Herkesin bir aradığı kalp vardır aslında. Özlem duyar uzakta kalmışlara.

Karanlığa bir kandil yak kalma yalnız ey gönül. Vakitsiz açmaz gönül bahçesinin çiçekleri. Papatyaların arasında bulduğum lale misin yoksa denizin kabuğunu getiren dalga mı? Ya da ağaçların dallarını eğen rüzgar mı?...

Islandığım yağmurum toprak senin kokunu mu getirdi bu kokan misk midir?

Bir damla gözyaşı uyandırır toprak anayı ağaçlarının yaprakları yeşerir. İnsan sevgiyle var olmuştur. Doğan bebek annenin sevgisine nasıl muhtaç ise bütün canlılar sevgiyle ayakta kalır. Sevmek ne kadar güzelse sevilmekte bir o kadar güzeldir. Merhamet tarlası olmayan gönlün sevgisinde ağaçlar meyve vermez azizim. Verimsiz tarlanın solan gülleri kim büktü sizin boynunuzu hiç mi güneş açmadı yapraklarınıza yoksa gülünüzü seven dikeniniz yüz mü çevirdi....

Unutma ey gönül seni dikeniyle sevmeyenden, kendi gözyaşlarıyla toprağını sulamayan, kendine ışık olmayan senin yoluna aydınlık veremez. Hep güneşli havada yürümekle bir yere varamazsın, yağmuru, karı, soğuğu görmeyen ne bilsin yazın açan güneşin kıymetini.

İnsan ömür denen yolu yarıladığında etrafındaki kalabalık karanlığa bürünür. Az insan çok huzur arar çünkü öğrenmiştir deli gönül dostluğun ne olduğunu. Bu tecrübe midir yoksa yaş mı geçmiştir bilinmez. İnsan aynı yağmurda kaç kere ıslanır kurur bilinmez ama ne zaman yolu yarıladı o zaman anlar aynı yağmurda ıslanmamayı. Huzur bulduğunuz seven gönüllerde çiçek açmanız dileğiyle.

Şunu da bilmek gerek güzeli herkes sever önemli olan gülü dikeniyle, kışı soğuğuyla sevmek. O zaman sevgiler daha gerçek daha büyük olur özlem duyulan toprak değilse hiçbir şey için geç değildir...

Editör: Haber Merkezi