Adalet Ve Kalkınma Partisi'nin 12 yıldır iktidarda olduğu süreçte Türkiye adeta boyut değiştirdi. İktidar partisi ve en çok da onun tek söz sahibi konumundaki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yapılan icraatlar kadar yapılamayanlarla da gündemden hiç düşmedi. Ekonomik, siyasal, toplumsal konularda yapılan değişikliklerin büyük kısmı konuya bakan yorumcuların kişisel değerlerine göre bazen olumlu bazen de olumsuz karşılandı. Ama bazı  yaşanan mağlubiyetler ve beceriksizlikler oldu ki bunlara karşı Erdoğan'ı “peygamber ilan edenler” bile söyleyecek söz bulamadı. 
            Belki bazı kafalardan silinse de ben ve benim gibi düşünenlerin zihninden asla silinemeyecek ve Cumhuriyet tarihinin en vahim olaylarından birini unutanlara hatırlatmak isterim. 4 Temmuz 2003 tarihinde Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde TSK mensupları ve Iraklı Türkmenlerin; yanlarında peşmerge denen çapulcular olduğu halde Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na ait askerlerce düzenlenen baskında tutsak edilerek kafalarına çuval geçirme hadisesi iktidarın basiretsizliğini açıkça ortaya koymuyor mu? Bu konu hakkında tek bir şey yapılabildi ki o da birilerinin kumandasıyla dizi ve film yaptığı öne sürülen yapım ekibinin Kurtlar Vadisi Irak isimli onanistik filmi çekmesidir. 
            Uzun iktidar serüveninde hükümet gün geldi İsrail'e gün geldi Suriye'ye gün geldi ABD'ye karşı sergilenen göstermelik ve tabiri caizse horozlanmanın ötesine geçmeyen ucuz efelik örnekleri dışında ne ciddi yaptırımlar uygulayabildi ne de yakışan bir siyasi duruş gösterilebildi. Mavi Marmara vakasından tutun da F-16'larımızın düşürülmesine ve de Reyhanlı faciasına kadar birçok konuda büyük ve lider devlet olma gereklerinin hiçbiri yerine gelmemiştir. Son olarak yaşanan bayrak indirme skandalında da hiçbir şey yapmayan Erdoğan üstüne üstlük ihaleyi komutanların üstüne bırakma gayretine girmiştir. 
           Ülke içinde iktidarını bir şekilde elinde tutmayı hatta güçlendirmeyi başaran AKP ve Erdoğan maalesef uluslararası arenada başarısız olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Yine güvenlik konusundaki zaafiyet, terör örgütlerine karşı verilen tavizler, dış tehditler karşısındaki basiretsiz ve neticesiz tutumlar göstermektedir ki bu iş belediyeciliğe benzemiyor. Hoş (bazı kentleri tamamen ayrık tutmak şartıyla) başta İstanbul olmak üzere birçok belediyedeki berbat kentçiliği ve keşmekeşi gördüğümüzde belediyeciliğin de ne kadar başarılı yapıldığı tartışılır ya, neyse…
         Son olarak IŞİD'in Musul'u ve Türk Konsolosluğunu ele geçirip başkonsolos dahil 49 kişiyi rehin alması hadisesi bu sürecin en acı tablosu olmuştur. Bölgede devlet kurmak isteyen IŞİD'ın haddini aşan bir cüretle Türkiye Cumhuriyeti Devletini kendisine muhatap almak ve varlığını Dünya'ya duyurmak adına yaptığı bu küstah girişim karşısında iktidarın ne yapacağı merak ediliyor. Ancak yaşanan örneklerden anlaşılıyor ki bu olayın da üstü bir şekilde kapatılacak ve soğutularak ülkemizin yüzyıllardır elde ettiği apoletlerden birinin daha sökülmesine yol açılacak.   
       Artık uyanma vakti geldi de geçiyor. Ne terör örgütüne ne de ülke ve sınır güvenliğimize karşı yapılan saldırılar karşısında artık sabrımız ve  tahammülümüz kalmadı. Başbakan Erdoğan'ın 12 yıldır bir kez bile Türk olduğunu söylemediği gerçeği apaçık önümüzde dursa da umarım en kısa zamanda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve vatandaşı olduğunu ve dolayısıyla Türk olduğunu hatırlar da bizler de yüzümüzü yere eğmek yerine başımız göklerde “Ne Mutlu Türküm Diyene” demeye devam edebilelim. Ama korkum o ki yine bir film yaptırıp bir kez daha bu halkı onanizme sürüklemesinler de…