Ülke gündemi bir yana dursun, biraz Tire’den söz edelim istedim. Herhangi bir eleştiri ya da muhalefet olsun diye değil, yaşanabilir bir kent olma yolunda atılan adımların neresindeyiz onu paylaşayım, sokaklarda nelerle karşılaşıyoruz, karşılaşabilir bir bakalım istedim bu yazımda.
Malum önümüz kış. Kimileri odun kömürle sobamızı tutuştursak mı yine diye düşünürken, kimileri de kapılarına kadar dayanmış doğalgazın bağlantısı yaptırıp yaptırmamayı düşünür durumda. Yine bunlar bireysel sorunlar diye bir kenara koyarsak, hepimizi yakından ilgilendiren önemli husus da bu kapımıza dayanan doğalgaz için gayet rahatlıkla yapılan kazılar. Ya da Tireli ağzıyla, doğalgaz gazısı…
Önümüz kış, geçtiğimiz gün ilk yağan yağmurda yollar havuza döndü, şehrin göbeğinde birçok işyerini su bastı. Daha da fazla yağmur yağdığında ne olur bilemiyorum.
Elbette ki hepimiz hiçbir nimetin külfetsiz olamayacağını biliyoruz. Külfet olsun da, burada plansızlık, programsızlık olunca insanın içi de sızlamıyor değil hani... Şöyle bir dolaştım sokakları, birileri bir plana göre kazmış kazmasına da, yerel yönetimlerin sanki bu planlardan hiç haberi yok. Yok diyorum, öyle olmasını diliyorum çünkü.
Geçtiğimiz günlerde Belediye Başkanı Tayfur Bey bu durumdan yakındı. ‘Bir bakıyorsunuz Telekom geliyor, bir bakıyorsunuz TEDAŞ. Neymiş, biz ihale aldık, kazacağız, diyorlar. Şimdi de doğalgaz var. Herkes kafasına göre çıkıp geliyor, nolur izin verin kazalım. Biz de mecbur izin veriyoruz’ ifadelerini kullandı. Okul müdürlerinin katıldığı bir toplantıda bunları söyleyince, yanımdaki bir müdür, diğer bir müdür arkadaşına ‘Ya kardeşim, burası ağlama yeri mi? Niye bize sızlanıp duruyor’ dedi ve gülüştüler. Ben de bunu bir kenara not etmiştim. Şimdi sokakları dolaşınca, aklıma geldi bu söylenenler biraz da acı acı gülümsedim.
Sanki İzmirgaz kafasına göre geldi kazıyor… Belediye ile protokol imzalanmadı mı? Nerelerin kazılacağı belli olmadı mı? TEDAŞ olsun, Telekom olsun hatta doğalgaz kazıları bile yapıldığında, belediyeye bir para ödeniyor. Asfalt parası. Kazdıkları yerin asfaltlama maliyeti kadar para ödeniyor. Sorun nerede o zaman? Koca yazlar geldi geçti, bir türlü kapatılamayan köstebek yuvalarının sorumlusu kazanlar mı, anlaşma karşılığı kazdırıp da asfalt parasını aldıkları halde kapatmayanlar mı?
Hele bir yol var ki sormayın. Tireliler iyi bilir, Aydoğdu kahvesinin hemen üzerinden Özel Bilgi Koleji’ne geçilen yol. Seçim çalışmaları sırasında, Tayfur Çiçek bu kahvede konuşurken, ‘Bu yolu beş senede yapamadılar, ilk işimiz bu olacak’ demişti, o gün alkışlayanların bugün hala daha yapılmamış olan yol konuşulunca neler dediklerini siz tahmin edin.
Yine bunları istemeye istemeye bir kenara koysak aklıma eski toptancı hali geldi. Şu anda dükkanlar yıkıldı yıkılmasına da, mezberelik gibi duruyor şehrin tam göbeğinde. Proje yok, anıtlar kuruluna sunulan bir şey yok, sadece meclisten sorma ver tarzı CHP’li Ali Kurtça’nın başkan vekilliği hevesiyle he dediği bir kat karşılığı inşaat yetkisi var. Bu memlekette öğretmenlik yapmış insanların bile neye ne için ‘he’ dediğini görünce, yetişen nesillerin neler için ‘he’ diyebileceklerini düşünmek bile istemiyor insan.
Kentleşme deyince işte Tire. Bir yanda büyüyen nüfusu, organizesi, yeni binaları ile dışarıdan gelenlerin ‘vay be’ demesine sebep olacak büyüme. Diğer yanda plansız, programsız, projesiz, ‘Ben yaparım olur’ tarzı baba bir yönetim anlayışı.
Ne babası diye sormayın, demişti ya başkan bey, ‘Bütün projeler kafamda; ben proje babasıyım’. Memleket babalara geldi desenize…