Tutmasa düşecek dünya

Zaman zaman durup beklemek gerekir. Bu küçük molalar zannedilenin aksine zaman kaybı olmadığı gibi bir sonraki sefer için birçok fırsat verir.
Her şeyden önce aldığın yolu, geldiğin noktayı görebilme imkanı bulmuş olursun.
Devamlı hareket halinde olmak, düşünmeyi ve doğru kararlar almayı engelleyebilir.
Mesela gittiğin yolun doğru yol olup olmadığını, varmak istediğine yere götürüp götürmeyeceğini gözden geçirebilirsin.
Gerekirse yol değiştirebilir ya da akıntıya karşı kürek çekmektense yeni hedefler belirlenebilir. 
Beraber yola çıktıkların hala seninle mi, yoksa seni çoktan terk etmişler ya da sen onları yolda bırakıp başkalarıyla mı devam ediyorsun? Yolun devamına kimlerle devam edeceksin?
Bunlar önemli, durup düşünmek gerekir.
Belki de en önemlisi o ana kadar aldığın yol, geldiğin yer seni nasıl etkiledi. Nasıl bir insandın ve ne değişim gösterdin?
Yol başarıyla alınmış ve gelinen nokta önemli bir mevki, şan, şöhret ya da zenginlik ise ne mutlu sana. Ama kimse demesin ‘vezir olmuşsun ama adam olamamışsın’.
 
Bir başka değişle;
“Tutmasa düşecek dünya
Yuvarlanıp kör boşluğa” dizelerinde belirtilen özneyi sahiplenmeyeceksin.
 
‘Ben olmazsam olmaz’ diye bir şeyi aklına getirmeyeceğin gibi ‘Sen olmasan da olur’ yerine ‘Sen de olursan daha iyi olur’ demenin olgunluğunu sahip olacaksın.  
Burada hoşgörü, paylaşım ve mütevazı kavramları üzerinde durmak gerekir.
Bu kavramlardan en ikirciklisi, mütevazi olarak bilinse de doğrusu “mütevazı” olanıdır. Mütevazi paralellik anlamına gelmekte olup, mütevazı alçakgönüllü anlamına gelir.
Bu insancıl özelliğe sahip olmak zor olduğu kadar birbirine zıt iki yaklaşım tarzı bazı tereddütlere neden olmaktadır.
Bazıları mütevazılığın fazla gururdan geldiği düşüncesi ile hareket ederler. Bu düşüncede olanlar büyük bir ihtimalle tevazu ile vakur kavramlarını karıştırmaktadırlar. Zira vakur; ağırbaşlı, onurlu anlamına gelir ve vakarda aşırılığın insanı kibirli yaptığı söylenir.
Gerek dini kaynaklar gerek ise ahlaki kurallar mütevazılığı ön planda tutmaktadır. İnsan haysiyeti de alçakgönüllü olmayı gerektirmektedir.
Ancak her şeyin olduğu gibi bunun da aşırılığı zararlıdır.
Zaten ne demişler: Fazla mütevazı davranma, öyle sanırlar.
Gerçektende günümüzde alçakgönüllü olanlar, basit ve sıradan muamelesi görerek hor görülmekten kurtulamamaktadır.
Buradaki yanlış davranış, alçakgönüllü olmak değil, bunu içselleştirenlerin bu özelliğinden yararlanma çabasıdır. 
Bu nedenledir ki günümüzde yapmacıklı davranışlar artmış, samimiyet ve hoşgörü azalmıştır: İçten değil laf olsun diye selam vermeler, hal hatır sormalar; görmezlikten gelmeler; birilerine yaranma çabaları; başkalarının yaşam tarzını küçümsemeler ve abartarak kusur olarak gösterme girişimleri...
  
Tabi günümüzde ekonomi her ne kadar makro düzeyde iyi olsa da bireyler bazında görülen dengesizlikler insana has birçok özelliğin perde arkasına itilmesine neden olmaktadır. Bunun sonucu rekabet, centilmenlik kurallarının dışına çıkabilmektedir.
 
Bu hal ve şartlarda Mevlana’nın 7 öğüdünü tekrar okuyorum:
1- Cömertlik ve yardım etmekte akarsu gibiol,
2- Şefkat ve merhamette güneş gibiol,
3- Başkalarının kusurunu örtmekte gece gibiol,
4- Hidayet ve asabiyette ölü gibi ol,
5- Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibiol,
6- Hoşgörülü olmakta deniz gibi ol,
7- Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.
 
Siz de okuduğunuz için teşekkürler.
{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }