Appak, 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişiminin üzerinden dokuz yıl geçtiğini hatırlatarak, bu kalkışmanın laik Cumhuriyet'e ve demokratik hukuk devletine karşı yapıldığını, asıl sorumluluğun ise bu zemini hazırlayan siyasi tercihlerde aranması gerektiğini vurguladı.
Siyasi Sorumluluk ve Darbe Sürecinin Analizi
Eğitim-İş olarak halkın iradesine yönelik her türlü darbeye karşı olduklarını belirten Appak, 15 Temmuz'a giden süreçte devlete paralel yapılar inşa eden, eğitimi cemaatlerin ve vakıfların insafına terk eden, kamu kaynaklarını ve kadroları bir dini yapıya teslim eden siyasi iradenin sorumluluğunun açık olduğunu ifade etti. Appak, hain darbe girişiminin, laikliği istismar ederek tarikatları devletin asli unsuru haline getiren politikaların doğrudan sonucu olduğunu savundu.
Darbe Sonrası Süreç ve Güncel Durum Değerlendirmesi
Darbe girişiminin ardından laik ve demokratik Cumhuriyet'in kurumlarını güçlendirmek yerine, darbe girişiminin bahane gösterilerek Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildiğini ve binlerce eğitim emekçisinin hukuksuz biçimde görevlerinden alındığını dile getiren Appak, siyasi iktidarın ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yönetmeye başladığını kaydetti.
Bugün gelinen noktada, tasfiye edilmesi gereken tarikat ve cemaat yapılarının eğitimde ve kamu yönetiminde yerleşik hale getirildiğini öne süren Appak, bilim dışı müfredatların, gerici vakıflarla yapılan protokollerin ve laikliğe dönük sistematik saldırıların eğitim alanında yeni bir karanlığı dayattığını belirtti. Appak, eğitimde liyakatin yerini sadakate bıraktığını ve kamusal ile bilimsel eğitim anlayışının zayıflatıldığını sözlerine ekledi.
Geçmişten Alınmayan Dersler ve Benzer Politikalar
İktidarın geçmişte FETÖ ile kurduğu ve yıllarca sürdürdüğü ortaklığın, darbe girişimiyle birlikte son bulsa da bu deneyimden gerçek bir ders çıkarılmadığının açık olduğunu vurgulayan Appak, bugün benzer bir tablonun "barış süreci" adı altında yürütülen görüşmelerde karşılarına çıktığını söyledi. "Çözüm" adıyla meşrulaştırılan süreçte kullanılan söylemlerin, terör örgütü liderine "kurucu önder" veya "sayın" gibi ifadeler kullanılmasının, toplumu aldatmaya ve muhalefeti susturmaya yönelik stratejilerin ürünü olduğunu savundu.
Appak, tıpkı FETÖ sürecinde olduğu gibi, halktan gizlenen ilişkilerin gün geldiğinde ters yüz edildiğini ve sorumluların hesap vermeden süreci terk ettiğini belirterek, bu benzerliklerin iktidarın samimiyetsizliğini ve ilkesizliğini bir kez daha gözler önüne serdiğini ifade etti.
Eğitimin Geleceği ve Atatürk İlkelerinin Önemi
Eğitim-İş olarak bir kez daha uyardıklarını belirten Appak, 15 Temmuz'dan çıkarılması gereken en önemli dersin; Cumandhuriyet değerlerinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin tümüyle benimsenmesi ve kararlılıkla savunulması gerekliliği olduğunu vurguladı. Laiklik, demokrasi, hukuk devleti, bilimsel düşünce, halk egemenliği ve çağdaş eğitim anlayışının bu ilke ve değerlerin ayrılmaz parçaları olduğunu hatırlattı.
Mehmet Appak, bir ülkenin geleceğinin çocuklarına verilen eğitimle şekillendiğini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini inşa edecek kuşakların ancak laik, bilimsel, çağdaş ve kamusal bir eğitim sistemiyle, Atatürk’ün yol göstericiliğinde yetiştirilebileceğini söyledi.
Basın açıklamasının sonunda, hain darbe girişiminin 9. yılında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü bir kez daha hatırlattı:
"Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir."