Çocuğunuzu çok seviyor ve onun zarar görebileceği her şeyden korumak istiyorsunuz. Evde gözünüzün önünden ayırmıyor, okula veya arkadaşlarının yanına gönderirken ardı ardına öğütler sıralıyorsunuz. Peki, siz de çocuğunuza, “sınıfındaki engelli çocukla ayni sırada oturma!” ya da “okuldaki roman veya Suriyeli çocuklarla arkadaşlık yapma” diyenlerden misiniz? Kaynaştırma eğitimiyle okula başlayan ‘otizmli’ bir çocukla, sizin ‘normal’ çocuğunuzun ayni sınıfta kalmasına itirazınız mı var?
Pek çok kişi, bu örnekleri acımasız bulabilir, ancak evlâdını bu şekilde yetiştiren ailelerin sayısı maalesef hayli fazla. Zira toplumun ‘normal’ modeli dışındaki insanları temsil edenlerin en büyük şikâyeti, okulda ailelerin ayrımcılığına maruz kalmak. Görme engelli, otizmli, down sendromlu veya diğer dezavantajlı yüzlerce çocuk, anne-babalarının ayrımcılığı yüzünden yalnızlaşıyor. Sadece onlar değil, anne babası boşanmış çocuklar da okul sıralarında dışlanıyor. Ayırımcılık, bu öğrencilerin başka sınıflarda eğitim almaları için okul idaresine baskıya kadar gidiyor.
Bu muameleye maruz kalan çocuğun dünyasında nasıl yaralar açılacağı herkesin malûmudur.Ancak ailelerin kendi evlâdına karşı hassasiyeti diğer çocuktaki yıkımı görmezden gelmelerine sebep olabiliyor. Peki,aslında iyiliğini istediğiniz evlâdınız, bu tavrınızdan nasıl etkilenecek? Bir düşünelim. Onu gerçekten korumuş oluyor muyuz? Konu ile ilgili Uzman psikolog, pedagog Halenur Kılıç neler diyor.
“ Toplumdaki tek tip normal/sağlıklı insan modeli algısına dikkat çekiyor.”
“ Bunun dışındaki kişiler, normal olmayan gibi görülüyor. Ne yazık ki, çocuk eğitiminde olumsuz yönlerini bu şekilde görüyoruz. Bunun kişilik gelişiminde büyük zarar verdiğini söyleyen uzmanımız; “    Kendinden farklı olanı anormal görmek, hatta bazen onların sevilmeye lâyık olmadığını düşünmek, çocuğu empati duygusundan uzaklaştırır. Tam tersine acımasız davranmaya sevk eder, uyarısında bulunuyor.
ALAY ETME ALIŞKANLIĞI VARSA, KENDİMİZİ SORGULAMALIYIZ…
Okulda, bir hastalığından dolayı saçları dökülmüş ve bu sebeple şapka takan bir kız çocuğunun başından arkadaşlarının şapkasını çıkardığını ve ona güldüklerini anlatan pedagog Hanım; “Bunu yapanlar 9-10 yaşındaki öğrenciler. Yani empatinin yerleşmeye başlaması gereken dönem” diyor. Çocuğun bu davranışının altında yatan ruh hali ise, “Hasta ve saçları yok, demek ki normal değil, demek ki ben onunla alay edebilirim, çünkü sevilmeye değer biri değil.” düşüncesi. Aileler çocuklarını insanları yargılamadan, sınıflandırmadan, oldukları gibi sevmesi gerektiğini öğretmezse bu davranışlar neredeyse kaçınılmaz. Ayni dışlanma ve alayın etkilerini, sınıfta kilo olarak diğerlerinden fazla olan çocuklar üzerinde de görebiliriz.
Alay etme, aşağılama, lâkap takma gibi davranışları olan bir çocuğumuz varsa, onu eğitirken neyi yanlış yaptığımızı sorgulama zamanı gelmiş demektir. Çünkü çocuklar, büyüklerinin hareketlerini, sözlerini, davranışlarını taklit eder. Bu nedenle önce aileler hepimizin ayni olduğunu, birbirimizin haklarına saygı duymamız gerektiğini kabul etmeli.”
Saygılarımla.