BAŞBAKAN’ın SÖZÜNÜ ETTİĞİ GELİN

Kışkırtırcı olmamak için on gündür bu konuyu yazmadım. Gazeteci Abdülkadir Selvi yazınca bu yazıyı yazmaya karar verdim.

 

            On gün önce kadar, Başbakan gurup konuşmasında; “Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler“ tarzındaki yakınmasını, olayları takip eden insanımız hatırlayacaktır.

            İtiraf etmeliyim ki; gündemin bu kadar yoğun olduğu ülkemizde özellikle son günlerde, halkımız adeta abandone olmuş boksör haline döndü. Ben şahsen böyleyim. Araştırdım. Hadisenin tam boyutunu Abdülkadir Selvi yazısında efendiliğinden ve üzüntüsünden olayın derinliğine inmemiş.

            Gerçek aynen şöyle cereyan etmiş:

            “İstanbul’da bir büyük ilçenin Belediye Başkanı’nın gelini olan Z.D. Hanım, 1 Haziran Cumartesi günü, bebek arabasındaki çocuğu ile birlikte, vapurla Adalar’dan dönüyormuş. Kabataş İskelesinde vapurdan inmiş. Göstericiler, ondan önce yaşlı bir erkekle yanındaki başörtülü kadını rahatsız etmişler.

            Genç Hanım, kendisi de başörtülü olduğu için herhangi bir şekilde rahatsız edilmekten kurtulmak amacıyla bir an önce oradan uzaklaşmaya çalışmış.

BU ALÇAKLIĞIN İZAHI YAPILABİLİR Mİ BİLMİYORUM?

            Bu 26 yaşındaki genç hanım yolun karşısına geçtiğinde, bir başka gösterici gurubun içine düşmüş.

Önce, bir gösterici kız yürümüş üzerine. Bu anarşist kız bununla kalmayıp arkadaşlarını çağırmış.

“ Gelin! Burada bir gerici var!” Demiş

“ Tayyib’in familyasından bir o..p.” diye de hakaret etmiş

Sonra başındaki örtüyü çekip almaya çalışmış. O sırada diğer gösterici erkekler de gelmiş ve onlar da genç anneye vurmaya başlamışlar. Bunlardan birisi bebek arabasından çocuğu alıp, havada sallamaya başlamış.

            Alçaklık ve vahşet burada bile bitmemiş.

            İnsanlığın en pespaye görüntüsüne yüzlerce kişi şahit olmuş.

            Erkeklerden bazıları, yere düşmüş bulunan genç kadının üzerine (burada ne diyeceğimi bilemiyor ve bu alçaklık, bu iğrençlik, bu vahşet, bu çirkeflik nasıl anlatılır bilemiyorum ve utanarak yazıyorum) işemiş, yani idrarını boşaltmış.

            Bu olay İstanbul’un göbeğinde, Beşiktaş semtine yakın bir alanda Kabataş Vapur İskelesi’nde yaşanıyor saygıdeğer okurlar, siz tahayyül edin artık ötesini.

            Neden sonra polisler gelmiş, genç kadını ve bebeğini bu vahşi köpeklerin elinden kurtarmış.

            Kelimelerimle haddimi aştım, affola.

            Herhalde siz saygıdeğer okurlarımın da bu vahşete söyleyecek pek çok şeyi vardır, bundan eminim.

Kim bilir buna benzer ne hadiseler daha yaşandı.

            Hani, çokça olarak polis şiddetinden bahsetmek günümüzde moda ya! Bu hadise karşısında içlerinde azıcık insanlık deprenişi hissetiler mi? Ve bunun için Amerika’daki ünlü gazetelere tam sayfa ilân vermeyi düşündüler mi?

Utanmadan “ben çapulcuyum“ diyen iş adamları oldu son olaylarda. Bu karakter yoksunu, utanmaz zenginler bu kadarı da olmaz diyebildiler mi acaba. Küçük bir vicdan muhasebesi yapabildiler mi ?

            Acaba, bu alçaklık, Gezi Parkı’ndaki anarşistlere tam pansiyon hizmet veren İstanbul’un “ kaymak tabakası“nın izzeti nefsine dokundu mu? Bu alçaklıklar?

            Yoksa başörtülü ise; onun üzerine işenebilir hükmüne mi vardı insanlıktan çıkan mahlûklar.

Hatta bunların bebekleri bile “işkenceye maruz bırakılabilir“ mi dediler.

            Bir garabet daha yaşandı, o günlerde Taksim’de. Hani Cuma namazı kıldılar, Taksim Gezi Parkında, şimdi onlara sesleniyorum. “Antikapitalist Müslümanlar! Siz namaz kılarken veya Cuma hutbesi okunurken, Taksim’in biraz aşağılarında, sizin bacılarınızın üzerine işendiğini siz nasıl hissettiniz. Duygularınızı öğrenebilir miyiz?

BOSNA’da AYNİ ŞEYİ SIRP ÇETECİLERİ DE YAPMIŞTI…

Antikapitalist Müslümanlar! Gördünüz mü birlikte hareket ettiklerinizin, bir başka kıtasının hangi alçaklığa imza atabileceğini. Duymuyorum!

Ne dediniz cevap verin?

Bosna’da, ancak Sırp çeteciler böyle yapmıştı, Müslüman kadın ve kardeşlerimize.

Onlar da acaba, üzerlerine işemişler miydi tecavüz ettikleri Boşnak kadınlarının?

Alçaklık nasıl bir karakter ki, insan üzerine yapışabiliyor.

            Öyle sanıyorum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bunları duydu ve hissetti ki, yüreği yandığı anlaşılıyor. Acıda kıvranmasını hissetmiyor musunuz

Tüm bunlar için, gece yarıları dünyaya seslenmek gereği duydu hep. Onun için meydanlarda da çığlıklarını duyuyoruz.

            Çok merak ediyorum. Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ da duydu mu bu hadiseyi ve acaba ne yaptı? Bilen var mı aranızda sevgili okurlarım?

Başbakan’ın elinin tersi ile ittiği Avrupa Parlamentosu acaba bunları duymadı mı? ABD’den, AB’den ahkâm kesen diplomatlar niye bu konuya sessizler?

Tayyip düşse de bayram yapsak duyguları içindedirler mutlaka. Çok avuç yalarlar.

            Buradan tüm insanımıza sesleniyorum!

Yüreğinize bir bakar mısınız? Orada ne var?

Bir et parçası mı? Bir insanlık damarı mı?

Ekin Pazarı cemaati, Huu! Sesimi duyan var mı?

            Sözün özü : Son hadiseler, insanın aklını ve yüreğini imtihana sokan hadiselerdir..Nokta…

            Saygılarımla. 

{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }