NEOLİBERALİZM VE KÜRESEL SAVAŞLAR

Neoliberalizm,

Aslında vahşi kapitalizmin makyajlanmış hali.

Neticede insanlığın sükûtu.

Çünkü merkezinde biz varız.

Dayandığı felsefe;

“Sen çalış, ben yiyeyim.

Ben tok olayım, sen sefil ol.”

Dünya, özellikle 250 yıldır bu canavarın elinde.

Hemen hemen, bütün savaşların, terörizmin, suikastların kaynağı.

Teknolojinin gelişimi ile küçülen dünyanın bundan kaçışı yok.

Modern yaşam, dijital teknolojinin içine daldıkça köleleşmek kaçınılmaz oluyor.

Yani sistemin içindeki herkes modern köle. Bir başka bakışla sistemin esiri.

Şimdi... Hedef ruhumuz. Evet, ruhumuz satın alınmaya çalışılıyor.

İnsanlık elden gidiyor. Göz göre göre sistemin içinde kayboluyoruz.

Nasıl başladı bu mücadele derseniz?

Habil ile Kabil arasındaki çekişmeyi işaret ederiz.

Hz. Âdem (A.S.)’ın oğulları... İlk atalarımız.

Kabil, Habil' in hakkına göz dikti.

Elindekine kanaat edip paylaşmaya razı olmadı.

Habil'in helalına sahip olmak istedi. Gücünü ortaya koydu.

Güç kullandı ve Habil'i öldürdü.

İlk fesat hareketi böyle başladı.

Sonraki dönemlerde de hep benzerleri oldu.

Allah'ın verdiği nimet ile yetinmeyip, komşusunun malına göz dikenlerle dünya hep karıştı.

Günümüze de böyle geldik.

Şimdi biz yaşadığımız çağda başımıza dolanan fesat komitesinin benzeri çalışmaları çözmeye çalışalım.

İkinci dünya savaşından başlayalım.

Birinci dünya savaşı mağduru Türkiye Allah'tan bu savaşın dışında kaldı.

İkinci dünya savaşı sonrası, dünya siyonist ve evanjelist emperyalistlerin proje alanı oldu.

Önce Almanya diz çöktürüldü. Avrupa yeniden dizayn edildi.

Gelişen ve teknolojiyi iyi kullanan Japonya, insanlık dramına gark edildi.

Atom bombası ile binlerce sivili katledilerek terbiye (!) edildi.

Aslında atom bombası Japonya'ya atıldı... Ama tüm dünyada patladı.

Demek istendi ki;

“Dünya'nın patronu biziz.

Amerika isimli devlet üzerinden, tüm dünyaya biz hükmedeceğiz.

Bundan böyle yeraltı kaynaklarında, sağlıkta, tarımda, teknolojide ve askeriyede sadece bizim sözümüz geçer. “

Komünizm, faşizm, Marksizm ve maosizm ile toplumların bir bölümü emir ve esaret dersi aldı.

Sonra...

1944 den sonra kurumlar tesis edilmeye başlandı.

Birleşmiş Milletler... Nato... Dünya Sağlık Örgütü...

Dünya Ticaret Örgütü... Dünya Bankası... FED (Amerikan Merkez Bankası )

IMF... Avrupa Ortak Pazarı (Avrupa Birliği)...Hollywood...

Arka arkaya kuruldu.

Bu kurumlar ile dünya bu güç tarafından yönetilmeye başlandı.

Bütün devletler bu gücün çatısı ve emri altına alındı.

Dünyanın tüm kaynakları bu gücün programı ve yönetimi ile kullanılır hale getirildi.

Dünyaya ortak bir para birimi sunuldu.

Dünya, bu parayı kullanmaya mecbur ve mahkûm edildi.

İtiraz eden veya ayak diretenler suikastlarla imha edildi.

Devletlerin içinden çıkan aykırı yönetimler de darbelerle hizaya getirildi.

Adım adım dünya bu günlere uzanırken, sömürülecek ne varsa el kondu.

Artık yenidünya düzeninin anayasası olmalıydı.

1978 Washington Mutabakatı ile bu süreç başlatıldı.

Ulus Devletlerin hükümet politikaları “ küresel serbest piyasa ekonomisinin” eline terkedilmeye başladı.

WB ( dünya bankası ) ve IMF ile sağlanan krediler Ulus Devletlerin ekonomilerini FED' e bağımlı hale getirdi.

1978 Washington Mutabakatı‘nın ilk uygulama noktası Türkiye seçildi.

Türkiye, önce kardeş kavgaları ile (sağcı-solcu öğrenci hareketleri) kargaşa ve anarşi ortamında boğuldu.

Sonra, yokluklar dönemi ile halk ezildi.

Daha sonra, enflasyon ve faiz ile ekonomi çöktürüldü.

12 Eylül darbesine hazırlanan Türkiye , 24 ocak kararları denilen bir ekonomik paket ile ....

Küresel fesat komitesinin patronlarına teslim edildi.

Yani... nasıl?...

1980 öncesi Türkiye'de dolar ve döviz taşımak suçtu.

Türkiye'de Türk Lirası geçerliydi.

Her şey Türk Lirasına göre endekslenirdi.

Üzerinde döviz bulunduranlar, kanunen kaçakçı muamelesi görür, ağır cezada yargılatılırdı.

Üzerinde 1 dolar bulunan kaçakçı sayılırdı.

İhracatçı ve yurt dışına gidenler merkez bankasından kayıtlı döviz alır, yurda girerken üzerindekileri iade ederdi.

24 Ocak kararları ile Türkiye küresel serbest piyasa ekonomisine geçerek, sistemin içine resmen dâhil edildi.

Yani...

Bugün yaşadığımız döviz manipülasyonlarının temeli o gün atılmıştı.

Şimdi can alıcı bir soru...

24 Ocak kararlarının mimarı kimdi?

Koalisyonlarla altı ayda yeni hükümetlerin kurulduğu Türkiye’de, o dönem

Başbakan Süleyman Demirel idi.

Başbakanlık müsteşarı da Turgut Özal idi.

Bu yöneticilerimiz, sistemin uygulayıcısı konumunda oldular.

Kurucusu ise, o zamanlar pek tanınmayan 2000 li yıllarda Ecevit Hükümetine ABD tarafından Ekonomi Bakanı olarak tavsiye (!) edilen Sayın Kemal Derviş idi.

Kemal Derviş, WB (Dünya bankası)nda ekonomi uzmanı olarak çalışan bir memurdu.

Ve Dünya Bankası hesabına çalışıyordu.

Dünya Bankası, O' ndan Türkiye'nin yeni ekonomi haritasının raporunu istedi.

Sherman Robinson ve Jaime de Mello adlı çalışma arkadaşlarıyla hazırladıkları raporlarla Ülkemiz bu sürece sokuldu.

“The Foreing Exchange GAP, Growth and Industrial Strategy in Turkey“ Washington.1978

Küresel savaş devam ediyor.

Bizde onları tanıyarak devam ediyoruz.

{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }