Özür faslı açılmışken…

Hafta sonu bir arkadaşımdan aldığım telefon üzerine hafta içinde sadece başlığına bakmakla yetindiğim bir haberin detaylarına inme gerekliliği hissettim. 

Ödemiş Belediye Başkanı Mahmut Badem’in “Köy Malları Satışı” ile ilgili basın açıklamasına yer verilen haberde Badem’in “Kapatılan Bozdağ Belediyesi’nde bir işçi 2012 yılında maaşlarını alamadığı için dava açmış. O mahkeme yeni sonuçlandı. Tam 73 bin TL işçi alacağı için icra geldi. Ben bunu ödemek zorundayım. Belediye başkanı, beni eleştiren zihniyetin partisinin belediye başkanıydı. Başkan geçtiğimiz haftalarda öldü ama borçları bana kaldı. Şimdi ben bu borcu ödeyeceğim” ifadelerini kullandığını CHP Ödemiş İlçe Başkanı Nazan Dönmez’in de karşı atak yaparak “Bizim dinimizde ölmüş kişinin arkasından konuşmak doğru değildir” sözleriyle geçtiğimiz kurban bayramında hacı olan belediye başkanına bir anlamda damardan girdiğini okudum.

Evvela sayın ilçe başkanı hanımefendi gibi birçok kişinin yanlış bildiği şu hususu düzeltelim. “Ölünün arkasından konuşulmaz” diye bir şey yoktur. “Ölünün arkasından kötü konuşulmaz” diye bir şey vardır. Yani ölünün arkasından iyi şeylerden bahsetmek kaydıyla pek tabi konuşabiliriz. “Ölüler hakkında kötü konuşmayın sonra dirileri üzersiniz” hadisi de bu hususu gayet net olarak açıklamaktadır.

Beni arayarak habere dikkatimi çeken arkadaşım “Rahmetli seni çok severdi” dedi. Bozmadım. Aslında rahmetli beni hiç sevmezdi. Ben onu çok severdim. Peki beni hiç sevmeyeni ben nasıl çok severdim?

Anlatayım…

Taraf olduğum şahsi bir davada, bıyıklı, kalıplı koca koca adamlar, makam, mevki sahibi kimseler hâkim karşısında doğruyu değil de doğurduklarını söylerken rahmetli beni hiç sevmediği halde doğruları söyleyerek adaletin tecelli etmesine sebep olmuş ve beni çok etkilemişti. Nihayetinde hala esaslı (!) görevler başında olan bu hayalperest abilerimiz yeniden adaylıkla ödüllendirilirken Mehmet Keskin gibi doğru söyleyenler kıyıya kenara itilmişti.

Kapa parantez…

Mahmut Badem’den başlayalım. “Ölü hakkında kötü konuşmuşsunuz ve dirilerde üzülmüş” bu husus sabit ve bana kalırsa sayın ilçe başkanı Nazan Dönmez bu konuda %100 haklı… Yani bence de özür dilemelisiniz! Belki dilediniz bile… (Benim tanıdığım Mahmut Badem bu hatayı yapmaz. Şayet yapmışsa da çok geçmeden telafi eder.) Her hâlükârda bu özür “Köy Malları Satışı” hususunda Badem’i %100 haksız çıkarmayacağı gibi Dönmez’i de %100 haklı çıkarmaz. Bu tamamen insani bir meseledir.

Ayrıca o açıklamadan sanki hayatta olan belediye başkanları bıraktıkları borçları kendileri ödüyormuş gibi de bir anlam çıkmış. Bu da açıklamanın enteresan olan bir başka kısmı… Zihniyet konusuna hiç girmiyorum. O terimde ötekileştiren ve bir o kadar da dışlayıcı bir anlam içermesi sebebiyle sayın başkana hiç yakışmamış. 

Şimdi gelelim başlığa…

Özür faslı açılmışken…

Cumhuriyet Halk Partisi’nde çok değil daha iki yıl öncesine kadar belediye başkanı olan ve on yıl boyunca belediye başkanlığı yapmış bir insanın vefatı üzerine parti önünde bir tören düzenlenmemesinin ayıbı acaba kime ait? Ben bunu merak ediyorum.

Bu özürü acaba kim dilemeli?

Peki ya partilileri cenaze töreninin yapılacağı Bozdağ’a taşımak için bir minibüs tutmakta mı akıllara gelmedi?

Anlayacağınız tam bir “tencere dibin kara, seninki benden kara” durumu…

İş politika yapmaya gelince adını kullan, soyunu kullan, sopunu kullan… Kullan babam kullan! Ama iş, iş yapmaya gelince yaylan babam yaylan!

Yok öyle üç köfte beş kuruş!

İki ay önce ölenle iki ay sonra ölenin arasında sadece tarih farkı vardır, vefa değil! Benden size tavsiye; “Bir şeyi ya tam yapın ya da hiç yapmayın!”

Hoş, partiye bina kazandıran adamın değil de o bahçeye çadır geren adamın adının büyük harflerle yazıldığı bir binada vefa da aranmaz ya!

Adamın daha kırkı çıkmadan şu düşülen hale de bir bakın!

Evet, bencede özür dilensin. Sağlı sollu saf olunsun ve o aileden derhal özür dilensin.

Yoksa bu pilav daha çok su kaldırır da kimse altından kalkamaz!

Bilin istedim.

Sevgi, saygı ve selamlarımla…