Bugün öncelikli olarak geçtiğimiz günlerde gazetemizde yer alan “Demokrat Parti’de Nazım Çulcu sesleri yükseliyor” başlıklı habere değinmek istiyorum.

Demokrat Parti Tire Teşkilatı’nın son yerel seçimlerden bu yana sıkıntılı bir süreç yaşadığını ve içten içe kaynayan bir kazan gibi içindekileri de dışındakileri de rahatsız ettiğini bilmeyenimiz yok. Bunca yangının, kargaşanın, yangının, ateşin, odunun  ardından bu kazanda ne pişirildiğini soracak olursanız, bana göre koskoca bir “hiç..!”

Olanların olduğu, gizli pazarlıkların el sıkışılsa da yürek birlikteliğinden yoksun sonuçlandırıldığı, işçilerin biçildiği, yenilerinin ekildiği, işe göre insanlar yerine, kızlara oğlanlara göre işlerin keşfedildiği, toz duman ve çamur içinde insanların gözlerinin körlük noktasına getirildiği bir sürecin ardından, kendilerini fasulyeden nimet sanan bir avuç aktörün yapbozları sonucunda Tire, Demokrat Parti açısından Türkiye’nin gözbebeği, göz nuru oluverdi.

Bekir Bey’le olmadı, Serkan Bey’le tutmadı ve iş geldi gitti derken üç tane demokrat kılıklının bir masadaki bol esprili toplum mühendisliği sonucunda gündeme her zaman olduğu gibi birden bire hatta afedersiniz yırtık dondan çıkar gibi bir Nazım Ağabey başımıza geçsin polemiği konuverdi.

Tire’nin siyasi genlerinde öteden beri var olan ve bir türlü kurtulamadığı bu tavlalı, tabureli, bastonlu, fötr şapkalı, yemekli, esprili, bol çatılı ama tabansız siyaset anlayışı yüzünden artık bu tür şeylere alıştık aslında. O kadar alıştık ki, masum halkımızın temiz kucağına bırakılan bu ebeveynsiz gündem maddelerindeki satır aralarını bile görmeyecek kadar yalama olduk diyebiliriz.    

Hadi biz alıştık bu tür tezgahlara, tepsilere, çanaklara da, koca koca parti başkanlarımızın, yöneticilerimizin meclis üyelerimizin neden çanak tuttuğunu bir türlü algılayamıyoruz vesselam. Neymiş efendim,  “Nazım Bey büyüğümüzmüş, ağabeyimizmiş, tecrübelerinden faydalanmak lazımmış…”  İyi de size ne kardeşim, bu Demokrat Parti’nin şu anki yönetiminin, delegelerinin, üyelerinin sorunu değil mi? Onlar karar veremiyor mu? Verebilir vermesine de, mikserliği kim yapacak bu durumda, değil mi ama?

Bu işin bir boyutu… Bir başka boyutunu anlatmaya başlamadan önce. Bir anımı anlatacağım. Günün birinde yine bu konulara benzer bir konudan dolayı, Nihat Hoca’dan, Nazım Çulcu’dan ve bilumum mesleklerimiz olan sinemacılık, yorgancılık, halıcılıktan bahsetmiştim daha doğrusu eleştirel bir yazı yazmıştım.

Öğretmenevinde sıklıkla oturduğumu öğrenen o yazımızın aktörlerinden futbol aşığı bir ağabeyimiz bana dedi ki, “Yaz Seyfullah yaz..! Kötü de olsa yaz. Sen yazdıkça şurama çarpar gol olur, gündemde kalırım” Vay bee dedim içimden… Ve o gün bu gündür de, o kişiler hakkında bir yazı orucuna girmiş durumdayım. Ama şu anda orucumu kısmen bozmama neden olan zoraki haplardan dolayı, okuyucularımdan özür diliyorum. Anlattığım hatıra ne kadar da gerçekmiş bunu da gördük nihayetinde. Nicedir ortalarda görünmeyen AK Parti rozetli ağabeylerimiz çıkıp Nazım Bey adına demeçler verdi.

Şimdi ben sormak istiyorum, bayram değil seyran değil siz birbirinizi niye öpüyorsunuz ey ahali… Sen anlamazsın diyorsanız, sakın demeyin. Anladıklarımın halkımızın anladığı ile aynı olduğunu ve onları tekrarlamaktan çekinmeyeceğimi asla unutmayınız lütfen…  

Bakın işte sizin yüzünüzden çok önem verdiğim ve mutlaka anlatmak istediğim bir konuya değinemedim. Siz adamı siyasi kanser edersiniz de, koskoca Tire Devlet Hastanesi bile bir şey yapamaz alimallah. Zira bu hastalığın tıpta çözümü yok bildiğim kadarıyla…

Kısaca ele almam gerekirse, geçtiğimiz günlerde Belediye Başkanımız sayın Çiçek’in eski belediye binamızı “kent müzesi” yapma fikirleri depreşiverdi. Geçtiğimiz yıl bunun yanlış olduğunu, kent müzesi kavramına karşı olmadığımızı ancak, o binada mutlaka kültür merkezi yapılması gerektiğini söylediğimizde “bazı kişiler bize akıl veriyor” şeklinde bir cevap almıştık. Neyse ki, gündemden düşmüştü de biz de pek üzerine gitmemiştik.

Ama görülüyor ki, ne niyetler, ne akıl hocaları, ne de tek başına karar verme alışkanlıkları hiç değişmemiş. Taa Bursa’dan kent müzesi müdürleri getirilerek toplantılar yapılmış.

Her şeye rağmen buradan tekrar ifade etmek istiyorum ki, sayın başkanım ne olursun sanatçılarımıza, aydınlarımıza, eğitimcilerimize, vatandaşlarımıza, sivil toplum kuruluşlarımızın temsilcilerine ve halkımıza kulak verin de şu ilçemizin temel ihtiyacı olan kültür merkezi konusunda fikrinizi değiştiriverin.

Ölüm yok bunun ucunda. Doğruya doğru demek bu kadar zor olmasa gerek.