Bu sene Eylül'de Tire'de üst üste tam bir yaprak dökümü yaşandı. En üzücüsü de özellikle benim yaşıtlarımın çocukluk hatıralarına kazınmış olan "Şekerci Yalçın Amca" ve "Kolanyacı Lütfü Amca", Büyükbaba diye hitap ettiğim eski Esnaf Kefalet Başkanı Kamil Duman vs. gibi Tahtakale eşrafının da birbiri ardına bizleri terk etmiş olması.

Sizi bilmem ama ben, özellikle babam Yalçın Küçet olmak üzere bu tanıdık simaları, eski esnaflık ilkelerine sıkı sıkıya bağlı beyefendi değerleri tek tek yitirdikçe sanki çocukluğumu tamamlayan bazı parçaları da kaybetmiş gibi hissediyorum.

Babam aramızdan ayrılalı bugün 52 gün oldu. Her önemli günümüzde bize yazdığı bir şiiri armağan etmeyi ihmal etmeyen bu duygu dolu insana, -maalesef yaşarken bir jest yapıp bir şiir ile karşılık vermeyi ihmal etmiş olmanın da ezikliği ile- çocukluğuma ve eski Tahtakale esnafına duyduğum özlem ile ben de bir şiir kaleme almak ve bunu başta babam olmak üzere tüm eski Tahtakale Eşrafına armağan etmek ve biraz da sizlerle eski günleri yâd etmek istedim. Benim gibi o günlere özlem duyanlara...

ŞEKERCİ YALÇIN KÜÇET’İN ANISINA YAZILMIŞTIR:

ŞEKERCİNİN ĶIZI

Kızının değişiyle rengârenk camdan çıtır şekerler,

Ne güzel dururdu şık vitrininde irili ufaklı tarçın kokulu akideler;

Sade, fıstıklı, allı–güllü taze lokumlar; portakallı, limonlu, bademli drajeler,

Pahalı diye bayramdan bayrama alınabilen yaprak motifli Madlen çikolatalar,

Adeta gelin diye el ederdi biz çocuklara, kırmızı ibikli horoz şekerler…

Öyle masalsı bir albenisi vardı ki o küçük ama samimi dükkânının

Tahtakale’nin en sevilen, güler yüzlü ve hatır naz şekercisi "Şekerci Yalçın“

Açtı mı sergisini, “Cennet" açıldı diye bağıran çarşı esnafının küçük çocukları,

KURTULUŞ’un sevimli öğrencileri ve güpegündüz okulu asıp çarşıda kaçamak yapan ŞAİK’in cesur ve afacan gençleri, bu hoş tatları tatmaktan daha başka ne isterdi?

TİRE TAHTAKALE‘de hoş sohbetli Şekerci Yalçın, senin yüreği geniş ama dar mekânın,

İhtiyacı olsa da olmasa da ya almak için bir merhabanı, ya içmek için bir fincan kahveni

Veya bir bardak çayını ya da dinlemek için senin espri dolu hoş sedanı;

Çoluk-çocuk, gençler ve seni seven insan canlısı müşteriler doldururdu her daim dükkânını

İhtiyacı olan da olmayan da gelirdi, o tatlı dilin, hoş sohbetin ne kadar da sevilirdi;

Takdim edildikçe bitmeyen artan, “ikram senden, bereketi Allah'tan“ denirdi,

Parası olmayan minikler sonra da verse -hatta hiç vermese de- olurdu,

Onların dolamasa da elleri, dolar taşardı leblebi ile küçük pantolonlarının cepleri.

AYDINOĞULLARI'ndan kalma TİRE'mizin incisi bu tarihi mekânda,

Emekliliğin zaten üzmüşken hepimizi, Yokluğun hepten bedbaht etti seni sevenleri.

Özlemle gözler ararken TAHTAKALE eşrafının bu kibar ve naif şekercisini,

Ve sen bakarken uzaktan ve el suallerken bize göğün semalarından

Bu eski ve büyülü mekânda,

İster olsun bizzat emsalim ya da istersem sadece edeyim hayalin,

Fark etmez hangi yıl ve hangi zaman, dünün küçüklerinin-bugünün büyüklerinin

Çocuk gözlü pembe geçmişlerinde ve masalımsı dükkânının önünde,

Bir elinde kuruyemiş küreğin, diğerinde gazete kâğıdından külahın,

Yüzünde kalplere işleyen sıcak gülüşünle

Olacaksın gene eskisi gibi benim "Canım Babam", dünün çocuklarının “Şekerci Yalçın Amcası“

ve TAHTAKALE‘nin simgesi, namı diğer "Saygı Değer Şekercisi"

Ve gene fark etmez hangi yıl ve hangi zaman; dolaşırken ben bu mekânda,

İster olsun bizzat emsalim ya da istersem sadece hayalim,

Ben, ben olamam, olurum gene sene biricik kızın:

Şekerleri satmaktan çok, yemektir hayali; en sevdiği ise iki renkli çubuk ile nane şekerleri.

Gözünde beyaz çerçeveli, pembe camlı ÜLKER’in eşantiyon güneş gözlükleri;

Tüm çarşının küçük gülü; Büyükbaba Kamil Duman’ın, İrfan Elmalı, Sabri Kıvanç

Kenzi Öz Amcalar ve Bülent Üney abinin sevgilisi; "Şekerci Yalçın'ın Biricik Kızı!

Ben ben değil, olurum gene "Babasının Küçük Kızı"

Şekerci Yalçın Küçet’in Kızı:

Aysun Bayizitlioğlu

Editör: Haber Merkezi