Zekat sözlükte; temizlemek, çoğalmak ve bereketlenmek anlamlarını ifade eder.
Zekat, belli bir malın, belli bir bölümü­nü, belli yerlere vermektir. Zekatın farz oluşu Kur'an, sünnet ve icma ile sabittir. Zekatın farz olmasının şartları vardır. Bu şartlar da şunlardır: Dinen zengin sayıla­bilecek miktarda mala sahip olunması, malın yıllık aslî ihtiyaçlardan fazla olma­sı, mal varlığının üzerinden bir yıl geçmiş bulunması, bu mala sahip olan insanın akıllı olması, ergenlik çağına girmiş ol­ması ve Müslüman olmasıdır.
Yıllık aslî ihtiyaçlar da şunlardır: İçin­de barınılacak ev, ticarî amaçlı olmayan ev eşyası, binek vasıtası, geçimi sağlama­ya yönelik dükkan, tezgah, sanat aletleri, giyim kuşam harcamaları, çocukların her türlü okul harcamaları, seyahat giderleri, tedavi giderleri, kitaplara yapılan harca­malardır.
Zekat vermek malı eksiltmez. Aksine malların korunmasını, güçlenmesini, daha bol olmasını sağlar. Bu sebeple her yıl mal varlığını hesap edip düzenli bir şekil­de zekatını ödeyen müslümanların mal varlıkları kat kat artar.
Zekat, cimriliği önler, insanların cö­mertlik damarlarını coşturur, hayır-hase-nat kapılarını açar. Mülkiyeti sağlamlaştı­rır. Mal ve servet düşmanlığını azaltır. İn­sanların birbirini sevmesini, saymasını, dolayısıyla toplumda huzur ve mutluluğu temin eder. Mükemmel bir sosyal güven­lik ortamı meydana getirir.
Zekat vermenin karşılığı dünyada gü­ven, bolluk, bereket ve huzur; ahirette ise cennettir. Zekatını verenler hakkında Tevbe Suresi 103. ayetinde: "Onların mallarından sadaka al. Bununla onları (günahlardan) temizlersin. Onları arı­tıp yüceltirsin" buyrulurken; zekatını vermeyenler hakkında da aynı sûrenin 33. ayetinde şöyle buyruluyor: "Altın ve gümüş biriktirip de onları Allah yolun­da harcamayanlar (zekatlarını verip hayır yapmayanlar) yok mu? İşte on­lara elem verici bir azabı müjdele."
Bütün bu emir ve tavsiyeler biz Müslümanların lehine olan ve bizleri dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak, ağzımıza tad, kesemize bereket getirecek olan amellerdir, biz bu amelleri ne kadar çok yaparsak dünyada da ahrette de o kadar fazla mutlu oluruz. Bir defa zekat vermekle malının eksileceğini zanneden zengin malından vermeyi kısa kısa bir gün gelir hiç sadaka ve zekat veremez hale gelir ki böyle bir insan toplum tarafından da sevilmez. Fakir fukara işçi veya toplumun belli kesimlerinden elde edilen kazanç gene o toplumun fakirlerine verilirse denge sağlanır ve fakir zengine düşman olmaz, gerçek din kardeşliği de böylece tesis edilmiş olur.
Zaten zekat zenginin malı üzerindeki fakirin hakkıdır, bu hak yerine getirilmese denge bozulur ve toplumda insanlar mutlu olmaz, zenginler ile fakirler arasındaki uçurum da giderek açılmış olur.
Dünyada mutlu ve huzurlu yaşamak; ahirette de cennete kavuşabilmek için zekâtlarımızı eksiksiz ödeyelim. Ödeyelim ki veren elin alan elden üstün olduğu hayatımıza yerleşsin. Zekatımızı verelim ki İslam'ın sosyal hayata nasıl baktığı daha kolay anlaşılsın, verelim ki zenginlerle fakirler arasındaki köprü yıkılmasın ve aralarında düşmanlık tohumları değil sevgi ve kardeşlik tohumları yeşersin. Zaten dünya ve ahiret hayatının dengesi de bundadır. Rabbim hepimizi zengin olup ta veren ellere sahip olanlardan eylesin.