaratmıştı; o da bitti. Önce Bayındır Torbalı yolu Bahçesarayvari bir hale getirildi. Ne zaman bitecek? Belli değil. Peki biter mi? Allah Büyük. Derken Bayındır Çatal arası kazıldı. İnsanlar nereden geçecek? Bilen yok.
Bayındırlı yol istediğine bile pişman, Bayındırlı sahipsiz, Bayındırlı mahsur, Bayındır’dan kaçış daha da hızlanıyor. Bayındır’a gelen zaten yok. Görev gereği gelenler de İzmir’de, Torbalı’da, Tire’de ya da başka yerlerde oturuyorlar. Sabah geliyorlar, akşam dönüyorlar. Herhalde onlar da kendilerini Bayındır’a bağlayacak bir şey bulamıyorlar.    
                                                                          …
Peki, kendini Bayındır’ın tapulu sahibi gibi gören, her dönem bir yolunu bulup nemalanan, kelle kulak yerinde takımı ne yapıyor. Hiiiç!
İsterseniz onlara bir de buradan seslenelim:
Heey, kendini Bayındır’ın sahibi sanan Bayındır’ın büyük adamları! İki buçuk liranızı üç gün geciktiren garibanlara karşı şahin kesilir, Bayındır’ı dar edersiniz. Bayındır her geçen gün daha kötüye gidiyor. Bütün geri kalmışlığı yetmiyormuş gibi; yolları da hem doğu hem batı yönüne tıkandı kaldı. Bir kez geçen tırsıyor. Eskaza yolu düşen, bir daha gelmem diye yemini billah ediyor.
Peki siz ne yapıyorsunuz?  
Siz değerli memleket evlatları için çok mu masraflı olur bilmem ama; affınıza da sığınarak; hiç değilse şu yol konusunda bir “Gık” sesi rica edebilir miyim?
Yoksa,  siz büyük adamlığı güçlünün önünde eğilip el etek öpmek, zayıfı yakalayınca böğrüne çökmek mi anlıyorsunuz?
Öyle ya; anlamaktan anlamaya fark var, derler.