Bölgenin 4 yıl önce doğal sit alanı ilan edilmesi sonrası sıkıntıların başladığını belirten Gölcük Mahalle Muhtarı Ferit Aynalı, “Gölde ve çevresinde rutin temizlikler yapılıyor ama normalde ‘ağır bakım’ temizlik yapılması gerekiyor. Yapılmıyor” dedi. İşletmeci Semih Akcam ise kurumları kapı kapı gezdiklerini ve sonuç alamadıklarını söyledi.
“İzmir’in Abantı” olarak bilinen Gölcük Gölü’nde kirlilik endişe verici bir noktaya geldi. Yer yer balık ölümlerinin yaşandığı ve kötü kokunun önüne geçilemediği gölün, doğal sit alanı ilan edilmesi sonrası temizlik noktasında görev karmaşası yaşandı. Ne belediye ne de bakanlık kurumları tarafından gölde 4 yıldır derin temizlik yapamazken günübirlik bölgeye gelen vatandaşların yaptığı kirlilik de gölü etkiledi.
AĞIR BAKIM YOK, VATANDAŞLAR DA DUYARSIZ
Gölcük Mahalle Muhtarı Ferit Aynalı, gölde 4 yıldır ağır bakım yapılamaması sebebiyle gölün habitatında bozulmalar yaşandığını, yer yer kötü koku ve balık ölümlerinin meydana geldiğini belirtti.
Aynalı açıklamasında şunları söyledi:
“Rutin temizlikler yapılıyor ama normalde bir “ağır bakım” temizlik yapılması gerekiyor. Şöyle bir durum var, Burası 3-4 yıl önce Cumhurbaşkanı kararnamesiyle “doğal sit alanı” ilan edildi. Bu yüzden ağır bakım yapılamıyor. Hiç kimse yapamıyor. Gölde, vatandaşların duyarsızlığından doğan bir kirlilik de var. Mesela örnek vereyim, mangal yapanlar geliyor, mangalın közünü olduğu yere boşaltıp gidiyor. O pislik rüzgârla birlikte göle gidiyor. Geçen yıl balık ölümleri olmuştu ama bu sene böyle bir problem kalmadı”
KAPI KAPI GEZDİK HERKES BİRBİRİNE ATIYOR
4 yıldır bölgede işletmesi bulunan Semih Akcam ise Gölcük Gölü ve çevresinde yaşanan kirlilik ve koku sorununu şu cümleler ile anlattı:
“Balık ölümleri devam etmiyor ama göl yıllardır temizlenmiyor. Dışarıdan gelen misafirlerin yiyecek ve içeceklerini göle atmalarından kaynaklanan bir kirlilik var. Koku oluyor mesela. Bir çamur kokusu oluyor ve bu ağır bir koku olarak yayılıyor.
Burayla ilgilenen yok. Kapı kapı gezdik, herkes birbirine atıyor. Ödemiş Belediyesi’ne gidiyoruz, ‘İzmir Büyükşehir’in sorumluluğunda’ diyorlar. İzmir Büyükşehir’e gidiyoruz, ‘Kaymakamlığın yetkisinde’ diyorlar. Kaymakamlığa gidiyoruz, ‘Su Kurulu ilgileniyor’ diyorlar. Su Kurulu’na gidiyoruz, ‘Bizimle alakası yok, Tabiat Kanunu’ndan dolayı sorumluluk bizde değil’ diyorlar. Oraya başvuruyoruz, bu sefer başka bir düzen çıkarıyorlar. Yani nereye gitsek, elimiz boş olarak geri dönüyoruz”