Hazır destek almışken

Abdullah DÖLEK gazetemiz Yerel Güç’ü ziyaret etti. Daha önce karşılaşma fırsatı bulamadığımız Ödemiş’in çiçeği burnunda kaymakamını bu ziyaret vesilesiyle tanımış oldum.
 
                Ziyaret sırasında genel konulardan, yerel konulara bir beyin fırtınası yaşandı. Tanıyabildiğim kadarıyla yeni kaymakamımız Ödemiş’e renk verecek, farklı bir hava kazandıracak izlenimi uyandırdı. Genç, gençliğini de görünümüne fazlasıyla taşımayı başarmış olan sayın Dölek aslında bir hayli tecrübeli. Bolu, Erzincan, Osmaniye ve Adana ilçelerinde kaymakamlığın yanı sıra Erzurum ve Adana’da da Vali Yardımcılığı görevlerinde bulunan Abdullah DÖLEK umuyorum kentimizde de başarılı çalışmalara imza atacak.
 
                 Gazetemizi ziyaret etme nezaketinde bulunan kaymakamımızla yaptığımız sohbet güzel ve verimliydi. Genel konulardan, basın ile idarenin ilişkilerinden, basın ilkeleri ve izlenecek tutumdan, kişilerin davranış şekillerinden bahsederken sıra yerel konulara geldi.
 
                 Bu konuşma sırasında en akılda kalıcı şey “belediye hoparlörlerinin” kaymakam beyin de dikkatini çekmesiydi. Bu konu ile ilgili yıllardır söylediğim bir şey var ki o da “günümüzde hoparlör yoluyla ilan ya da tanıtım yapılmasının çağ dışı” olduğudur. Görüntüsü bile göze hoş gelmeyen ve elektrik direklerine kondurulmuş hoparlörler benim için ses kirliliğinden başka bir şey ifade etmiyor. Kentimizde yayımlanan 4 adet gazete ile yine kentimizde yayın yapan  2 adet radyo ve 1 yerel televizyonu dışında hemen her eve internetin girdiği, yüzlerce televizyon kanalının takip edildiği bu devirde hala hoparlör kullanımını anlamak mümkün değil. Gerçi değerli büyüğüm İl Genel Meclisi üyesi Adnan Saygılıer yıllardır esnaflık yapmanın da etkisiyle ve alışkanlıklardan dolayı olsa gerek bu fikrimize karşı çıksa da sayın Dölek’in de dediği gibi kaymakamlığa bağlı fon, vakıf ve yardım kuruluşlarına giden vatandaşların birçoğu yaşlı ve muhtaç durumda olmasına rağmen bütün duyurular onlara ulaştığına göre halkın duyamayacağı iddiası ile hoparlöre yönelmek, bana çok da gerçekçi gelmiyor.
 
                 Ödemiş Belediye Meclis Üyesi ve aynı zamanda köşe yazarımız olan Mustafa Ali Fırtına Haziran ve Temmuz ayları meclis toplantılarında konuyu gündeme getirmişti. Yine geçtiğimiz sene Ağustos ayında yayımlanan “çile bülbülüm çile” başlıklı yazımda da hoparlördeki ses kirliliğinin başka bir  boyutunu gündeme getirmiştim. Bu konuyu sayın Dölek’in dikkatini çekmesiyle yeniden bu satırlara taşıdım.
 
                 Sohbet sırasında sayın Dölek “bu, Ödemiş halkının vazgeçilmez bir alışkanlığı, geleneği mi?” diye sordu. Tam tersi birçok kent sakini bizzat bana “Avukatım bu konuyu yaz, biz cenaze ilanı da kulağımızın dibinde bağıran birini de duymak istemiyoruz. Bana ne X marketin peynir indiriminden, bana ne ziraat borsasından, bir türlü köy olmaktan kurtulamadık…” gibi serzenişlerde bulunmakta. Bunu kendisiyle de paylaştım ve “velev ki halk öyle istesin, bu modern ve sağlıklı bir uygulama değil, yöneticilerin bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmaları gerektiğini düşünüyorum” dedim.
 
               Belediye Başkanı sayın Bekir KESKİN’in Ödemiş’in kent kimliği kazanması konusundaki hassasiyetini gerek yaptıklarından gerekse söylemlerinden biliyoruz. Hatta birileri gibi ismini belediye hoparlöründen bağırttırıp pazarcı esnafına “hayırlı işler” dilemeyen sayın KESKİN’in bu konuda radikal bir karar alıp çağ dışı görüntüden ve ses kirliliğinden kenti kurtarmasını beklemek çok da yersiz olmaz değil mi? Hem de pırıl pırıl Kaymakam’ımız benimle aynı fikirdeyken…
{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }