Aslında bu hafta şu meşhur eczane inşaatları ve müteahhitlik işlerinden bahsedecektim. Biraz tuğla çimento işlerine girip, kot farkından, tapu konularına, oradan da 1/5000’lik  imar planlarının ne zaman ne işe yaradığına, yeşil alanlarımızın varlığı ya da yokluğundan konu açıp Tire’nin âli menfaatlerine değinecektim. Yani sayın büyüğümüzün,“eline kalem alan yazıyor”  dediği gibi “elime kalem alacaktım”

 Ama gündem bu yıl yapılacak olan genel seçimler ile bir hayli dolu…

 Gazeteci Mehmet Arslan ustamız son yazısının başlığını “havzamızdan milletvekili göndermemiz imkansız” şeklinde yayınlamış. Başlığı görünce hemen “nedenmiş o? “ diyerek metni okumaya başladım. Ama yazının içinde bu başlığa uygun bir tespite rastlayamadım. Mehmet abi, hepimizin şikayetçi olduğu ve bildiği konuların bir durum tespitini yapmış genel olarak. Hatta bildiklerini ve tecrübelerini bir rapor haline getirip mensubu olduğu parti olan CHP’nin Tire ilçe başkanı sayın Mustafa Güngör’e sunmuş.

 Sayın Arslan, Küçük Menderes bölgesinin TBMM’de layıkıyla temsil edilemeyişini Tire-Ödemiş çekişmesi ile içinde bulunduğumuz havzanın seçim bölgesinde yer alan Bornova, Karşıyaka gibi büyük ilçelerin varlığına dayandırıyor. Esasen bu yorumlar çok doğru olmakla birlikte, oldukça da bilindik şeyler.

 Bizler biliyoruz ki, bu ve buna benzer mazeretler en çok yerel siyasetçilerimizin işine yarıyor. Onlar kendi partileri içerisindeki aktivitelerini Ankara’da etkin kılamadıkları ve kendi tabanlarına sahip çıkamadıkları sürece bu yorumlar ile vatandaşa açıklamalarda bulunuyorlar.

 Ancak gazetecilik daha çok halkın psikolojisini ve eğilimlerini bilmek ve yorumlamak olduğuna göre, işe bir de bu açıdan bakmak gerektiği kanaatindeyiz.

 Şimdi vatandaş diyor ki; “Onu bunu anlamam arkadaş..!”

 1-      Küçük  Menderes havzası hangi seçim bölgesinde yer alırsa alsın, seçmen sayısı, kültürü, ekonomik üretim şekli, çeşitliliği ve potansiyeli ile TBMM’de en az 2 milletvekili ile temsil edilmek zorundadır.

2-      Mevcut seçim siyasi partiler ve seçim yasası ele alındığında madem ki partiler halka pek danışmadan aday listesi hazırlayabiliyorlar, yani madem ki padişah biziz diyorlar o zaman buyursunlar görevlerini yapsınlar ve  havzamıza tepeden inme de olsa içimizden birilerini aday göstersinler. Yok padişah biz isek, o zaman da emrediyoruz “içimizden birini listelerinize alsınlar..!”

3-      Bu havzadaki ilçeler tek bir hedef doğrultusunda birleşemiyorsa bunun tek sorumlusu siyasi partilerdir. Halk değildir...! Halk bu kez siyasi tercihlerini kendilerini daha çok dikkate alan siyasi partiler yönünde kullanmaya hazır… Yani halk açısından havzada ihtiyaç duyulan konsensus kendi kendine oluşmuş durumda…

4-      Sayın Mehmet Aslan vekil göndermek imkansız diyor ama “Küçük Menderes Havzası seçmeninin de artık bu haksızlığı görerek kendi içinden temsilci seçmesi en doğru olanıdır” da diyor. Öyleyse, biz haklıyız. Boş yere başka mazeretler üretmenin alemi yok. Doğru yoldayız. Ve bu işin peşini bırakmamak gerekiyor. İstersek pekala vekil gönderebiliriz ! Ayrıca sandık başında mühür bizim elimizde olacak, el mi yaman bey mi yaman herkese öğretebiliriz..!

5-      Haaa havzamızdaki siyasilerimiz diyor ki,  havzada çekişme var. Birlik olmazsa biz bir şey yapamayız. O halde bulaşmayın kardeşim siyaset işlerine. Hiç olmazsa halkın gönlündeki birliğin üstünde gölge yapmayın. Tire Ödemiş rekabeti olacak elbette… Rekabet kaliteyi getirir. Siz kendi kapınızın önünü iyi süpürün ve işinizi yapın. Mesela halk biz temsil edilmek istiyoruz diye bas bas bağırıyorsa onlara siz de katılın. Ankara’daki patronlarınız kızar diye söyleyeceklerinizin halkla örtüşmesinden kaçınmayın.

 
İşte böyle…

Halk binlerle ifade edilen bir sayısal kitle ile  KÜÇÜK MENDERES KONUŞUYOR platformunu oluşturmuş durumda. Oradaki hemen hemen herkesin fikri ve heyecanı aynı yönde. Her gün Facebook’ta cirit atan siyasilerimiz ise dikkatle izliyor vatandaşın söylediklerini.  Ama ağızlarını bıçak açmıyor.  

 Onlar nasıl bizleri halkın konuştuğu internet sitelerinden izliyor ise hiç merak etmesinler biz de onları izliyoruz.

 Siz sayın Hidayet Petin, Mahmut Badem, Yücel Özen, Rahmi Aşkın Türeli, Mahmut Eskiyörük ve daha bir çok siyasetçimiz… Hani nerdesiniz ? Neyi bekliyorsunuz ?

 Siz şimdi bu suskunluk ve halkın konuştuğu platformlardan uzak durmanız ile ne demek istiyorsunuz ?

 Hadi biraz da çuvaldızı kendimize batıralım… Ya siz sayın aydınlarımız. Siz nerdesiniz. Lümpen duruşunuz devam mı edecek hala.. Sizin hiç mi suçunuz yok sanki. Siz Fatma, Arzu, Birgül, Asiye, Fatmagül hanımlar… Ya siz Ali, Veli. Mehmet, Hüseyin, Mustafa, Birol, Şükrü, Kemal beyler… Nerdesiniz ? Korkarım ki korkaklığınızın ya da lümpenliğinizin cezasını  hepimiz çekeceğiz…

 Yoksa vatandaş boş mu konuşuyor ?

 Eğer öyleyse, seçim günü başında beklediğiniz sandıkların sizin beklentileriniz doğrultusunda da boş çıkmasına hazır olun demekten başka bir söz gelmiyor aklımıza…