Sultan II. Abdülhamid’in güzel bir sözü var. “ Dünyada hiçbir ihtilalci görülmemiştir ki; yıkmakta gösterdiği başarıyı, yapmakta da göstersin”  Sultan Abdülhamid’in bu sözü zamanın çalkantılı siyasal olayları için söylediğini biliyoruz ama, bu durum aynı sözün günümüzde de geçerliliğini ortadan kaldırmıyor.
 
Nitekim, Cumhuriyetin kurulduğundan bu yana, “netekim” ifadesi ile başlayan ve kişinin kendi egolarını anlatmaya yarayan cümleler ile açıklanan askeri müdahaleler, bırakın yeni bir şeyler yapmayı, ihtilal anayasaları  gibi kalıcı tahribatlar ile yıkımlarını sürekli hale getirmişler.
 
Kendi egolarından başka hiçbir inisiyatifi kabul etmeyen, bilmeyen ve tanımayanların müdahale ettiği her konu, tarihe büyük bir yıkım ve tahribat hikayesi olarak geçmiş.
 
Eksik ya da kusurlu ama temel ilkelere uygun olarak halkın kendi kendini yönetmesinden hoşlanmayanlar, yönetime el koyduklarında, verdikleri kararlar ile, ülkemizdeki demokrasi bilincini temelden budamış ve yerine bu anlamda hiçbir eserin temelini dahi atamamışlar.
 
Bu arada malumunuz, ihtilal illa ki silahla da yapılmıyor. Siz yıkmak isteyin yeter ki, yıkmanın bin bir türlü yolu ve yöntemini şeytan aklınızın en ücra köşesine kadar servis ediyor. Bazen en demokratik yaklaşımlar ya da sorumluluk sahibi olunduğuna dair eylemler  ile de birilerinin demokrasi bilincini ve temel sorumlulukları dinamitlediğini görüyoruz tarihte.
 
İşte bu nedenle 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat ülkemizin demokrasi  serüveni içinde her ne ise; eğitimde, ekonomide, sanatta ve kültürde de bazı kökten müdahaleci tutum ve kararlar , aynı statüde ele alınması gerekmekir.
 
Siz bir yandan tüm ders kitaplarını çocuklara ücretsiz verme imkanına kavuşurken bir yandan da o ders kitaplarının içini boşaltabilir, onca sanatçımız dururken  İsmail YK’yı sanatçı olarak takdim edebilirsiniz. İçi boşalan eğitim sistemi ile de okulların yerine dershanelerin almasına, çocuklarımızın daha okula yeni başladığı mini mini birler düzeyinden itibaren, yarış atı gibi “sehven şifreli” ya da “şifresiz ama x dershanesinin” müfredatına uygun  sorularla boğabilirsiniz. Okullar görevini yaparken, dershaneler “Türkiye birincisi bizden” reklamlarını boy boy gazetelerde yayınlatabilir.   
 
Siz bir yandan yargıyı bağımsız hale getirmek için tüm yargı mensuplarının kendilerini yönetecek üst kurulları seçmesini temin edebilir, diğer yandan da adaleti geç tecelli ettirerek , yıllarca süren davalardan nemalanabilirsiniz.
 
Siz bir yandan demokrasinin en temel haklarından biri olarak halkın önüne seçim sandıklarını şeffaf bir şekilde koyabilir ama diğer yandan da siyasi partiler ve seçim yasalarını imkanınız olduğu halde değiştirmeyerek; o sandıklardaki seçenekleri kendi isteklerinize ve egolarınıza indirgeyebilirsiniz. Halkın kimi seçeceğine 3-5 kişi karar verebilir, halkın desteğini alan vekil adaylarının üzerini çizmek için, kaleminizin sürekli sivri ucunu kullanabilirsiniz. İki lafınızdan biri demokrasi olabilir ama, iş meclisteki işleyişe gelince kafanızdakileri noter gibi onaylayan vekiller isteyebilirsiniz.   
 
Siz bir taraftan  ahlak, din, adalet mesajları ile toplumsal ahlakı ve maneviyatı yaygınlaştırabilir; diğer taraftan ise, şerefsiz kişilerin kasetlerini şerefsizce servis edebilir, şerefsiz kasetçileri cezalandırmamak için kürekleri aheste çekebilirsiniz. Bir taraftan toplumun maneviyatına hitap ederek büyük kitlelerin desteğini alabilir, diğer taraftan ise aldığınız desteği ülkenin siyasal yapılanmasındaki çıkarlarınıza,  ulusal ve uluslar arası bağlantılara, dengelere peşkeş çekebilirsiniz.
 
Siz belediye başkanı olabilir, halkın oyunu alabilirsiniz. Ancak aynı zamanda oy alırken verdiğiniz sanal sözleri unutabilirsiniz.  Yol yaparsınız, kanalizasyon yaparsınız, park yaparsınız, vatandaşa içme suyu verebilirsiniz ama bir yandan da, yol yaparken tarihi katledebilir, köprüleri, hamamları, hanları bıçak gibi ortasından kesebilirsiniz. Başkanı olduğunuz toplumun geçmişi ile bağlantısını koparır, sonrada tarihten yoksun nesillerin gelmişinize geçmişinize sövmesine sebep olabilirsiniz. Otel yapmak isterken sinemayı, kafeterya yapmak isterken meydanı, geçit yapmak isterken tarihi sokakları, büfe yapmak isterken kültür alanlarını, cadde yapmak isterken de hamamları, çeşmeleri, konakları yok edebilirsiniz.  
 
Sonra da yıktıklarınızın, yok ettiklerinizin, kaybettiklerinizin  maketlerini yapar, egolarınızla donattığınız salonlara koyabilirsiniz..
 
Bunlar da ihtilal değil midir ?
 
Hazır ihtilaller yargılanıyorken bunları da yargılasak nasıl olur acaba ?